- 844 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
KÜÇÜK ANLARIN BÜYÜKLÜĞÜ
Elbise dolabının sol köşesine büzüşmüş, paltoları siper etmişti kendine. Taşınmalar sonrası bir türlü ayarı tutmayan menteşe aralıklarından süzülen ışık, kocaman açılmış kara gözlerine ayna gibi yansıyordu. Elleri ile kulaklarının işlevini yok etmeye çalışıyordu. Ama bu sızıntılar yok muydu işte, sesi de tüm çıplaklığıyla içeri geçiriyordu. Küçük parmaklarının arasından çığlıklar yükseliyordu.
Yankılanan kapı sesiyle sıçradı ve ayaklarını biraz daha karnına doğru çekti. "Giden kim acaba?" sorusu beyninin içini kemiriyordu. Pembeleşen yanaklarının rengi, kıyamet kızılına dönüvermişti. Salkımından kopan sarı üzüm taneleri kadar üzgün görünüyordu. Sessizlikte büyüyen adımlar durmuş ve kapıyı sonuna kadar açmıştı. Kafasını yukarı doğru kaldırdığında gözleri, annesinin ıslak gözleriyle buluştu. Kendisine uzatılan yumuşacık elin yardımıyla dışarı çıktı.
"Acıkmışsındır sen. Gel de doyurayım".
Sanki hiç bir şey olmamış gibi, elele annesiyle mutfağa geçtiler. Zehra, masanın üzerindeki peçeteyi burnunu sık sık çeken annesine doğru uzattı.
Gülbahar, tezgaha dönük yüzünü birden çevirdi ve kızının dizlerinin dibine çöktü. Sıkıca sarıldı yavrusuna. Bir yandan da saçlarını okşuyordu.
Zehra, kendini arkaya doğru çekti ve "Anne, babam bir daha eve gelmeyecek mi?" diye sordu.
Gülbahar’ın korktuğu soru gelmişti. Sanki kelimeler çile olmuş, harfler birbirine dolaşmış gibiydi. Dilinin ucunda çözebilse cevabını verecekti ama bir türlü olmuyordu. Duyguları ıslanmış da düşünceleri ondan okunmuyor gibiydi.
Zehra, annesinin bakışlarından ürkmüştü. Yaz günü bedeni tir tir titriyordu. Gülbahar, iki sandalyeyi de aynı anda arkaya doğru çekti. İkisi de oturdular. Kızının küçük ellerini avuçlarının arasına sıkıştırdı.
- Yavrum. Biliyorsun babanla sorunlarımız var ve bir türlü çözemiyoruz. Bir süre o da ben de düşüneceğiz ve sonra ortak bir karar vereceğiz.
Zehra, elini kurtardıktan sonra ayağa kalktı ve;
"Biliyorum işte! Siz boşanacaksınız. Ayşe’nin anne ve babası gibi".
Gülbahar’ın dudakları sanki bir ton yük altındaymış gibi açılamadı. Gözleriyle konuşmayı denedi ama onlar da sustular. Adım attığı noktada, kızı bir nokta daha geriledi.
Çalan kapının sesiyle ikisi de birbirlerine baktılar. İki yürek sanki aynı yerden atıyordu ve birinin gözleri "keşke babam gelmiş olsa" diğerin ki ise "İnşallah Orhan’dır" diyordu.
Zehra, hoplaya zıplaya antreye doğru koştu ve "kim o" bile demeden kapıyı açtı. Başı önce yana doğru düştü ve sonra arkaya döndü.
"Anne çöpümüz var mı?"
diye seslendi. Gülbahar mutfak balkonundan çöp kovasını aldı ve poşeti apartman görevlisine uzattı.
Usulca kapattığı kapıya sırtını yasladı ve "Keşke Orhan’la anlaşamadığımız her bir konuyu da, şu kocaman siyah çöp poşetlerine doldurup atabilseydim ne güzel olurdu!" diye düşündü.
Zehra, okumayı bile daha sökmemişken sanki annesinin yüreğini satır satır okumuş gibiydi. Elini tekrar uzattı ve "Anne’ciğim haydi gel yemek yiyelim. Acıktım" dedi gülümseyerek.
