- 3253 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
313 BAŞ BAKAR BİR GÖMLEK İÇİNDEN
“313 baş bakar bir gömlek içinden”
Yunus Emre divanında kendini anlatırken bu ifadeyi kullanmıştır. Burada Yunus Emre, acaba neyi kastediyor düşüncesi ile yola çıktım. Muhiddin Arabî’nin “Özün Özü” kitabı ile internetten çeşitli kaynaklardan bir harmanla sadeleştirip ,sizlere dilim döndüğünce anlatıp paylaşmak istedim.
“313 baş bakar bir gömlek içinden” Aslında bu beyiti kardeşimle de uzun zaman önce tartışmıştık..Bu defa okuduğum bir kitapta tekrar karşıma çıkınca bir yazıya dönüştü.Bir gömlek olarak kastedilen Hakikati Muhammediye idi ve O’nun bahçesinden bakan 313 baş onun varisleriydi anlatılmak istenen..Bunu araştırırken öyle bilgiler buldum ki; tanıdıkça, öğrendikçe, içine girdikçe, İslam’la şereflenmenin büyüklüğünü, İlahi nizamın kusursuzluğunu, bir o kadar da her şeyin öylesine büyük bir matematiksel formülle sunulduğunu görüp, bir kez daha bu İlahi kudrete hayran kalıyorsunuz.
Bildiğimiz gibi tüm ruhlardan evvel Allah peygamberimizin ruhunu kendi nurundan yarattı..Hatta Hz Adem henüz cennette iken; Başını kaldırıp baktığında (Arş-ı A’lâda muazzam bir nur ile bir isim yazılı gördü: "Ahmed." Merak edip sordu: "Ya Rabbi, bu nur nedir?" Allah Teâla buyurdu:
"Bu senin zürriyetinden bir peygamberin nûrudur ki, onun ismi göklerde Ahmed ve yerlerde Muhammed’dir. Eğer, o olmasaydı, seni yaratmazdım!" Evet ilk yaratılan ruhtu alemlerin nuruna yaratıldığı o güzel Peygamberimiz..
Peygamberimiz bir hadisinde bizlere : “Allah’ın yeryüzüne gönderdiği peygamber sayısı 124 bindir; Bunların 313 tanesi mürsel peygamberdir, yani Resul peygamber kendilerine Cebrail vasıtasıyla vahiy gelmiş peygamberlerdir. Bunlarında 28 i güzide´dir ki,Hak Teala bunların 18 tanesini Kuran-i Kerim’de En`am süresinde yad etmistir. İlki Âdem AS, sonuncusu ise benim diyor. Peki, bu peygamber varisleri 124 bin peygamber içinde midir diye sorduğunuzu duyar gibiyim?. Evet, bu 124 bin peygamber içinde yer almaktadır Mevlana’lar, Yunuslar, Muhiddin-i Arabîler de. Hiç şüphe yok son peygamber Hz.Muhammed’tir SAV. Kıyamet kopuncaya kadar bizim peygamberimizdir. Ancak onu vefatından sonra da O’nun varisleri (varis-i Nebevi ) gelmiştir. Gelecektir de. Gelen her görevli yine Kuran-ı Kerimle amel edecektir.
Kısmet olursa bir gün bu 124 bin peygamberden de örnekleyeceğim yazılarım da olacak..Şimdi 313 rakamı ile devam edelim…
Evet, “313 baş bakar bir gömlek içinden” tüm gelen peygamberler Hz Adem’in semada gördüğü nûrdan geldi. Nur daha sonra Hz. Âdem’in alnında parladı. Sonra peygamberlerden peygambere geçerek İbrahim’e (a.s.) kadar geldi. Ondan da oğlu Hz. İsmail’e intikal etti… Tam 313 resul’ün alnında parladı.Her bir resul peygamberimizin hakikat gömleğini giyerek devirlerinde kılavuzluk görevini yerine getirdiler..
313 rakamı daha sonra Bedir Savaşı ile karşımıza çıkıyor. İslâm devletinin Medine’de kurulmasından sonra Müslümanlarla müşrikler arasında meydana gelen ilk savaş. Bu savaşa, yapıldığı kasabanın adıyla anılarak, Bedir Gazvesi denilmiştir. Bu savaşa tam 313 kişi olarak peygamberimizin ashabı katılmıştır.İsimleri tek tek tarihi kaynaklarda mevcuttur.
Hadislerde Hz. Mehdi’ye tabi olacak kişilerin sayısına dair açık olarak belirli bir sayı verilmiştir: Muhammed b. Hanefi (ra)’dan rivayet edildi ki: Sayıları Bedir Ashabı (313) kadardır. Evvelkiler onları geçmediği gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler. Onların sayıları Talud ile nehri geçenler kadardır.
Bu 313 kişi gece abid (çok ibadet eden kimse) gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar.
313 resul 313 Ashab-ı Bedir ve 313 ilk olarak Mehdi AS tabii olacak kişi sayısı; Yunus’un bir beytinde ne çok manalar gizliymiş değil mi?
“Her şey aslına rucu eder” ifadesi ayetlerle sabittir.Bu nedenle Peygamber varisi bir nebi derki;
“Ben nişan aradım aslıma
Anladım ki benim aslım Muhammed Mustafa imiş.”
Mevlana Hazetleri ya:
“Ahmet geri geldi ama dünkü Ahmet değil,
Uyan gelsin”
Derviş Yunusa bakıyoruz;
“Ben Muhammed’em, ben dostlar ile tercümanı neylerem.”
