- 776 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Özlediğim şehir istanbul
Ağlatan Istanbul
Eski istanbulu çok arar oldum ya siz
Hani kırklı ellili yıllar hatta atmışlarda
Yedi Tepe olan İstanbul`da bir tepeden bakınca diğerleri selam verirdi.
Ah İstanbul, sana ağladım! Vapurlar sınıflara ayılmış bindiğiniz zaman. Centilmen beyler, kibar hanımlar bir birini selamlardı. Şimdiki gibi balık istifi, ter kokusu, insani boğmazdı. Ağladım İstanbul!
Pazarcılar kibar, fileni doldurup eline verirdi. Şimdi ki gibi - aman alma, ne istersen ıste azarlanmazdın bağırmazlardı. Ah İstanbul ağladım
sana! Sokak simitçimiz nazik bir dille: - akşam simidi, açma çatal - diye bağırmak yerine seslenirdi. Yoğurtcu elinde çani, - yoğurt - der uyuyanları ve bebekleri düşünerek sessizce çanini itina ile sallardı. Elli atmış yıllarında. Gece bozacı sessiz ve kibar seslenirdi. Çağırdığın zaman kibarca gelir ve ikramda bulunurdu. Turfanda sebze çıkınca mahallenin manavı haber verirdi. Ne istersiniz, ne göndereyim derdi?
Ya ramazanlarda ki coşkular, ezanlar, gezilen camiler, türbeler?
Simdi hepsi batıl inanç olmuş, insanlarda nerede o eski hazlar?
Sizde pişip verilen aşlar, selamlaşan aciyı tatlıyı paylaşan insanlar. Ağladım İstanbul.
Bu günlerde apartmanlara kamyon ile hırsızlığa geliniyor. Taşındılar herhalde deyip soran olmuyor. Çıkan cenaze neyin nesi kim denmiyor? Ağladım İstanbul.
Rıhtımların anlamli, çok güzeldi. Sinamaya, tıyatroya gidenler, özenle giyinir ve seçkın bir topluluk olarak o kültürü yaşarladı
Ah İstanbul ağladım.
Bostanlardan taze sebze toplayıp almak ne hoştu, pilajları ne güzeldi, deniz sanki içilesi gibi temizdi. Kazayla denize bir şey düşürülse alınmaya çalışılırdı. O halde kim kirlatti benim istanbulu mu? Ağladım İstanbul.
Hafta sonları ada gezileri yada boğazda yenilen balıklar.
Ah İstanbul ağladım.
Gazinolari, ne de seçkın insanlarla dolar, haftalar önce yerler ayrılırdı hazırlanılırdı.
Ya tranvaylar? Ne hoştu onların sesi. Kadiköy Üsküdar hattı, Şemsi paşadaki luna park. Unutulur mu bu haz?
Ah istanbul ağladım.
Beşiktaş, Ortaköy, Bebek, Sarıyer… Doyulur mu? Ya Emirgan Korusu?
Içlen çay, Çamlıca’da fayton sefasi, Kanlıca’da yenilen yoğurtlar.
Ah İstanbul ağladım. –
Çengel Köy bunlar - diyen esnaf ne de guruluydu salatalıkları için. Şaşkınbakkalda ki Idris’in lahmacunu değışilir mi bu tat hamburgerle? Ama öyle oldu… Deşidik, biz kirlettik, biz değiştirdik, ayni kalamazdi zaten olamazdi. Biz hakettik ağlamayi…
Ah İstanbul ağladım
Turşucusu kahvecisi
Kapalı çarşisi, Misir çarşisi.
Girişi mis gibi kokan yüz yillık Ethem Efendi kahvesi.
Ne derler? Bir fincan kahvenin kırk yıllaık hatırı…
Ah İstanbul ağladım.
Senin hatirina yillarimi saydim…
GURBET MELEĞİ
Hafize Kılıç 2
YORUMLAR
Istanbul'u 1975 yılında tanıdım ilk kez. Bilgili ve görgülü insanları, tarihi doku icerisnde cok anlamlı bir bütünlük oluşturuyordu. Beyoglunda bozulan saatım ndeniyle zamanı sordugum kişi türk vatandaşı bir yabancıydı. Yıllar geçti,
her gecen gün bu şehri köylüleştirdi (ben bir köy cocuguyum) ve tüketti. Geriye lahmacunlu, gecekondulu çirkin bir şehir kaldı. Zaten her gelişme biraz daha çirkinleşme değilmidir? Kutlarım...