Tekrar mutfağa doğru yürüdüler. Gülbahar ve Zehra’nın küçücük anlarına sığdırdıkları kırılmış olsa da kocaman düşleri vardı. Belki yine, yeniden, kim bilir...
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Aysel AKSÜMER
bazı çocukların hayatı çok dramatik oluyor,bazılarınki normal biçimde devam ediyor,burada aile yaklaşımları çok önemli,saldım çayıra mevlam kayıra mantığı her iki insan arasında bir paslaşma durumuysa o çocuk ruhsal sıkıntılar içinde gelgitleri oynuyor ve ailenin haberi bile olmuyor ,geçmiş olsun bir süreden sonra
sevgiler
Aysel AKSÜMER
hayattan bir kesit
keşkelerle dolu bir yaşam
güzel anlatımdı Aysel hanım
kutlarım
selam ve sevgilerimle
Aysel AKSÜMER
"Keşke Orhan’la anlaşamadığımız her bir konuyu da, şu kocaman siyah çöp poşetlerine doldurup atabilseydim ne güzel olurdu!" diye düşündü.
Keşke bizi üzen herşeyi o siyah çöp poşetlerine atıp ağızlarınıda sıkı sıkı bağlaya bilsek. Naif bir öykü okudum sevgili Aysel yüreğinden.
Tebriklerim çokça,sevgi ve dua ile Ayselim :)
Aysel AKSÜMER
Öykülerinizi özlemiştim ablacım..
Ayrılık temalı nesir eserleri genellikle çok acıklı olur. Burada fazla yansıtmamış olmanız çok güzeldi..
Hürmetle..
Aysel AKSÜMER
Canım yine çok güzel bir öykü. Önemli olan öykünün içindeki mesaj bence. Kısa da olsa uzunda olsa içinde mutlaka bir duygu yoğunluğunudur. Tekniğe göre öykü kısa olmalı diyor ustadlar. Biz de onların sözlerine önem veriyoruz. Güzeldi yine Ayselciğim. Sevgilerimle... Bir kaç gün yokum... Malum tatil... Kısacıcık. Görüşmek üzere...
Aysel AKSÜMER
Bu tür dramatik öyküler kısa yazılmamalı. Özellikle çocuğun yaşadığı duygusal işkenceyi, kadının terk edilmişlik vurgunluğu, (Bazen tersi de olabilir.) daha fazla irdelemek iyi olurdu. Benzer bir olaya tanık olduğum için olaylar biraz askıda kalmış gibi geldi bana. Bugün ise, tamamen bir rastlantı sonucu, elli beş senedir evli, çocuklarının ikisi uzman doktor, birisi mühendis, bir diğeri etkin bir bankanın genel müdürlüğünde muhasebe müdürü olan bir adamla karısının, boşanmak üzere ayrı evlerde kaldıklarına, (Adam ayrı ev tutmuştu.) tanık oldum. Zaman sürecine bakmaksızın çığ gibi giderek büyüyen karı-koca ayrılmalarına daha farklı bir açıdan bakmak mı gerek diye düşünmedim değil. Fikir yürütebilmem için epey bir araştırma yapmam gerekiyor.
Sayın Aysel hanım, sayenizde birşeyler deme fırsatım oldu. Yazım ve anlatım konularında çıtanız oldukça yüksek. Lütfen bunu giderek büyütün. Bu moralle hedefinize rahat ulaşacağınıza inanıyorum. Buna siz de inanın.
Başarılarınızın devamı diler, saygılar sunarım.
Aysel AKSÜMER
Aynur Engindeniz
Tespitiniz yerinde sayın BAŞER. Aysel Hanım yazdıkça sağlamlaşan bir kalem.
Aysel AKSÜMER
Veysel Başer
Selam ve saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
Evet keşke mümkün olsaydı çöp gibi atmak içimizdeki kini şüpheyi ve anlaşmazlıkları. Ama başarılamayacak bir şey de değil.
Arı duru, akıcı bir öykü. Küçük bir film izledim.
