- 1044 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“Amacımız Aşk”
“Amacımız Aşk” (*)
Nesrin İnankul
Veysel Çolak, çok ödüllü “Birkaç Kuş Birkaç Anı” (Hayal Yayınları, Ocak 2008) şiir kitabından iki sene sonra “Amacımız Aşk” diyerek şiirseverlerle buluşuyor. Kitaptaki “Aşk./ Bu çağda ilk kez./ Kısa ama anlam dolu: aşk.” diye başlayan 1. bölüm 19, “Kalmadı kandan başka mürekkep…” diye başlayan 2. bölüm 13 şiirden oluşmuş. Şiirlerden bir tanesi 2007 yılında, diğerleri 2008 ve 2009 yıllarında yazılmış. Veysel Çolak şiirlerine koyduğu başlıkları özenle ve genellikle 3 sözcükten seçmiş. ( 7 şiirin başlığı 1 sözcükten, 9 şiirin başlığı 2 sözcükten, 13 şiirin başlığı 3 sözcükten, 3 şiirin başlığı 4 sözcükten oluşuyor.) Ozanın şiirlerinin başlıklarına verdiği önemi “İçindeki” (s.50) şiirinde net bir şekilde gözlemliyoruz. Bu şiiri “Birkaç Kuş Birkaç Anı” kitabındaki şiirlerine verdiği başlıkları anlamlı bir şekle sokarak oluşturmuş: Dar vakitte ansızın (Birkaç Kuş Birkaç Anı s.34) bir yalnızlık duygusu (s.27) / kent kırgınlığı (s.24) o yaz (s.25) / mimozayla korunmuş (s.37) gizemli ufuk (s.39) / kahvede dalgınlık (s.68) / havada birkaç kuş birkaç anı. (s.70) / Burçlar kuşağı (s.31) ipekböceği babam, (s.22) efsane (s.32) / ve kıyısız bir deniz (s.64) ama içi yaralı su. (s.7) / İşte gökyüzü (s.9) direnişin silahına meneviş (s.12) / hayatla sevişerek (s.62) / unutmadım koynumdaki imbatı. (s.66) / Kalbi kırık palyaço, (s.43) / değişebiliriz birbirimizi (s.41) / akıp giden sulara bakma / (s. 46) / ne kadar yeniyken hayata. (s.19) / Cinayet kalbimde işleneli (s.58) ben camın korkusuyum (s.48) / açarken solan (s. 53) şimdi kimsesiz (s.55) ve saklısu. (Birkaç Kuş Birkaç Anı s. 60) Bu, yani “İçindeki” başlıklı şiir ve “Kalbim, Sana İnanıyorum” (s. 47) başlıklı şiir kitaptaki en kısa şiir özelliğini taşımakta. Çünkü ozanın şiirleri genellikle 20 dizenin üzerinde olup uzun kabul edebileceğimiz şiirler. (En uzun şiiri 38 dizeden oluşmuş “Sevgilinin Ölümü” (s.38) ) Uzun şiirlerde konu bütünlüğünü sağlamak oldukça güç olduğu halde, Veysel Çolak’ın bunu başaran ender ozanlarımızdan biri olduğunu, şiirlerinin dikey gelişimine baktığımızda anlıyoruz. (Aşağıda vereceğim örneklerde bunu göreceğiz.)
