- 932 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çanakkale'yi Yaşamak
Asırlara sığmaz bir devlet olan
şanlı Osmanlı bağrına saplanan
hançeri aynı dirayetle 18 mart
sabahı Gelibolu önlerinde denize
dökmüştür.İlk köşe yazımızın
böyle bir konuya ayırdığım için
duygulandığımı ifade etmek
istiyorum.Destan-ı Çanakkale
uğruna kanların aktığı bir
muharebe olmaktan ve ölüm
kalım savaşı olmaktaN öte İslamın
sancaktarlığının yüceltildiği bir
zaferdir.Böyle bir zaferi anlamak
idrak etmek mümkün
değildir .Anlamak için o ortamı
mutlaka yaşamış olmak
gerekir.Metrekareye binlerce
merminin düştüğü kış
soğuğunda cephelerde
yaşanıldığı yiyecek tedarikinde
sıkıntıların yaşandığı bir yerde
elbetteki savaşmanın kolay
olmayacağı açıktır.
Madalyonun öbür yüzünden
bakarsak topyekün bir direnişin
olduğunu görmekteyiz.Osmanlıyı
devlet yapan unsurların birlik ve
beraberlik içerisinde hem karada
hem de denizde yoğun bir şekilde
mücadelelerini okudğumuzda bir
decleti kurtarmak için bir çatı
altında toplanan unsurların o
devlet yıkıldığında başka bir
devleti hemen arkasından
kurduklarını da idrak edebiliriz.
Seyid onbaşı tek başına sırtına
276 kg yüklemedi.O top bu
milletin topyekün taşıdığı bir
toptu.Yahya çavuşlar bugünün
idraksiz beyinlerine bir karış
toprağın ne kadar değerli
olduğunu aşılamak istemiştir.Belki
de Nusret mayın gemisi de
sıradan bir gemiydi ancak zaferin
ilanını duyuran bir kahraman
oluverdi bir anda.Kimbilir Tıbbiye
öğrencilerinin duygularını
anlamaktan bugün için
yoksunuzdur.
Böyle bir zaferin üzerine gözyaşı
dökmemek elbetteki duygusuzluk
olacaktır .Her zaman söylediğimiz
gibi Japonların hiroşiması varsa
bizim de Çanakkalemiz
var.Ömründe Çanakkaleyi hiç
ziyaret etmemiş milletimize bu
zaferi başka türlü anlatamayız.Her
karışında dedelerimizin kanlarıyla
sulanmış bu zafer bizim için
büyük bir ders ve ibret
noktasıdır .Geliboluyu ziyaret
etmek bizim bugün bu
topraklarda yaşamamızı sağlayan
dedelerimize bir nebze olsun vefa
borcumuzu ödememize vesile
olacaktır .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.