- 658 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KİMİN EKONOMİSİ?
“Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O’nadır.”
Kur’an, Mülk suresi, 15. Ayet
Allah yeryüzünü ve yeryüzündeki nimetleri, tüm insanların faydalanması için insanlığın istifadesine sunduğu halde, Allah’ın tüm bu nimetlerinden insanlar eşit olarak yararlanabiliyorlar mı?
Buna verilecek cevap gayet açıktır.
“HAYIR.”
Peki, Allah’ın herkesin eşit olarak paylaşmasını istediği nimetlerinden, tüm insanlar niçin faydalanamaz?
"Çünkü birileri hak ettiğinden fazlasını yer."
İnsanlığın, Altın çağı sona erdiğinde, güçlü olan hükmünü koymuş ve nimetlerin paylaşım işini üzerine almıştır. Tabii ki, aslan payı kendisinindir.
O gündür bu günündür, bu eşitsizlik ne yazık ki giderilememiştir.
Allah’ın olan Mülk’e el koyan güçlüler, el koyma ile elde ettikleri bu doymak bilmez zenginliklerini hiç kimseyle paylaşmayı kabul etmemişler ve adına EKONOMİK SİSTEM dedikleri, kendi çıkarlarını korumaktan başka bir amacı olmayan sistemi, insanlara zorla dayatmışlar ve bu sistemin herkes tarafından kabul edilmesini zor kullanarak sağlamışlardır.
Dünya zenginliklerine sahip olma, her zaman zor (güç) kullanılarak sağlanmıştır.
Bugün dünya zenginliklerine sahip olanlar, bu zenginliklerini alınlarının teriyle değil bileğinin gücü ile sağlamışlardır. Zayıf (güçsüz) olanlara ise, kurulan bu talan düzeni içinde biçilen rolü oynamak kalmıştır. O rol de karşılığını alamasa da çalışmak… Çalışmak… Ölesiye çalışmaktır.
İktisat (=ekonomi) şöyle tanımlanmıştır;
“Sınırlı kaynakların, bireyler ve toplumların sınırsız olan ihtiyaçlarını karşılamak için, nasıl dağıtılması gerektiğini inceleyen bilim dalıdır.”
Bu dağıtımı yapanlar güç sahipleri olunca, dağıtımın eşit olacağını beklemek en hafif deyimiyle saflık olur.
Nitekim geliştirilen iktisat teorileri hiçbir zaman fakirin nasıl zenginleşeceğini anlatmamıştır. Aksine, zenginin nasıl daha fazla zenginleşeceğini anlatmıştır. Anlattıklarının esasını da “sömürü düzeni” teşkil etmiştir.
Daha önceleri, başka kavramlarla izah edilse de 1700’lü yılların ortalarından beridir devam eden ve adına literatürde “Serbest-liberal- ekonomi” denen, ancak kapitalist olan ve sömürüye dayanan bir sistem, bugün dünyada uygulanmaktadır.
Uygulanmakta olan bu sistemin esası, emeğin sömürülmesi, bu sömürüden elde edilen zenginlikle daha fazla ve daha fazla üretim yapılarak yeni sömürü alanlarının açılmasıdır. Zenginin daha fazla zenginleşmesi, fakirin daha fazla fakirleşmesidir.
Netice olarak,
"EKONOMİ zenginin ekonomisidir" diyebiliriz.
Fakirler, bu sistemde karın tokluğuna çalıştırılan figürandırlar.
Gelelim Türkiye’ye.
Türkiye’de Döviz – Faiz ve Borsaya bakarak, ekonominin iyiye ya da kötüye gittiğini söyleyenler, zenginin- güçlünün- (parası olanların) ekonomisinden bahsediyorlar demektir ki, halkımıza pompalanan bu ekonomidir.
Fakirin ekonomisi ise, elde ettiği asgari ücret ile ailesini nasıl geçindireceğinin hesabını yapanların, bunun yetmediğini görerek, sadakaya muhtaç olanların ekonomisidir. Böyle olduğu halde, hâlâ “Allah razı olsun bu hükümetten, geldi de durumumuz düzeldi” diyenlere de söyleyecek tek sözüm var. O da, “Allah müstahak olduğunuzu versin!”
Nüfusunun büyük bir çoğunluğu Müslüman olan ülkemiz de, nasıl oluyor da; insanlar arasında eşitliğin emredildiği, çalıştırdıklarınıza emeklerinin karşılığını teri soğumadan verin, Komşun açken siz tok yatmayın, yetimin hakkını koruyun… Diyerek öğüt veren bir dinin mensupları, bunların tam tersini savunan bir ekonomik sistemin parçası oluyorlar?
Dinimizin esaslarına dahi uymayan bir ekonominin idarecileri ise, Ülkenin zenginleştiğini, kişi başına düşen milli gelirin arttığını, insanlarımızın bu artıştan mutlu olduklarını söylüyorlar!
Ben size, –açıklanmış olan 2010 verileriyle- Türkiye’de kimlerin zenginleştiğini söyleyeyim.
Türkiye’deki dolar MİLYARderleri 28 kişiden 38 kişiye çıktı.
Türkiye’deki dolar MİLYONERlerleri bu yıl %5.8 artarak 37.900 kişiye ulaştı.
Bu kişiler arasında iseniz, büyüdünüz ve zenginleştiniz demektir.
Değilseniz…!?
Sözlerimi Pir Sultan Abdal’ın deyişiyle bitiriyorum.
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün,
Yalan Dünya senin olsa ne fayda.
Akıbet alırlar tatlı canın
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda.
Bekir GÜÇLÜER
YORUMLAR
İnsanlarda doymak bilmeyen ihtiras olduğu zaman, yeryüzünün nimetleri onları doyurmaya yetmez. Ancak herkes yaşamına yetecek kadarıyla yetiinmesini öğrenirse, yeryüzünün nimetleri herkese yetecektir. Bu hakça paylaşımı gerektirir. Sömürenden hesap soran mekanizma işlerliğini asla yitirmemeli. Bu sosyal adalet mekanizmasıdır.
Sayın Güçlüer,
Yazınızı beğeni ile okudum. Tebrik eder, saygılar sunarım.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve kıymetli değerlendirmeleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
bugün çok ama çok beğenerek okuduğum ikinci yazıydı, dilinize sağlık...
Benzer şeyleri hep söylüyoruz ama insancıklar gaflet uykusunda ne yazık ki!
bekir güçlüer
Ziyaretiniz, değerlendirmeniz ve beğeniniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
biri, katlarken diğeri katlanıyor....daha nereye kadar.....sonumuz hayır ola komutanım saygılar
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Aynen dediğiniz gib, birileri katlarken birileri katlanıyor. Bunada, bir sürü laf karmaşası ile" ekonomik sistem" diyorlar.
Yazınızda paylaştığınız gibi öngörülen sistem ,kapitalist..Sömürü düzeni ya dadüzensizliği.Güçlünün zayıf gördüğünün
tepesine bindirdiği . Kime oy vereceğiz diye sitemle sordular. Kimlere oy verdiğinizi gördük. önce hükümette de bilinç gerek.
kapitalist sistemin yıkıldığını görme ,anlama bilinci.. saygılar.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.