Aldatmanın Aldatılmasını Yazan Nazlıcan
hayrettin taylan
Senin de kaçamağındır, seni insanilikten çıkaran. Hiçbir kaçamak insani olamaz, insanlıktan değil.Seni insanı olmaya davetkarım.
-Özlere sürülen iç bitiştir.Aldatmak …Aldı kaçmanın kendi sonudur.
Ne yazık ki kendinle kumar oynayan kendisi kaybeder. Kumarbazla,çapkının hiçbir farkı yoktur. İkisi de kazanırken kaybedenler kulübünden.
-Daha başlamadan ,bitenlerin gizemli oyunu.
Bir o’nu ,bir sen’i kaybettiren.Farklı bir acının tinelini sunan içsel hastalık .
Hayvani değerdanlık. Kendinle kumar oynamanın oynaşıl aynası.Bitmişliğin başıboşluğu. Bir başınalığa, çok başsız olmanın kayıtsızlığı.
-Suskunum siyahın kendi rengine yeni bir beyaz istercesine karışık olması gibi. Zıtlıklarımı senden ç’almalıyım.Gökkuşağımı görmelisin gözyaşlarımdan sonra.
Renksizliğinin tevazusuna mevzu olacak zaaflarını anlamalı aşk ve insan.
-Karşıtlıktan, aşırılığa, aşırılıktan , zindeliğe, zindelikten ,zintliğe, rindin köşkünden , hoşgörünün gün ve aşk görmüşlüğüne.Kendine garip bir denklem ama bizi çözmeye kadim.
-Asil bir rengin diline siyah kalmak. Dünyayı çizmek siyah – beyaz kardeşliğinde.Nerde başladıysak orda başlamanın girizgahındayım.
-Laf ile kaside yazılmaz. Latif olan sensin. Günahların beni melek kılmaz.
-Oysa, oymaklarımız vardı oynaşılırımızdan önce. Oysa ,ışıklarımız vardı beyazın aşkına meftun. Beni senden anlayan renkli bir sevmekti. Kaybetmenin rengine attın. Severken, evlenirken, seni yaşarken, çocuğunun annesiyken beyazdım.Hiç siyahım olmadı .
-Anne nerde benim siyahım? Nerde benim büskevitim.
Nerden aşk gözü beyaz prensim.Nerde kaldı beyazları.
-İkilemlerin uzattığı bu beyazın sonu bir renge tümleniyordu.
Siyahın içindeki ahlar beni bekler gibiydi. Bu kadar beyazın içinde bir sınav olacaktı. Allah, insanı melek olarak yaratır. Meleğin kanadı, dünyası, her şeyi beyaz. Sonra hatalar, günahlar onları siyahla tanıştırır. Aşk siyah ile beyazın his renginin çeşnisidir. Bütün aşklar önce bembeyazdır.Önce beyazın şenliği,önce beyazın bayramı.Önce
aydınlık düşün gölgesi.Önce önceler uzanır. Beyazlar uzar, beyazlar uzatır bağlanışı. Ve en mutlu zamanda siyah kardeş olarak siner sineye.Simyalanır, kimyasını bozar iki yüreğin. Kapkaranın karası uzar,deniz tükenir. Gözden damlalar başlar. Bir aşkta gözyaşı başlamışsa işte bitmiştir o gün.
- Ben senin için ağladığım gün anladım bu Manas kadar uzun, manidar,aşka masal, masallar atlas, atlaslara yeni dünya, dünyalar sığıntı aşkımızın bir gün siyahına komşu olacağını ve bitmişliğine oynacağını.
- Büyük aşklar hiçbir zaman bitmez. Bitse de büyük kalıntıları da aşk kadar uzatır yaşananları.
Benim içime diktin Taç Mahal’ı sultanım.
-Vurgun bir hayatın paftalarında yüzünün ölçüsü sığmaz haritama.
-Mavi gözlerinin okyanusu kurumaz. Büyük Okyanus kadar büyümüşse bu sevda keşfime gelen K.Kolomb olmuşsan bu aşk kıtası batmaz. Yalnız kanar, tükenişliği oynar.
-Uyumlanışın dipleri görünür. Dizboyuna kadar iflas etmiş ve iflah olmuş yaşanırlık dile gelir.
-Dilimde hala sen varsan, bir aşkı yalnız erkekler yazmaz demek.
-Ciltlenmiş bakir bir kitaptım beni okuduğunda.Sayfa severek okudun.İlk Fatih’im, İlk İstanbul’um uzatmadan bütün ilklerim sendin.
-Böyle bir kadındım, böyle yaşadım senin için. Bu dünyaya seni sevmek,sana gelmek, senin beyazın olmak ve sana dünyanın en büyük siyahlarını artırmak için gönderildim.
-Yaşamayı yaşayan, aşkı yaşayan, acıları taşıyan, seni de bin ömür taşımaya karışık içsel bir güzeldim.
*Aşkımızın hasat mevsiminde kırk ikindi yağışları sunmanın zamanı değildi. Ki gözlerim nemliydi senin için. Buhurların, yani hatalarını, günahlarını bekler gibiydi.
