- 1456 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜK HARFLERİN KULLANILMASI
“Millî duygu ve dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Bir dili doğru kullanmak için; doğru konuşmak ve doğru yazmak gerekir. Bir de bunun karşı tarafı vardır ki, o da doğru anlamak ve doğru okumaktır.
Ben sizlere bu yazımda, yazım kurallarından biri olan büyük harfin kullanılmasıyla ilgili yapılan yanlıştan söz edeceğim. Bu yanlış ile sıkça karşılaşıyorum ve istemeyerek de olsa zaman zaman ben de bu yanlışı yapıyorum.
Konuya önce doğru yazmak nedir doğru yazmanın altın kuralları nelerdir diyerek başlayalım.
Söz yazıdan eskidir; ancak sözün bir duyguyu, bir düşünceyi yaymadaki gücü sınırlıdır. Duygu ve düşüncelerimizin kalıcılığını sağlayan yazı ise, duygu, düşünce ve isteklerimizin yayılmasına, iletilmesine yardımcı olur.
Çok eski çağlarda insanlar yasalarını, inançlarını, efsanelerini, anılarını, kitaplarda değil, belleklerinde saklamak zorundaydı. Anlaşmak için her toplum, birbirinden farklı sistemler geliştirmek durumunda kalıyordu. Kültürel değerler ağızdan ağza, kulaktan kulağa geçerken eklemeler yapılıyor, unutulanlar oluyordu. İşte, yazının bulunuşu her şeyden önce insanoğlunun unutma zayıflığına karşı en kesin çare oldu. Yazının en büyük görevi; düşünceyi kalıcı kılması, taşıması ve yaymasıdır. Uygarlığın simgesi olan yazının bulunuşu ile:
- Bilgi, duygu, düşünce ve isteklerin tam olarak saklanması ve aktarılması mümkün olmuştur.
- İnsanın düşüncesi gelişmiş, yeni boyutlar kazanmıştır.
- İletişim kolaylaşmış, duygu ve düşünce alışverişi hızlanmıştır.
- Düşünce ve sanat ürünlerinin hazırlanması ve yayılması hızlanmıştır.
- Kitabın doğuşuna temel hazırlanmıştır.
- Kalem, kâğıt, mürekkep gibi yazı malzemeleri, matbaanın bulunması gibi gelişmeler yazıyla koşut bir gelişme izlemiştir.
İnsanlar yazının önemini her dönemde kabul etmişler ve ondan, doğru ve güzel yazarak yararlanmaya çalışmışlardır. Hepimizin bir tablo olabilecek kadar güzel yazı yazması elbette beklenemez. Ama yazı yazmanın da bir sanat olduğunu, tablo olabilecek nitelikte güzel yazılar yazıldığını da unutmayalım.
“Çok yaza yaza, yazım bozuldu!” şeklindeki savunmalar inandırıcı değildir. Yazı uzmanları insanın yazısından karakterinin okunabileceğine inanıyorlar, yazının insanın iç dünyasını ele verdiğini ileri sürüyorlar. Günümüzde insanlar arasında doğru ve okunaklı yazı yazan pek az kimse kaldı. Yapılan incelemeler yalnızca sıradan insanların değil aydınların da yazılarının giderek bozulduğunu göstermektedir. Güzel bir yazı yazma alışkanlığı kazanan kişiler, düzeni ve disiplini alışkanlık hâline getirir, eğitim yaşamı boyunca ve yaşamın her döneminde başarılı olur. Öyleyse kişinin doğru ve güzel yazmayı öğrenebilmesi için kendisinin de;
- Yazı çalışmalarının ilgi çekici ve bilinçli bir çalışma olduğunu bilmesi,
- Eleştiriye, kontrole ve teşvike olanak sağladığı için kişilerin ihmalini önlediğine, kötü alışkanlıklarının önüne geçtiğine inanması,
- Yazının, insanın iradesini kuvvetlendirdiğini, kendi kendisini yetiştirmesine katkıda bulunduğunu kavraması,
- Yazının bireyler ve kümeler arasında faydalı bir yarışma doğurduğunu, eleştiri ve eleştiriyi iyi karşılama alışkanlığı kazandırdığını kabul etmesi,
- İnsanlara sanat zevki ve el becerisi kazandırdığının bilincine varması gerekir.
Güzel yazı nasıl yazılır?