Bu üç Allah dostu bu satırlarla bize Peygamber varisi olduklarını Ondan görev aldıklarını bir görev için bu dünyaya geldiklerini bize aktarmıyorlar mı?
“Sen kendini sandın bir parça, küçük;
Hâlbuki sende âlem var en büyük” der Hz.Ali mürşid-i kâmili tarif ederken
Yine kime ait olduğunu bulamadığım ama Muhiddin-i Arabi hz.kitabında geçen satırlarda diyor ki
“Yürü bir göz bul, çare eyle
Bu kez O’ndan O’na nazar eyle”
Gelelim bizlere hani ozan der ya “Uzun ince bir yoldayım; gidiyorum gündüz gece”
Peki nereye gidiyoruz istikametimiz var mı, kendimize yol tayin ettik mi? Bunu da dilim döndüğünce Muhiddin Arabi Hz.den aktarmaya çalışayım..
Der ki hazret: ömür denilen yolculuk üç aşamalıdır.Burada kastedilen hepinizin malumu olmak üzere manevi yolculuktur.İnsan bu üç seferi tamamlamadan nefsini anlayamaz yaradana karşı irfan duygusunu da tamamlayamaz.Ne olgunlaşır ne yol bilir ne önder olur.
1. YOLCULUK; Ayet der ki; “biz insanı yaratılışın bütün güzelliğine sahip olarak yarattık Sonra esfel-i safiline (aşağıların aşağısı) indirdik.
İnsanoğlu kâh yükselir kâh alçalır düşe kalka mertebeler kat eder. Bu mertebelerin hepsi insanlık mertebesine varıncaya kadar birinci seferi teşkil eder. Eğer insan başlangıç noktasında kalır ilerleyemezse cem âlemini bulmaktan uzak kalır ve bu nokta şirk noktasıdır. Bu nokta için ayeti kerime derki ”Onlar hayvan sürüleri gibidir; belki daha şaşkın.”Allah bu noktada kalmaktan hepimizi muhafaza buyursun.
2.YOLCULUK: Gözlemde bulunup öğrenerek nefsi terbiye edeceği seferdir.. Bu ikinci seferde, bir kâmil mürşide yapışıp, bütün akılla uçmak ve manevî bir yolculuğa girmek gerektirir.
Bu makamda yolcunun aklı, akıl bütünlüğünü bulur. Nefsi, küllî nefse geçer. Ruhu mukaddes ruh olur. Hakikat-i Muhammediye’ye varmıştır. Hak yolcusu bu makamda kalır, ileri geçmezse bir başkasını kemale erdirmeye,muaffak olamaz..
3. YOLCULUK. Bu yolculuk Hak’tan başlar, aynı zamanda Hak’la beka kavuşma makamıdır. Yani Hak’tan halka yolculuktur. Birlik âlemini bulduktan sonra, ayrılık haline geçiştir. Açıkçası: Bu yolun yolcusu seyri seferini tamamlar ve irşad için, manevî bir inişle, beşeriyet kisvesine bürünüp bulunduğu makamdan halk arasına karışır. Nitekim Peygamberimiz:
«Ben de sizin gibi beşerim.»
“Ne ifrat, ne tefrit ola’nda;
Doğru yol odur bu mey anda.”
Bu mertebeye eren kişi artık kâmil insandır dış âlemi, halka yanaşık; iç âlemi ise, Hakk’a yapışıktır. Farz ibadetler dışında bazı çeşitli ibadetlere bağlı kalmaz. Bu zatı anlamak, yola çıkmayanlar için hayli güçtür. Zira insanlar, dış görünüşe bakar kimin ibadeti çoksa, takvası çoksa onu kâmil bilir. Hâlbuki kâmil insanın olgunluğu, bu zahirdeki duygu gözü ile görünmez. Onu görmek için Hakka ulaşmış göz gerek. Kâmil olanı, yine kemale eren görür ve bilir.
Bulur muyuz yürüyebilir miyiz bu yollarda?… Dualarla; birbirimizin elinden tutarak, İnşallah geçeriz her bir safhayı diye beraberce dileyelim. Kim bilir; belki birimizden birimizin duası makbuldür ve diğerlerini de aynı yola yolcu eder..Saygılarımla
Perihan TUNÇOK KILIÇ
Esmize 8 temmuz 2011 İzmir
Cem Makamı: Farz ibadetlerden başlayarak kâmillik derecesine kadar olan sürecin bütünüdür aslında ve aşamaları vardır dört aşamadan geçilerek en üst noktaya varılır… En üst noktası Hakkın hakikatini yaşama noktasıdır.(fenafillâh)
İrşad: görev alma, alınan görevi yerine getirme
YORUMLAR
313 bir matematik ise;
3+1+3= 7 (haftanın gün sayısı)
1 Yıl 365 gün - 52 hafta= 313
313 eğer bir şifre ise;
bir çok ayetlerin 313 kez okunduğunda hikmetlerinin daha da fazla olduğu söyleniyor.
313 sanırım içinde yaşadığımız ama farkedemediğimiz dünyevi hayat ile uhrevi hayat arasındaki yolun kendisi
Emeğinize sağlık. Çok farklı bi konuya temas ettiğiniz içinde ayrıca teşekkür ederim.
aksiyonaks tarafından 7/9/2011 2:07:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yine derin bir araştırma,çokça emek...Sadeleştirirken en can alıcı noktaları okuyucuya sunmak gerçekten ustalık işi...Anlatım dilinizde ki akıcılık ve sadeleik daha anlaşılır kılıyor yazılarınızı ve yormadan savuruyor son satıra...Emeğinize yüreğinize sağlık Sayın Tunçok...
Saygı ve sevgimle....