Sensizlik Virüsü
Yalnızlık beni hiç yalnız bırakmaz bilirim. Bu aralar ahtapot gibi sardı dört bir yanımı. Aslında kapkara gecede en çok parlayan yıldız kadar yalnızım... Bomboş sokaklarında yürürken hissetmediğim kadar boş ve umutsuz hissettim kendimi. Sonbahardan kalma bir yaprak misali fütursuzca boşluğa düşüyorum. Güneş doğmuyor sanki bana... Ya da o dağların arkasına sinmiş göstermiyor yüzünü, kin güdercesine. Kalbim acıyor... Her sözün için bin kere atan kalbim, sensizlik geldiğinde atmayı unutuyor adeta. Senle olmak nefes almak kadar doğal... Sensizlik, beynimi kemiren, kalbime görevlerini unutturan, bir virüs sanki. Çökertiyor beni gün geçtikçe. Vücudumun her yanına işliyor sensizlik virüsü. Tedavisi var aslında, bir adım uzağımda. Belki birkaç kelime... Diyebilmeyi o kadar çok isterdim ki... ‘‘Dön geri.’’ Fakat ne kadar istesem de, geç kalmış olmaktan korkarak, uzaklaşıyorum bu düşünceden. Belki de biz, birimize geç kaldık... Kıskançlıklarım, yaptığım hatalar seni sevdiğim için demeyeceğim. Kendimi, koskoca bir klişeyle kandırmayacağım. Ama ne yapayım, kalbim ona kan pompalamaktan başka bir görev verince saçmalıyor işte... Aşk bu mudur sence? Aşkı tarif etmeye çalışmadım hiç hayatımda. İnanıyordum ki o, kendini tanıtacak bir gün bana... Bu gün o gün müdür? Bir işaret verebilseydi keşke... Seni, sensizliği düşündükçe göğsüme sığmayan kalbim, belki de kocaman bir ipucu... Anladım ki artık o iki kelime sığmayacak kalbime... Meğer ne kadar da kolaymış. Deyiverdim işte ‘‘Seni seviyorum.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.