Ozanın şiirlerine bakınca Türk Dilinin bütün incelikleri düşünülerek, olanakları kullanılarak, oldukça fazla bir emek verilerek yazıldığını görüyoruz. Ne eskitilmiş imgeler kullanılmış ne de dil yozlaştırılmış. Her dizede geleneksel söz sanatlarından (mecaz, benzetme, eğretileme) örnekler bulmak mümkün. Kendisinin de dediği gibi 30 dize yazmak için 300 dize yazdığı, bunların içinden özenle seçerek şiirlerini kurduğu belli oluyor. İmgeler yapılırken karşıt sözcükler, fiilimsiler (sıfat fiiller) kullanılarak daha etkili bir anlam oluşturulmuş: …/ burada bir büyük yangın, karşıda tutuşan su./…(s.37) …/yaşamak ölümden damıtılmış./… (s.44) …/ sevinci ölü tuhaf bir kalabalık/ (s.46) … / o simsiyah aydınlık. (s.78) …/ bir oda, dikenli soğuk/… (s.45) …/ üşüten bir yazdı kalbine düşürülmüş/ … /Kirazlanan bir yazdı, uçsuz bucaksız/… (s.43) …/ halkın başlattığı aşk, unutmuyorum, rüzgârdı/ orada patlayan güldü dudağındaki boya. (s.48)… …/ ama yüzün hala gürleyen orman/ arkadaşlarının şarkısı taşkın, kuşların mavi./ … (s.49) Şiirler daha vurucu, akılda kalıcı dizelerle sona erdirilmiş: “Bütün yanıtlarımın sorusu sensin.” (s.13), “Buluşabilsek, bu nehir ovaya gömülecek.” (s. 21), “Hiç değilse giderken içimden geçeceksin” (s.28), “Dışarıya çıkmanın zamanı geldi adanmış bir boyunla” (s.57), “Tanık olsun yakarken yanan ateş!” (s.59)… Ayrıca zaman zaman cümleleri dizelerin ortasında bölmüş, farklı bir anlam kazandırmış: …/ ya ateş düşecek sana. Gece doğuyor/ artık hiçbir çiçek insana açmaz/ … (s.14) …/ belki de hâlâ rengârenk sardunyalar. Arada bir/ içinizde tirşe mavi gökyüzü, ister istemez özlem/ … (s.63) Gece. Yıldızlar baykuşun gözlerinde/ silahların dondurduğu zaman, insan ıssız/ … (s.64) …/ sesiyle korkutulmuş öteki. Nereye bakılsa/ artık donuk bir ömrün usulca dönüşümü/ … (s.65) …/bir de sevgilinin/ o yıkıcı kuşkusu. Sonraları hep akşam/… (s.66) Veysel Çolak’ın şiirlerine biraz daha dikkatle bakarsak Behçet Necatigil’in şiirlerindeki bir özelliği görüyoruz. Dizeleri çevirerek, sondan başa okursak bir anlam kaybı görmüyoruz: “… / Beklenecek hep ateşi çalmaya giden yolcu/ hızla ölürken kent, yalnızlık biriktirmiş/ sivri bir gece ve o deli karanlık./ …” (s.10) Tersine çevirirsek: “Sivri bir gece ve o deli karanlık/ hızla ölürken kent, yalnızlık biriktirmiş/ Beklenecek hep ateşi çalmaya giden yolcu…” “… /Unutamam ki eşsiz alnını/ o sürekli düğüm, belleğimdeki yara/ kalmadı kandan başka mürekkep/ atıldığı ateşi söndüren kitap…/ En iyisi kalkıp ona gideyim/ bu düş bana dikilen giysi/ korkmuyorum/ düşürsünler başımı kucağına./ …” (s.15) Tersten okursak: “Düşürsünler başımı kucağına/ korkmuyorum/ bu düş bana dikilen giysi/ en iyisi kalkıp ona gideyim…/ Atıldığı ateşi söndüren kitap/ kalmadı kandan başka mürekkep/ o sürekli düğüm, belleğimdeki yara/ unutamam ki eşsiz alnını…” Bir başka örnek: “…/ O zamanı kaybetme/ geliştir aşktan damıtılanı/ suçlanan yazıları önemse/ yanlış olanı sil, tarihi yeniden düzenle/ bu kiri arındır ki kızların gülüşünü yerleştir/ … (s.32) “Bu kiri arındır ki, kızların gülüşünü yerleştir/ yanlış olanı sil, tarihi yeniden düzenle/ suçlanan yazıları önemse/ geliştir aşktan damıtılanı/ o zamanı kaybetme/ …
