- 1002 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BU ARALAR BAŞLIK SIKINTISI ÇEKİYORUM…
Şu günlerde, aklımın içinde, kelimeler, köşe kapmaca oynuyorlar, kendi aralarında. Yakaladıklarının kuyruğuna asılıp, cümleler oluşturuyorlar. Sonra, aynı hızla, dağılıyorlar. Tutamıyorum, hiçbirini. Akşam oluyor, kelimeler yorgun, ben onlardan yorgun serilip kalıyoruz, bir kenarda.
Bir düzene koymak ümidi ve beklentisi ile açtığım bu word sayfasına, neler düşecek? İnanın ben de bilmiyorum. Belki saçmalayacağım. Belki, istediğim gibi aktarabileceğim, cümlelerimi. Bakalım, göreceğiz, hep beraber.
…/…
Geçtiğimiz günlerde, babam düştü, biliyorsunuz. Geçen yılki düşmesinin seneyi devriyesini beklemeden… Bu sefer de sağ kalça kemiğini kırdı. Ortalık, bir anda, savaş alanına döndü. Hepimiz bir yerlere koşuşturmaya başladık. Ne var ki ortaya çıkan doğru dürüst bir iş de yoktu.
Komutanımız; tabi ki Babam!
Üç ay süresince bağlandığı yataktan, emirler yağdırıyordu, hepimize.
Bir kişiyi iyi etmeye çalışırken, üç kişi – annem, ablam ve ben – ruhsal bir uçuruma doğru yuvarlanmaya başlamıştık.
Bu işte, bir yanlışlık vardı. Bir yerde, yanlış yapıyorduk. Ama nerede?
Seksen iki yaşındaki bir adamın, üç ay yatağa bağlı kalması; elbette ki çok kolay değil. Ne var ki düşüren de bizler değiliz. Yani illa ki bir suçlu bulmak gerekiyorsa; O, biz değiliz. Babam da değil. Mi?
İşte tam bu noktada tıkanıyor, zihnimin dehlizleri.
Çokça; İnanç.
Biraz; Reiki.
Birazdan daha fazla; Kuantum.
Bu üçlü ile düşünmeye çalıştığımda vardığım sonuç:
Babam; bir şekilde, her ne yaptıysa, onların / onun sonucunu / sonuçlarını yaşıyor.
Ama tek başına yaşamıyor. Bizler de onunla birlikte yaşıyoruz.
Öyleyse:
Bizler neyi / neleri ödüyoruz?
Babama ait olan kısmı, babama bırakıyorum.
“ Biz “ deki gizli öznenin içinde ben de olduğumu düşünüyorum.
O zaman;
Ben, neyin / nelerin karşılığını ödüyorum?
…/…
Bu noktada, şunu açıklamam gerekiyor: Asla, babamın rahatsızlığından dolayı, bir yakınmam yok. Hiçbirimizin yok. Bizler, ailenin değerini bilerek büyümüş, büyütülmüş insanlarız. Saygı ve sevgi, ailemizin temel taşı olmuştur, her zaman. Baba, ailenin, mutlak hakimidir. Anne, temel direğidir. Çocuklar, vazgeçilmezleridir.
Kendimi yanlış ifade etmiş olmamak için bu açıklamaya gerek gördüm. Konu; babamın rahatsızlığından, bizim ona bakmamızdan çok daha başka bir şey…
…/…
Geçtiğimiz günlerden birinde, yıllardır dostum olan bir kişi ile ilgili, çözülmezlikler içindeydim. O kişi ve tabi ki bağlantılı olarak kendimle ilgili, bazı sorularıma, yanıtar arıyordum. Sürekli içimden konuşuyor, önceliği kendime ait olmak üzere, Neden sorusunu soruyordum.
Bir ileti düştü, facebook sayfama:
“Hayatımda hep ’çok şey’ sandığım insanların; aslında "hiçbir şey" oluşlarının yükünü taşıyorum.”
Buydu! Aradığım yanıt, işte buydu.
…/…
Yukarıda bahsettiğim üçlüyü, tekrar devreye alırsam:
Çokça; İnanç.
Biraz; Reiki.
Birazdan daha fazla; Kuantum.
İnanıyorum ki yaşadığımız her şeyin kaynağı; Biz’iz.
…/…
Hayır, bu söylemim Allah’ı inkar etmek değil. Hâşâ. Böyle bir yanılgıya düşmek, haddim değil. Haddim olmadığı gibi aklımın ucundan bile geçmez.
…/…
Söylemek istediğim şu:
Bizler, neyi, nasıl yaşayacağımızın kurgusunu yaptığımız sürece, öyle yaşıyoruz. Yüce Evren ile insan arasındaki iletişimin neticesi olarak.
Ve diyorum ki: Bu bir sınav.
Babamla yaşadıklarımız, bizler için bir eğitim. İnsanlığımızın eğitimi.
Mutlu oluyorum; insan olmanın en temel özelliklerinden biri olan “Farkındalık’a” sahibim ki bu soruları sorabiliyorum.
Yanıtlarını, arıyorum.