-Tam olgun bir meyve tadındaydı aşkımız. Tam aşk bize aşk tadı olmuştu. Bir yaz gecesi s’ellerin yıktı can evimi.
-Çatısı uçan bir aşkın evinden bağrıma geldin. Şemyesiz geldin, bir gecelik ıslanmışlığın gözlerinden belliydi. Seri katil gibi gözüme göründün. Ben içre binler benim vardı. Dedim ya seri katilimdin artık.
-Tek tek öldü senli her şey.Siperim kalmamıştı. Gözyaşlarımı görmedin. Odamda ağlarken sen kendini jiletlercesine salonda susmuştun.
-Seri bir katilin son sözleri çok şey değiştirmez.
-Pişmanım. Bu söz şimdi ne kadar kifayetsiz. Hangi vicdanın şiirine kafiye olur ki ?
-Kalın harfe bağlı değil yüreğin sesleri. İç sesin bağırmasına dayanmaz ünlülerin.Sessizliğini anlatamaz sessiz harfler.Alfabeye sığmaz yaşattıkların.İlk harften sonra harfe kadar eriyişini benden sonra yaşayacaksın. Aşkımızın seri katiliydin artık. Ezelim, ebedim, ahvalime aynaydın oysa.
-Şimdi suçlu kimi oynayalım sosyolojik erkeğim.
Kendini taşımaktan yorulmuş olmalısın.Zaafın hangi dudağın zarfını kapatır. İtina ile öpülür … Demi ne güzel.
-Kepenkleri açık kaçamaklar , kelepçeledi bahtını. Sıkıştırılan bir hazın iç zehirlenmesini yaşar açlık yaşayan iç çocuğun. Emzirme ,ego, embriyo ve muttasıl idler. Psiko-sosyal balanslar yaşıyordun.
-Biraz sen değildin. Biraz sana sunulanların nurlu halin sınavını yaşıyordun. Dünya ayaklarına kapanırcasına özel sunulmuştu. Ve ben çok sevdiğin aşk meleğinle.
-Kalbim seni seçmişse suçum değildi.Kaderimdin.Her kader kederini de sunar biliyordum. Bakma ağlamalarıma ,benim de sığıntım onlar.
-T’aşlar bile ağlar. Bak bir taş da sensin. Senin hiç ağladığını görmemiştim. Şimdi ne zaman bensizliği yaşasan ağlıyorsun.
-Dizelerdeki ağlayışını saymıyorum. Uğruma yazdığın binlerin bineği taşımaz oldu beni.
-Yosun tutmuş bahtının nadaslarında değilim. Ben senden değil, kendimden gittim. Bende ölüşünü yaşıyorum. Bir aşk ölür sanırsın ,aslında ölen aşklar daha çok yaşıyor.
-Çangallara asılı ayşendim. Yeşillenmiştim.Öylece sarılmıştım sana ve geleceğine. Aşkla hayat arasında bir Sırat uzandı .Beni cennetime, seni de cehennemine taşıdı. Onca günahınla beni sevmeye, beklemeye başladın. Bense cennet sandığım sensizlikte kendime yalancı ,yabancı, yaşamcıklar büyütüyordum.
-Seni unutmanın uzun metrajlı filmini çekiyordum.Senaryosu sen olunca
hep aynı sonla bitip sana dönmeye düşündüm.Velev ki boğazımda düğümlendi gelemeyiş. Nefretin katları yükseldi ,ihanetin göğü delinip sol yanıma kapattı. Bulutların yoktu. Nemli gözlerimi azdıran her şeyin vardı. Hislerin, o sen, o sevdiğim, sende kaldığım, sana geldiğim seni aradım, durdum , hayal ettim bir türlü yerleşmedin Yüreğimin sahiline hiçlerin kumları biriktirdi.Sensizliğin kumsallığı artı.
-Leyla çölde , ben kumsalda reddiyeler yazdım. Yunustan bir haber bekledim durdum.
Senli bir sabahın erinde gecenin zifirinde aşk olup süslendim.Kendime hayırlar sıraladım.
-Sana hep gelmenin sözlüğünü açtım.Yeni senin tanımı yoktu.
Yolumu ,hatta ölümü gözleyen aşk muhacirim olduğunu bildiğim halde.
-Nedensiz öykülerin dizinde sustum.B’aşka değildi yapayalnızlığım.
Ürkütülmüş umutlarla seni unutmayı seçtim. Sineme sensizliği yazdım.
Seni unutmam için onca bahaneler sığınağım oldu.S’akladım durdum.Sıfır öğrendin;ama öğrendim ki bir çok yakın.Bir sensin.
-Şimdi bir ile iki arasında biz buzulunu görüyorum. Senin magma halin hiç bitmedi. Bir hatanın hattı uzattı bu bedbaht vaziyetleri.
-Ve son sözüm ilk sözüm kadar yakın da olsa.Suskun bir yanardağ gibi
Leyla eteğimi yeniden giydim bilesin. Ama bu sana dönmenin piyangosu değildir can kırığımın kırk ayağı.Aşka susadım mavi gözlerinin uzaklığında.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.