Ozan şiirlerinde sese de özen göstermiş, uyumu yakalamış: “O günden beri dikmek zor yırtılan bir toplumu/ iyi ki kuşatıcı senden yayılan koku/ …/ konuş, anlaşılsın o dipsiz kuyu./ …(s.13)” “O zamanı kaybetme/ … / suçlanan yazıları önemse/ yanlış olanı sil, tarihi yeniden düzenle/ … (s.32)
Kitabın adı “Amacımız Aşk” olmasına rağmen Veysel Çolak şiirlerinin konularını seçerken tam bir ozan duruşu sergilemiş; kendisini dünyadaki tüm canlılardan, olan biten her şeyden sorumlu hissetmiş. Kediler kimi zaman insan olmuş, rüyalarına fareler sızmış, kimi zaman sokaklarda tekmelenmiş, kimi zaman çocuklarıyla bir olup eve dolmuş, karanlıktan ürpermiş sesiyle kendini tırmalamış, kimi zaman da daralan bir odada yasak bir kitapla, kadınıyla birlikte karşısına dikilmiş: “…/ yanımda bir kedi, ama kendini insan sanıyor/ fareler sızıyor uykusuna (s.7) Daralan odalarda bir kedi, bir çoğul kadın/ unutulmuş o yasak kitap/ kuruyuvermiş umulan deniz. (s.10) …/kuşa bakıyor evde bekleyen minik kedi/… (s.22) Hep usunda kedileri tekmelenen bir sokak/ …(s.25) …/ kirli sokak kedileri, tiner ve delikanlılar/ …(s.26) …/ kedi dolu bir ev, çocuk ve oğlum/ annesinin rüzgarlarıyla atıyor kalbi/ … (s.57) Kedi ve balık, martı ve deniz/ şu sonsuzluk, alın teri güzel ağaç/… (s.63) Ürperten karanlıkta bir yavru kedi/ onun ısıran sesi tırmanıyor üstüne. (s.69) Yanında melez bir Anadolu kedisi/… (s.72) ” Ya kuşlar? Veysel Çolak yine birçok kuş kondurmuş dizelerine. Bu kuşlar bazısı kanadı kırılan, bazısı düzeltilen gökyüzünün mavisine iliştirilen, özlemler arttıkça biriktirilen, avcılardan saklanan, karnı sevgiliye benzeyen kuşlar: “Kaybolmuş beklenen uçak, kuşların kanatları kırılmış (s.9)
…/ usulca düzeltildi gökyüzü, birkaç kuş iliştirildi mavisine/… (s.11) Yeşermez artık kuşların konmadığı ahlat ağacı. (s.12) …/ tenime ateş, sana kuş biriktirdim/… (s.30)
…/…kuşlar uçurdum sana/ … (s.32) Biri durup anlatsa tene düşen bu közün öyküsünü/ uçan kuşlara bakıp. Ne diyebilir rüzgara uyup/ … (s.26) Seninki uçtu uçacak bir kuşun karnı/ gövden en eski doğa/ … (s.40) …/ arkadaşlarının şarkısı taşkın, kuşları mavi. / …/ omuzlarında, kanatlarıyla ölümü silen o kuş. (s.49) …/ içinde kuşların korkusu/… (s.57)
…/ dökülen ölü kuşlar,/ altımızda toprağın deliren öfkesi. (s.58) …/ kuşların kanat sesi. (s.60) …/ gözlerinde kuş sürüsü, öylece eskiyip durdu/ … (s.67) …/ korkudan kuşların sesi bozulmuş/ … (s.80)” Yaratılan imgelerde çok iyi kullanılan diğer bir sözcük de su. Bu su öyle şekillenmiş, öyle güzel imlenmiş ki kimi zaman sevgili olmuş, kimi zaman her gün bitimine birkaç damla bırakmış, hatta yatağını tutuşturmuş: “…/ ben soyunayım gene