- 1165 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
NEREDE KALMIŞTIK
Yatağa sınırlarımın çizildiği tatil günümün ilk sabahı kendi kendime “gel de şimdi Ankara’yı arama demiştim”. Ne de olsa kara ikliminde doğmuş ve büyümüş bir insanım. Benim için “sıcağın bir dirhem fazlası kabusla eş değerdir”. Havanın, hiç üşenmeden sabaha karşı tenime gelişigüzel nemlendirici sürmesi pek de hoşuma gitmiyordu. “Gülü seven dikenine katlanırmış” atasözünü günün her saatinde tekrarlayarak, sıcak basmış yüreğime soğuk su serpmeye çalışıyordum.
Her ilacın az veya çok yan etkisi nasıl bulunuyorsa tatilin de oluyordu işte. Sivrisinek ısırıkları, güneş yanıkları her türlü önleme rağmen deriye tutkal gibi yapışıveriyordu. Vücudumun açıkta kalan her yerine ilaç sürmeme rağmen sivrisineği bir türlü kendimden uzaklaştıramıyordum. İlerleyen günlerde vücudumdaki küçük kırmızı puantiyelere aldırmamaya bile başlamıştım. Tatilde sorun çıkarmak olur muydu hiç. “Madem kanımı çok sevmişler o zaman doya doya içsinler bakalım” diyordum kendi kendime.
Sanırım dördüncü gündü. Pencere kanatlarının birbiriyle buluşurken çıkardığı büyük gürültüyle gözlerimi aralamıştım. Uykum en güzel yerinde bölünmüştü ama bu durum umrumda bile değildi. Mutluluk; dudak kıvrımlarında, göz yamaçlarımda ve yanak kıyılarımda sanki tekne turu yapıyordu. Nasıl mutluydum anlatamam. Rüzgâr, bir reanimasyon hemşiresi edasıyla canıma can katıyordu. İçinde biriktirdiği havayı cömertçe dışarıya veriyordu. Tertemiz havayı; insanın teninde, saçında, içinde hissetmesinden güzel ne olabilirdi ki. Rüzgâr gelmiş hoş gelmiş safalar getirmiş diyordum ama biraz daha beklersem pencere ile camın macuna kıydırdığı nikahtan tek celsede boşanacağını düşünerek ayağa kalkmış ve cereyan yapan pencereleri istemeyerek de olsa kapatmıştım.
Beni uyandıran rüzgârın mışıl mışıl uyuyan eşim ve çocuklarımı uyandırmasına müsaade etmemiştim. Güneşin doğuşunu izlemek, gökyüzünün mavisini çalan denizin kokusunu solumak, incir ağaçlarının yelpaze etkisi yaratan el kadar büyük yapraklarını izlemek için sabırsızlanıyordum. Spor ayakkabılarımı bir hamlede ayağıma geçirerek dışarıya çıkmıştım. Oksijen yüklü havayı taze demlenmiş çayı yudumlar gibi içime çekmiştim.
Sahilde yürüyüş yaptıktan sonra dönüşte gazete, simit ve ekmek alarak eve gelmek ve güzel bir kahvaltı sofrası hazırladıktan sonra aile fertlerini uyandırmanın zevki de bir başka oluyordu. Bu zevki mümkün olduğunca kimseye bırakma niyetinde değildim.
Devasa büyük çam ağaçlarının gölgesinde, toprak üstünde, araç gürültüsü olmadan kuşların şarkıları eşliğinde yürüyüş yapmak harikaydı. Yürürken, başımı sık sık kristal gibi parlayan denize çeviriyor, çizgi halindeki dağların üzerinden gözlerimle bir kat da ben geçiyordum.
Tatilde olduğum her gün binlerce kez Yaradana şükrettim: “Misket kadar küçük iki gözün derya gibi denizi, uçsuz bucaksız gökyüzünü, renk renk çiçekleri, kanat çırpan kuşları, canından çok sevdiği ailesini ve tüm sevdiklerini görebilmesi kadar muhteşem bir şey var mı” diye.
