- 1614 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Babaya İtaat ve Sınırları
Kur’an ahlakında anne-babaya karşı nasıl davranılması gerektiği son derece açıktır. Kur’an’da birçok ayette anne-babaya karşı iyi ve güzel davranmak emredilir. İnanan insan, anne-babasına karşı saygılı, ölçülü, anlayışlı ve itaatlidir. Güzel söz söyler, onları üzecek ve incitecek davranışlardan kaçınır. Ancak Allah’ın emir ve yasaklarını içeren konularda taviz vermeye varan bir saygı şekli olmaz. Bu saygının sınırları şöyle açıklanır:
... Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim. (Ankebut Suresi, 8)
Yüce Allah müminlere, iman etmeyen anne ve babalara dini konularda itaat edilmemesini, dünyevi konularda ise iyilikle davranmak gerektiğini haber verir:
Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır. Bununla birlikte, onların ikisi (annen ve baban), hakkında bir bilgin olmayan şeyi Bana şirk koşman için, sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme ve dünya (hayatın) da onlara iyilikle (ma’ruf üzere) sahiplen (onlarla geçin) ve Bana ’gönülden-katıksız olarak yönelenin’ yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, böylece Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim. (Lokman Suresi, 14-15)
Yüce Allah’a itaat insanın yaşamının tamamını kapsar. Anne-babaya itaat ise, Allah’ın izin verdiği kadardır. Anne-babanın, "Benim isteklerim herşeyden önemli, benimkileri yerine getirmelisin" şeklindeki bir isteğine boyun eğmek, anne-babayı Allah’a şirk koşmak anlamına gelebilir. Bir mümin için böyle bir itaat söz konusu olamaz.
Günümüz toplumlarında, din ahlakıyla yaşayan anne-babalar dışında, çocuklarının dine yönelmelerine şiddetli tepkiler veren aileler de vardır. Bu durumdaki bazı anne babalar, dini yaşamak isteyen çocuklarını yaşadıkları cahiliye toplumuna geri çekebilmek için, "anne babaya karşı gelinmez, bu en büyük günahtır", "anne-baba hakkı herşeyin üstündedir", "dediklerimi yapmazsan sana hakkımı helal etmem" gibi hatalı sözler ve davranışlar sergiler.
Kur’an’da anne-baba konusundaki ayetlerde Allah’a ortak koşulmaması, Allah’tan başkasına kulluk edilmemesi gibi emirler özellikle vurgulanır. Ve yukarıdaki ayetten de anlaşılacağı üzere yoluna tabi olunması önerilen, yaşadıkları cahiliye toplumuna çağıran anne-baba değil, ’gönülden-katıksız olarak Allah’a yönelen’ insandır.
Kur’an’ı incelediğimizde, inananların bir bölümünün aileleriyle ya da yakın akrabalarıyla imtihan edildiklerini görürüz. Bunların arasında peygamberler de bulunur. Örneğin Hz. İbrahim (as), kendi ilahlarından yüz çevirdiği için onu bu konuda tehdit dahi eden babasına karşı, Kur’an’da emredilen ’itaat etmeme ancak iyi geçinme’ yöntemini uygulamıştır:
Kitap’ta İbrahim’i de zikret. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi. Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun? "Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım." "Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır. "Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun." (Babası) Demişti ki: "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git." (İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" dedi. (Meryem Suresi, 41-47)
Rabb’imiz duygusallığı değil, akılcılığı tavsiye ettiği için, müminler bu konuda son derece dikkatlidirler. Mümin Allah’ın rızasının en çoğunu gözettiğinden, sevgisini yalnızca Rabb’imize ve O’nun hoşnut olduğu kişilere yöneltir. Çünkü aksi, Kur’an’da ’ortak koşma’ adı verilen durumu oluşturacaktır. Bir Kur’an ayetinde Hz. İbrahim’in sözleriyle bu durum şöyle açıklanır:
(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah’ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." (Ankebut Suresi, 25)
Allah’a ve dine karşı düşmanca tavırlar sergileyen bir kimseye sevgi beslemek de, söz konusu kişi insanın annesi, babası, çocuğu, eşi, kardeşi ya da herhangi bir yakını da olsa aynı durumu oluşturacaktır. Yüce Allah bu konuyu oldukça açık detaylandırır:
Ey iman edenler, eğer imana karşı inkârı sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir. De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden ve O’nun yolunda cehd etmekten (çaba harcamaktan) daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 23-24)
Kur’an’da, Allah’ın emirlerini yerine getirebilmek için evlerinden, ailelerinden ayrılmak zorunda kalan müminlerden söz edilir. Bunlardan bazıları, baskıcı krallarının zulmünden ve şirk içinde yaşayan toplumlarından kopup ayrılan Kehf Ehli ve yalnız başına Hz. İsa’yı dünyaya getiren Hz. Meryem’dir. Hz. Meryem genç ve korumasızdı, ancak Allah’a güvenip sığınmış, O’nun emrine boyun eğerek tek başına ailesinin ve kavminin yanından ayrılmıştı.
Cahiliye toplumunu terkeden insanın ailesi Kur’an ahlakına sahip değilse ve çocuklarını da Allah’ın hoşnutluğunu kazanma çabasından engellemeye çalışıyorsa, onlara güzellikle doğrular anlatılır. Bu yararlı olmadığında ise, onlara karşı takınılacak tavır yine Rabb’imizin emirlerine uygun şekilde olmalıdır.
Tüm babaların Babalar Günü’nü kutlarım...
YORUMLAR
Çok yakından şahit olduğum bir durumun incelemesi. Üzerinden 19 yıl geçmiş olduğunu fark ettim yaşanılanların. Bilerek ya da bilmeyerek doğru bir yol bulup yürümüşler demek ki dedim çalışmanızı okuduğumda. İşittikleriyle iman edenlerin yanılsamaları yalnızca bir iki kişiyi kurban etmiyor, domino taşı etkisiyle pek çok yürekli yiğit insanı aynı hükümden infaz ettiriyor.
Selamla...