Bu sorunun cevabını vermek için aşağıdaki kuralları öğrenmek ve bu kuralları uygulamak zorundayız. Her insan değişik yazsa da herkes kendi çapında güzel yazı yazmayı arzu eder.
a. Yazmaya başlamadan önce neyi, ne için, kime ve ne kadar uzunlukta yazacağımızı düşünmeliyiz. Bazı kimseler çok konuşur, hiçbir şey söylemez. Bazıları da çok yazar, hepsi amaçsız ve faydasızdır.
b. Yazdığımız konuyu sevmeliyiz! Konuyu çok iyi tanımalı ve ona sadık kalmalıyız: İlk önce “sorunu” yazmalı, sonra diğer ayrıntıya girmeliyiz.
c. Yazmaya başlarken kendimize bir yol haritası çizmeli, konuyu adım adım ele almalıyız. En önemlisi konunun ana hatlarını belirlemeliyiz.
ç. Kendimiz için yazmamalı, okuyucuyu düşünerek basit ve sade yazmalıyız. Her insan kendi dilini konuşur. Kimi zaman insanlar bilimsel yazar ve kimse bir şey anlayamaz kimi zaman da basit yazar, çok şey anlaşılır. Hepimizin çok sevdiği bir dil vardır. Kullandığımız dil basit, anlaşılır, sade, açık ve yanlış anlaşılmayan bir dil olmalıdır. Bu oldukça zor bir iştir. Schoppenhauer bu zorluğu şöyle tanımlamaktadır:
“Hiçbir şey, anlamlı düşünceleri herkesin anlayabileceği şekle getirmek kadar zor değildir.”
d. Sadece parmaklarımızla yazmamalı, beş duyu organımızın beşini de kullanmalıyız. Yazarken okuyucunun beş duyusunu canlandırmalıyız.
e. Yabancı sözcük kullanmamalı, Türkçe yazıyorsak Türkçe yazmalı, Almanca yazıyorsak Almanca yazmalıyız. Kimseye yabancı sözcük bilgimizi kanıtlamak zorunda değiliz.
f. Yüklem nesnenin yerine geçmemeli, isim cümleleri yerine fiil cümleleri kullanılmalı, gereksiz açıklamalardan sakınmalıyız. Fiiller her zaman cümlelerin can damarıdır. Basit, sade, keyifle okunabilecek Türkçe ile yazmayı öğrenmeliyiz.
g. Yazdığımız metin akıcı olmalı, okuyucuya keyif vermelidir.
Voltaire’in söylediği gibi:
“Yazı her çeşit yazılabilir, bir tek sıkıcı yazılamaz!”
Yazı okunmak için yazılıyorsa, kendi kendine konuşur gibi yazılmamalıdır. Okuyucunun anlayabileceği biçimde yazılmalıdır.
h. Cümlelerimiz metin içinde yerli yerine oturmalı ve aynı zamanda birden çok düşünceyi vermemelidir. Okuyucudan iki veya daha fazla düşünceyi anlaması beklenmemelidir.
ı. Paragrafların uzun olmamasına özen göstermeli, okuyucuya düşünme zamanı tanımalıdır.
i. Yazılarımızda ne düşünürsek düşünelim, yazdıklarımızı herkes anlayabilmelidir. Açık ve basit bir dille konuşulan veya yazılan hiçbir şey kötü olamaz. Ne zaman ki güzel yazmayı öğrenirsek, o zaman açıkça düşünmeyi ve konuşmayı da öğrenmiş oluruz.
Düşüncelerimizi doğru olarak yazıya aktarmak ve yazıya aktarılan konunun okuyucu tarafından doğru bir şekilde anlamasını sağlamak için ise, yazım kurallarını uygularız. Bu kurallardan birisi de büyük harflerin kullanılmasıdır.
Bir yazıyı yazarken hepimizin başına gelmiştir. “Burada büyük harf kullanmalı mıyım ya da kullanmamalı mıyım?”
İşte, O AN, aklınıza gelmesi gereken kurallar şunlar olmalıdır.
Ana kural:
“ Türkçede, cümleler büyük harfle başlar.
Bunun dışında sadece,
Özel adlar büyük harfle başlayarak yazılır."
Öyleyse, neler özel addır?