Döndüm hâlâ şükrediyorum. Çünkü tabiat her yerde ayrı güzel. Yeter ki tat alalım. Sevdiklerim yine yanımda ve şu anda en çok sevdiğim şeyi yapıyorum. Yazıyorum ve sağlığım müsaade ettiği sürece de yazmaya da devam edeceğim.
Aysel AKSÜMER
("Nerede kalmıştık" diye hiç ara vermemiş gibi başlamak istedim. Herkesi çok özlemişim. Hayırlı Ramazanlar diliyorum)
YORUMLAR
Güzel bir dinlenmenin ardından sonra sıra yazmaya geldi sanırım...
Güzel bir tatil yapmışsın arkadaşım ...Şu sinekler gülün dikenine benzemişler.
Sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
insanın sağlığı gibi yok
dinlenme de bir nevi beyin sağlığıdır
sevgiler .
Aysel AKSÜMER
hoş geldin canım hayırlı ramazanlar ve iyi tatiller diliyorum..gülü seven dikenini katlanır misali sıcacık bir yazıydı. şükür her şeye çok haklısın sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Hoş geldin canım. Yediğin içtiğin senin olsun, gördüğünü anlatsaydın bari:)) Bu merhaba yazısı olsun. Hemen ardından güzel bir gezi yazısı bekliyorum şahsen:))
Ayrıca sinekler tatlı kana gelirmiş. Gerçekten. Beni hiç sinek ısırmaz o yüzden:)
Sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Arkadaşım hoş geldin, iyi ki döndün aramıza.Gerçi yaz aylarında pek yazı ekleyemiyorum, kısa kısa ziyaretlerim oluyor siteye.
Malum benim yazın yurt dışından misafirlerim çok olur.Gelinimin kardeşi eşi çocukları Temmuz sonu bizdeydiler, birkaç gün onları gezdirdim.Benimkiler Ağustos'un 20. sinde gelecek inşallah,tatile onlarla çıkarız artık.
Bol bol dinlenip, enerji depolamışsındır inşallah, yeni yazılar için.
Size de hayırlı Ramazanlar.
Aysel AKSÜMER
handan akbaş
Aysel AKSÜMER
Merhaba Ayel Hanım,yaşama sevincini artıran ne güzel bir çalışma...Çok mutlu oldum...tebrik ediyorum efendim..Entellektüel-41
Aysel AKSÜMER
Entellektüel-41
Baktılar ki yazar kanı, ilham almaya geldiler demek ki:)
İnsanın evi gibi yok doğrusu...
Tebrikler arkadaşım.Hoşgeldin diyorum o vakit...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Tatil güzel olsada yine de,
"Evim evim güzel evim'" değil mi?
Hoş geldiniz diyor saygılarımı sunuyorum.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Keşke hayat hep bu kadar güzel ve özel, sıcak olabilse...!
Ama hayatın gerçekleri karşısında insanlık bu güzelliklerini hep özlüyor, bu güzelliklere geri dönmek zorunda hissediyor kendisini..
Güzel bir anlatımdı ablacım..Sizden özel olarak 'Bir Yazarın Küskün Hikayesini' istemiştim...Öykü olarak bunu yazabilirseniz sevinirim...Sizden okumak güzel olacak; sade ve kısa..
Ramazanınız mübarek olsun, Hürmetle...
Aysel AKSÜMER
Hoş geldiniz:)) Gidemediğim tatili getirdiniz yanıma. Didim güzeldir, bilirim ama en keyifli olanı o havayı kendi iç dünyanda yaratabilmek... Sonrasında geri dönmek ve gitmeden evvel bunaldım dediğin hayatını özlediğini fark etmek...Hepsi de güzel. Tebrik ederim...