Önce; kendimle ilgili yanıtları arıyorum.
Bulduğum her yanıtta, insan yanımın bir eksiğini görüyorum.
Sonra, tekrar soruyorum:
O eksiği gidermek için ne yapmam lazım? Nasıl olmam lazım?
“Ben, neyin / nelerin karşılığını ödüyorum?” sorusu ne mi oldu?
O, beklemede…
Şimdilik…
…/…İsyanlardayım ’ dedi.
HAYIR, imtihanlardaydı.
Fark etseydi, KURTULACAKTI...
_____MEVLANA______
Eser Akpınar
21.07.2011
Urla
YORUMLAR
Sevgili Eser,
Bu yaşta bir kişinin kalça kırığı ile uğraşması, korkunç bir durum. Söylediğin gibi kendisi için de, ona bakanlar için de. Neyse ki bizler ailemize, atamıza saygılı ve sevgili insanlarız ve öyle yetiştirilerek büyüyoruz. O yüzden yaşlılarımız bir çok ülkedeki gibi kendi başlarına yaşamak durumunda kalmıyor bu ülkede (İstisnalar hariç tabi)
Yazın da bir iç hesaplaşma gibi, ama güzel olmuş arkadaşım.
Sevgiler.
Billur T. Phelps tarafından 7/21/2011 11:20:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bence sebep aramadan olanı olduğu gibi kabul etmek gerek. Yaşlılara bakmak boynumuzun borcu...Babamı;üç ay yatalak halinde baktım.Altından üstünden aldım.Belirli bir süre sonra uğraşı,rutin bir egsersize dönüyor adeta...İnsanın olgunlaşması için,her acıyı tatması lazım.Gerisi faso fiso...
Selamlar,Eser Hanım(
Dayanmak zorundasınız;başka altenetifiniz yok!)
Eser Akpınar
Her zaman şükür edeceğiz. Yaşadıklarımız / yaşayamadıklarımız, sahip olduklarımız / olamadıklarımız... Her şey için.. Mutlaka bir sebebi vardır..
Saygılar, selamlar.
AYSE 09
bize iyi gelmiyecek
rabbim her şeyi öyle güzel ayarlıyor kiii
bizi yaratana emanetsiniz
Mevlananın sözü ne ince anlamlar taşıyor, Eser kardeşim.
Sizin sorunuzun yanıtını bizzat kendiniz vermişsiniz.
Bu dünya imtihan yeri, bizler de birşeylerin bedelini ödemek değil de, sınanıyoruz.
Sabrımız, erdemlerimiz, aileye düşkünlüğümüz...v.s.
Asla babanızdan yüksündüğünüzü düşünmüyorum, sadece sizle rahatlatma babında dertleşiyoruz.
Bir ayeti kerimede şöyle geçer:
Çocuktunuz büyüdükten sonra yine ilk halinize döndürülürsünüz.
Anne babalarımız da yaşlandıkça çocuklaşıyorlar.
Rabbim ona hayırlı ve acil şifalar, size de geniş, sabırlı bir yürek bol bol da güç versin.
Selam ve sevgiler.
Eser Akpınar
Sevgiler, selamlar.
Kafalarının içinde üç beş sözcüğü dolaştıramayan bir sürü insan tanırım, lakapları "ot" tur...Otluktan kurtulmak için, beyin cimnastiği şart. Bir köşe yazarı arkadaşım, aynen, "yazıyı verene kadar, sözlükteki bütün sözcükleri dolaştıryorum bilincim içinde, onlardan bir kaçını bilinç altım çalıyor bilincimden, o günkü yazımı ortaya çıkartıyor," demişti. Gördünüz mü, size de aynı şey olmuş; yani bilincinizde sözcükleri dolaştırırken siz, bilinçaltınız sizden tırtıkladığı sözcükleri yan yana dizip, BÖYLE HARİKULADE BİR YAZI ORTAYA ÇIKARTMIŞ... Babanıza geçmiş olsun, o yaşta bir insan için iflah olmaz bir dert onun ki; (ben birbuçuk yıldır, uyluk kemiğimdeki kırıklarla işkence çekmekteyim ve ailemin sayesinde ıstıraplarımı hafifletebilmekteyim)... Lütfen, babanıza hiç gocunmadan hizmet etmeyi sürdürünüz (tıpkı büyüme çağımızda onların bize gocunmadan verdiği hizmetler gibi...) SAYGILAR...
Eser Akpınar
Kelimelerimi yakalama telaşım içinde, umuyorum ki, yanlış bir ifade kullanmamışmdır. Ya da yanlış bir aktarımda bulunmamışımdır. Bir evladın, babasından, annesinden gocunması mümkünmüdür? Çok şükür ki gocunan evlatlar olmadık, hiçbirimiz. ( öylesiniz dediniz diye yazmıyorum. araclılığınızla bir kez daha vurgulamak için söylüyorum.)
Hayatın, soru-cevap yönüne, kısa bir bakıştı, kendimce...
Teşekkür ediyorum. Değer katıyorsunuz. Saygılar, selamlar.