Hanımefendi hayranınızım:)
Sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Böyle bir kararın zamanlaması olabilir mi? Olmuyor, düşüncem bu. Çocuk / lar küçükken, kıyamıyorsunuz. Analı-babalı evde büyüsünler diye olmadık şeyleri sineye çekiyor ve sabrediyorsunuz. Çocuk /lar büyüyor. Bu kez de vereceğiniz karar üzerinde söz sahibi oluyorlar. Ya üniversite zamanlarına denk geliyor, ya evliliklerine, ya da çocuklarının olcağı bir zamana... Siz, kararınızı erteliyorsunuz, sürekli. En küçük bir yakınmanızda da: " Ayrılsaydın, neden çektin ki?" deyiveriyorlar, en acımasız ve en yalın şekli ile. Bu arada siz, hayatı kaçırmış oluyorsunuz. Yeni bir hayat kurabilme olasılığını, yeniden sevebilme şansını kaçırmış oluyorsunuz. Ve sizin uğrunda hayatınızı yok saydığınız çocuğunuz / larınız evlenme zamanları geldiğinde, dönüp arkalarını gidiveriyorlar...
Çocuklar, en değerli varlıklarımız. Buna hiçbir itirazım yok. Ama hayat, bizim hayatımız. Bu kadar adamamış olmayı isterdim. Bazı kararlarımı, çok önce almış olmayı isterdim. Kimse Teşekkür etmiyor, harcanmış hayatınız için, emin olun...
Bam telime dokundu, öykünüz. Bu yüzden de çok konuştum..:-) Sevgiler, selamlar.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Ayrılıklardan çocuklar çok etkileniyor şair. Antalya da ben bir öğretmen tanımıştım. Birinci kocasından bir çocuğu vardı ayrıldı. İkinci evliliği ile bir sre yaşadı. Sonra ondanda boşandı. Tekrar birinci kocası ile evlenmek ister iken araya biri girdi onunla evlendi. Sonra bnir sürede onunla yaşadı. Baktıki olmuyor çocuğu için tekrar birinci kocası ile evlendi :)))
Kafanız karıştı değil mi ? Valla benim de..Yani dört evlilik yaptı ikisi birinci kocası ile idi..
Şimdi kaçıncı kocası ile demeyin lütfen :))
Tabi ki birinci kocası ile...Diğer kocalara ne pldu ? derseniz valla bilmiyorum :))
...
Demekki insan çocuğu için fedakarlıklara katlanması gerekiyormuş
"Efendim !"
Yok yok hayır şu an boşanmadılar bir daha..
Birinci kocası ile birlikte
ve birinci locası da kendi gibi öğretmen...
Allah mutluluklarını kat kat etsin..
Muharrem Nalçacı tarafından 7/13/2011 7:13:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Vereceğimiz kararlar sadece kendimizi değil de
başkalarını da ilgilendiriyorsa, tekrar tekrar düşünmek gerek.
Yazınızı beğenerek okudum. Tebrik eder, saygılarımı sunarım.
Aysel AKSÜMER
Ah ne olurdu eşler güzel anlaşsa da, o minik yürekler hiç kavga ve şiddete şahit olmasa!
Küçük Zehra'nın duygularını çok güzel satırlara aksettirmişsin Aysel'ciğim.
Anne baba tartışmaları, çocukları hep olumsuz etkiliyor.
Her çocuk anne babasını sever.İkisi arasında tercih yapmak zorunda bırakılmaları, bana hep haksızlık olarak gelir.
İnsanlar eşlerinden ayrılabilirler ama anne ve babalıktan boşanma olmamalı.
Beni her zaman etkileyen bir konuyu, çok güzel işlemişsiniz.
Tebrikler canım, selam ve sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Her yürek kendi sorumluluyla asılırmış. Minicik dünyasını kaplayan figürler az bile olsa onlara öyle sıkı sıkıya bağlıdır ki hafife alamayız yahut görmezden gelemeyiz. Bazen anlatmak zor zannederiz oysa o kestirmeden ulaştırmıştı ebeveynlerin sancısına. Çocuk düşünmez söyler, anne ise söyleyemez yapar ve baba yapamaz ama hisseder. Ben bu hikayede çok fazla şey buldum, kelimeler benden yana değil belki ama görünmeyen gücünü gördüm neşter damlalarından kurtulan hayatın.
Teşekkürler değerli kalem ve yüreğine sağlık.