-Bütün kişi adları özel addır. Ahmet, Mehmet, Ali…
-Beslediğiniz hayvanın varsa özel adı. Tarçın, Minnoş, Karabaş…
-Resmi ya da özel bütün iş yerlerinin, kurum ve kuruluşların adları. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye İş Bankası, Atatürk Havalimanı…
-Adres bildiren sokak, cadde, bulvar, semt, apartman, köy, kent adları. Atatürk Caddesi, Sivas, Sarıkamış, İnceler Köyü…
-Ulus, devlet, dil, din, adları özel addır. Türk, Türkiye Cumhuriyeti, Türkçe, Müslüman, Hıristiyan…
-Kitap, film, oyun, heykel gibi yapıtların adları. Ağrı Dağı Efsanesi, Al Yazmalım, Özgürlük Anıtı…
-Unvanlar özel addır. Doktor Ahmet Bey, Ahmet Amca, Ayşe Teyze, Ayşe Hanım…
-Ülke adları. Türkiye, Almanya, İngiltere…
-Coğrafî yer adları. Asya, Ege Denizi, Ağrı Dağı, Tuz Gölü, Konya Ovası, Kızılırmak…
-Gezegenler, burçlar, gökcisimleri evrende tek varlık olduklarından adları büyük harfle başlar. Güneş, Dünya, Ay, Satürn, Oğlak…
Ancak, genel bir kavram bildirdikleri zaman küçük harfle başlar. Bu akşam güneş batmadan buluşalım, Osman Dayının dünyası çok geniş, Akdeniz güneşi tenimi çok yaktı…
-Belli bir günü ve ay amaçlandığında. 1 Temmuz 2011, 6 Eylül Perşembe…
Belli bir gün amaçlanmıyorsa küçük harfle başlar. temmuzda, ağustos güneşi…
-Tarihsel olay ve onu belirten tür adının her sözcüğü büyük harfle başlar. Kurtuluş savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi, Lozan Antlaşması…
-Hitap sözcükleri. Sevgili Kardeşim, Sayın Yalovalılar, Sayın Hemşerilerim…
YAZILARINIZDA TÜRKÇEYİ DOĞRU KULLANMANIZI DİLERİM.
Bekir GÜÇLÜER
YORUMLAR
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim, saygılarımla.
Hanımefendiye geçmiş olsun dileklerimi sunarım.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz için teşekkür ederim.
Yazıdan fayda sağlamanız beni mutlu etti. Saygılarımla.
Yazınızı kopyalayıp, pc me ekliyorum müsaadenizle.Çok faydalı bilgilerle dolu bu yazı için teşekkürler Bekir Bey. Tebrik ve saygılarımla
bekir güçlüer
Nezaket gösterdiniz sordunuz, teşekkür ederim
Elbette kapyasını alabilirsiniz.
Ziyaretiniz ve değerlendirmeniz için ayrıca teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Böyle bir yazıyı kaleme aldığınız için teşekkür ederim Bekir bey. Benim, bunca zaman eleştirilerimde, yetinmeyip, YAZIM,
KÜLTÜR; YAZIN SANATTIR adlı makaleyi yazmaktaki amacım tamamen düzgün, güzel yazım ve anlaşılır anlatımla ilgiliydi.
Yukarıda yorumu bulunan sayın Aysel hanım ve kimi kalemler bu konuda olabildiğince duyarlılar. Daha çok orta yaş ve yukarıdakiler uyum gayreti içindeler. Kimileri ise, hele genç kalemlerden bazıları inadına bu konuda hoyratlar. Sanki
matah bir şey yapıyorlar. Yazım kuralları onların uydurukları ile yozlaşmıyor, onlar yozlaşıyorlar. İşin bir garip yanı da,
yazım kurallarına uyulmamış kimi yazıların günün yazısı seçilmesi. Daha başka ne diyeyim?..
Başarı dileklerimle saygılar.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ,çok kıymetli değerlendirme ve katkılarınızdan dolayı teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Umarım, gerek sizin yazınız ve gerekse bu yazı, yanlış yapanlara bir şeyler öğretiyordur.
Kesinlikle doğru ve yerinde bir yazıydı. Ben elimden geldiğince kuralına uygun yazmaya özen gösteriyorum. Tereddüt ettiğim bir kelime varsa mutlaka TDK Sözlüğüne bakarım. Hassasiyet göstermemiz gereken bir konu. Madem edebiyatı seviyoruz o zaman kuralına göre de yazmaya gayret göstermeliyiz.
Kutluyorum Bekir Bey. Saygılarımla.
bekir güçlüer
Sık karşılaştığım bir hatayı dilimin döndüğü kadarıyla aktarmaya çalıştım.
Ziyaretiniz ve değerlendirmeniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.