- 2319 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Şiirlerin El'i Nakışlı Efendisidir "Fuzuli"
“İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir.” Fuzuli
Şiirlerin el nakışlı efendisidir Fuzuli. Devri Osmaniye’den bizlere kalan asırlık emanettir onun şiirleri. Leyla’ya ve mecnuna kattığı anlam ve içerikle içimize bir efsaneyi içim içim işleyen söz üstadıdır can Fuzuli.
Divani dünyanın en büyük aşk şairidir. Kerbela da şiir gibi doğmuş Bağdat’ın edebiyat kokan bin bir gece masalları arasında bilgisini tanımlayan ırak işlemeli nazar boncuğudur. Safevi devletinin en ihtişamlı dönemlerinde Arap yarımadasındaki diğer çocuklar gibi şiirle doğmuş ve büyümüştür. Azeri bir babanın oğludur. Ahlakını nakış nakış işleyen Bağdat sokaklarındaki nesir’i aşk bizlere kadar ulaşmıştır. Asıl adı Mehmet olan üstadı Fuzuli’nin kendisine anlatılan Osmanlı ülkesine gitmek sarmıştır kalbini çocukluk dönemlerinde. Osmanlı topraklarının incisi İstanbul’u anarken bile kalbi titreyen Hilleli Mehmet Efendi muhteşem Süleyman tarihin söz ustası büyük padişahı Bağdat’ı fethettiğinde ona ilk kasidesini sunmuştur. Heyecanı büyüktür. Hayalini kurduğu ve gidemediği İstanbul ayaklarına kadar gelmiştir. Mütevâzıdır ve bir o kadarda sultan karşısında utangaç.
Sultan Süleyman seferden dönerken Fuzuli’ye maaş bağlanmasını ister ve ziyaretini beklediğini dile getirir. Fuzuli Bağdat’tan İstanbul’a gelerek kendisini ziyaret etmek, bağlanan maaşını almak ister. Ancak kendisi saray kapısından bile içeri alınmaz. Bunun üzerine:
ŞİKAYETNAME
Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. Eğerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.
Dedim: - Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?
Dediler: - Bizim adetimiz böyledir.
Dedim: - Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.
Dediler: - Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.
Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine gelmez?
Dediler: - Zevaittir, husulü mümkün olmaz.
Dedim: - Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?
Dediler: - Asitanenin masraflarından artarsa bizden kalır mı?
Dedim: - Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir.
Dediler: - Akçamız ile satın almışız, bize helaldir.
Dedim: - Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.
Dediler: - Bu hesap, kıyamette sorulur.
Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.
Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, katipleri razı etmişiz.
Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve mey’us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.” FUZULİ
DİVANI: Azerice, Arapça ve Farsça divan şiirlerini yazmıştır. Eserlerinde kullandığı dil dönemindeki divan şairlerine göre daha sade, anlaşılır bir Türkçedir. Halk özdeyişlerinden yararlanmıştır. Fuzuli’nin divan edebiyatının ab-ı hayatıdır. Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç divanı vardır. O zamanın sanat ve bilim dili Arapça ve Farsça olmasına rağmen Türkçe ile de mükemmel şiir söylenebileceğini öne sürmüş ve bunu kanıtlamıştır. Şiirlerini Azeri lehçesiyle yazmasına karşın, tüm edebiyat severlerinin kalbini fethetmiştir. Üslûbu, edası ve temaları gerek klasik divan şairlerince, gerek halk şairlerince günümüze kadar taklit edilmiştir. Dili sade olan şiirleri halk arasında da yayılmıştır.
DİLİ: Yunus Emre’den sonra Türkçe’yi rahat ve anlaşılır kullanan şairdir. Onun kadar samimi ve içten kalemi inci gibi dizilmiştir Osmanlı şiir tarihine. Dönemin şairlerine göre Arapçadan ve Farsçadan etkilenmeden yazdığı bir çok kasidesi ve gazeli vardır.
SU KASİDESİ
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su ( Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki,
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su (Bu kadar çok tutuşan ateşlere su fayda vermez.)
EDEBİ ŞAHSİYETİ: Gazel şairi olarak bilinir. Divan şiirinin bütün ölçülerini, biçimlerini kullanan Fuzûlî’nin yaratıcı gücü, düşünce derinliği, söyleyiş akıcılığı daha çok gazellerinde görülür. Türbedarlık eğitimi görmüştür. Tasavvufi yönü etkileyici ve akıcıdır sözlerinin efendisinin. Leyla ve mecnun efsanesindeki tasvirleri kelimelere secde ettirircesine ram olurlar okkadan akan mürekkebine. Parşömen kağıdını ağlatırcasına yazılır dua gibi her bir sırasına.
"Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni." Bu iki beyit Mecnun’un aşk derinliğini anlatırken Fuzuli’nin okkasında;
"Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez
Cânânsuz cihân gerekmez." Bu iki beyitte Mecnun’un aşkın dayanılmaz sancılarından ölümü anlatır.
ESERLERİ:
Divan (Türkçe), Sıhhat ve Maraz, Enisü’l-Kalb, Terceme-i Hadis-i Erbain(”Kırk Hadis Çevirisi”), Beng ü Bâde, Hadikatü’s-Süedâ(”Mutluların Bahçesi”), Leylâ ve Mecnun, Rindü Zahid, Divan (Arapça),Mektuplar, Divan (Farsça), Heft Câm ‘dir.
Divanın Bölümleri :
-Önsöz
- Kasideler
* Kaside der tevhid-i hazret-i bari ( Allah’a )
* Kaside der na’t-i hazret-i fahr-i mevcudat ( Allah’a)
* na’t-i hazret-i nebevi ( Peygambere)
* na’t-i hazret-i fahr-i kainat
* şah-i velayet ( Ali’ye )
* şah-i velayet
* sultan süleyman’a ( 4 adet )
* Ayaş paşa’ya ( 7 adet )
* Mehmet paşa’ya ( 4 adet )
* diğer devlet büyüklerine kasideler
- Gazeller ( 302 adet )
- Müstezad
- Terci-i bend
- Müseddes
- Muhammes
- Tahmis
- Murabba
- Mukatta’at
GAZEL
Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan
Niçin kılmaz banâ derman benî bîmâr sanmaz mı
Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı
Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı
Gül’î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû
Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı
Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı?
FUZULİ
YORUMLAR
"Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler..." diye başlayan Şikayetname'yi sayenizde baştan sona okumuş olduk sanırım. Yazınızı okumak için tıkladığımda okuyan sayısı dokuz idi, ben onuncu oluyorum sanırım. Okumayanlar, kafalarını taşlara vursunlar, kaçırdıkları için böyle bir yazıyı. Emeğiniz için teşekkürler. Sadece merakımı mazur görmenizi istirham ederek, yazınızı, "eleştiri" yazısı olarak kaydetmenizin nedenini merak ediyorum. SAYGILARIMLA.