- 683 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Menfaate Dayalı İlişkiler
İman etmeyen insanlar, yaşamlarında dünyevi menfaatleri olabildiğince elde etmek ve kullanmak üzerine bir amaç belirlemişledir. Yaşamlarının her aşamasında, belirledikleri bu taktik, kendini belli eder. İş ilişkileri, arkadaşlıkları hatta eş seçimleri dahi menfaat üzerine kuruludur. Menfaatlerine en fazla hitap eden kişi, en yakın olmak istedikleri kişidir. Bu tip insanlar, karşılarındaki kişilerin güzel özelliklerini sadece çıkarlarına ulaşabilecekleri birer ticari meta olarak görürler.
Örneğin, bir ürünü pazarlamaya çalışan bir satış elemanını düşünelim. Kendisine, yaptığı her satış için prim alacağı söylense, elindeki ürünü satmak için her yolu dener. Eğer iman etmeyen bir kişi ise, çoğu zaman denediği yollar menfaatine uygun, ancak dürüst olmayan yollar olur. Defolu veya arızalı ürünleri, çok rahat ve hiç utanmadan karşı tarafa överek, satmaya çalışır. İman edenler ise böyle bir durumda işi de, parayı da verenin, mülkün sahibi olan Allah olduğunu bildikleri için, vicdanları ile hareket ederler. Asla şahsi menfaatlerini düşünmezler. Düşündükleri sadece Allah’ın razı olacağı güzel ahlakı göstermek olur.
Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse, sebepler içinde (bir imkan ve güç bularak göğe) yükselsinler. (Sad Suresi -10)
Göklerin, yerin ve içlerinde olanların tümünün mülkü Allah’ındır. O, her şeye güç yetirendir. (Maide Suresi -120)
İnsanların en çok önem verdikleri konulardan birisi evlilik müessesesidir. Adı üzerinde, evliliği bir kurum olarak görürler. Bir nevi ortaklık sözleşmesidir. Bu sözleşme öncesinde taraflar, birbirlerinden istedikleri maddi beklentilerini dile getirirler. Şu kadar bilezik, tek taş yüzük, kıyafetler, lüks bir ev ve mobilyalar ve evlilik sonrası balayı… Bu isteklere en fazla karşılık verebilecek kişi en güçlü eş adayıdır. Genelde kendisi ve ailesi, onu ne mühendis ve ne doktorların istediğini söyleyerek övünmekle hayatlarını geçirirler. Aslında bunu söylerken, kendilerini ne kadar küçük düşürdüklerinin farkında olamazlar. İman etmeyen insanlar, hiçbir zaman kendisini veya kızını ne kadar takva, ahlaklı, Allah korkusu olan, vicdan sahibi birinin istediğini anlatmazlar. İman edenlerin evliliklerinde ise tek ölçü, tarafların Allah’a olan yakınlıkları ve Allah’tan ne kadar sakındıklarıdır. Para ve mallar, sadece ihtiyaçlarını karşılayıp, arta kalanı Allah yolunda harcayacakları vesilelerdir.
İman etmeyen insanların arkadaşlık seçimleri de, iş ve eş seçimlerinden farklı olmaz. Toplumdaki statüsünü yükseltmesine, iyi bir iş ve eş bulmasına vesile olabilecek kişiler, öncelikli tercihleridir. Ancak tercih edilen bu varlıklı kişiler, iflas ettikleri anda yapayalnız kalırlar. Çünkü artık onları önemli kılan paraları yoktur. Paraları olduğu sürece değer gören bu insanlar, artık herkesin sırtını döndüğü ve yardım ister korkusu ile ilişkisini kestiği kişilere dönüşür.
Din ahlakını yaşamayan toplumlarda insanlar, birbirlerine Allah’ın tecellisi olarak bakmadıkları için her türlü kötü ahlak özelliğini gösterebilirler. Bir tek kendilerini seven bu insanlar, menfaatleri çatıştığında karşılarındaki kişilere son derece gaddar, saygısız ve küstah tavırlar sergileyebilirler. Bu kişiler yalnızca kendi çıkarlarını düşündükleri için sevgiden ve merhametten çok uzak, fedakârlığın olmadığı bencilce bir yaşam sürerler. Menfaate dayalı bu sevgisiz yaşamlarından dolayı hiçbir zaman mutlu olamazlar. Ancak bunu değiştirmek için de hiçbir çaba harcamazlar. Oysa tek yapmaları gereken, nefislerini değil, Allah’a imanı tercih etmektir. Allah, canını ve malını Kendi yolunda harcayan ve ahireti isteyen müminlere, gerçek sevgi ve saygıyı yaşatacak ve onları mutlu kılacaktır. Yüce Rabbimiz, iman edenlerin birbirlerinin velisi olduğunu bir ayetinde şu şekilde bildirmiştir.
Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler (mücadele edenler) ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır... ( Enfal Suresi - 72 )