sen suya dönüş/ … (s.9) …/ su içinde gömülme susuzluğa. (s.11) …/ battı batacak su alan gemi/ …/ her günün bitiminde/ birkaç damla su, bir avuç tütün. (s.12) …/ işte bu, uykuma su sesi/… (s.30) …/ burada bir büyük yangın, karşıda tutuşan su. (s.37) …/ canı yanıyor su diye bir çağlayanı sevmekten. (s.39) …/ sular senden öğreniyor kıvrılışını/ … (s.40) elbette çoğalan suyun, o yaşatan özlemin/… (s.42) Ayağının ucundaki su/ sana umut, bana yol/… (s.45) …/ artık oralarından öpebilirim seni, suya uyumlu/… (s.49) …/ oysa işlekti toprak ve su/ şimdi dev bir ölü her ikisi de. (s.73)” Ozanın kentleriyse ölürken yalnızlık biriktiren, kanayan, dağılan, titreyen, kırgın ve karanlık kentler: …/ hızla ölürken kent, yalnızlık biriktirmiş/ … (s.10) …/ kuytuda bir kadın, ayaklarında kanayan şehir/… (s.16) …/ kent dağılır birazdan/ geleceğim, koynunu hazırla/ … (s.34) …/ kentlerin haydut karanlığı/… (s.35) …/ kent kırgınlığı o yaz/ … (s.50) …/ titriyor kent, gün geçmiyor gibi/ … (s.58) …/ kentin kirli meydanında dipsiz yalnızlık/ … (s.63) Ozan “Amacız Aşk” dese de dizelerine toplumsal, sosyal, ekonomik, psikolojik olayları çokça sokmuş: … / devrim biriktirir günlerin acısına/ en çok bu özletiyor içindeki pınarı./ Çocukların gülüşünde başlayan ayaklanma/ o tohum, şimdi toplumun doğurduğu./… (s.8) …/ güzeldir suçlu olmak, haydi sokakları hızlandır/ …(s.11) O günden beri dikmek zor yırtılan bir toplumu/ … (s.13) …/aransam, yanımda koyu boşluk, bir dipsiz kuyu/ görmezdi bunu o büyük kalabalık/ ama üzülürdü çocuklar./ Birileri sevişirken kanatır ya geçmişi, uyanırdı halk. (s.18) …/açlık susmuyor, çocuklara çikolatalı yalan/ unutma veremli bir halkın öksüren kızlarını/…(s.19) …/ özlediği beden, sardunyaların yeri/ ama sevgiliyi durmadan soyar kapitalizm/ eteğini kaldırır reklam denilen rüzgâr. (s.25) …/ güvercinler de silahlanıyor artık/ bari haklı çıkarsın seni işlediğin suç (s.20) Düşünürken işçilerin ölümsüz sevincini/ tam ölürken akla gelen o soru:/ kim için bu kadar yoruldun? (s.37) …/ özentisiz yontulmuş bir dünya bu/ hüznü kirli, biriktirip durduğu açlık ve ölüm. (s.56) …/ pas ve kömür, iş kazası, amansız bir yorgunluk/ her sabah yüklenip olan biteni/ açlığa doğru/ ama dayanıklı babamın sırtı. (s.58) …/ kentin kirli meydanında dipsiz yalnızlık/ şaka gibi her biriniz, iğreti/ öylesine düşmüş ki görünmüyor omzunuz. (s.63) …/ unutulan o ki isyana gebe her pazar yeri/ … (s.65) …/ hayatın güzelliğine hep ağlamış babam/ kıstırılmış çoğu kez. Uykumuz için dövüşmüş. (s.68) Al bu Filistin’i yüzünle değiştir/ bu Irak’lığı Amerika’nın kalbine çak/ tükür ağzına doldurulan ağıyı. (s.73) …/ gövdem, sapanındaki taş Filistinli çocuğun. (s.76) Gecede işçilerin yorgunluğu/ geçmişin ince sızısı/ uykusuzluk ve cıvıl cıvıl acılar (s.79) Kürt ile bakır, Türk ile kalay/ oyulup çıkartılmış bir kızıl karanfilden/ biri gelişen orman/ öteki ateşe taşınan su/ … / birinin düşü eski, birinin günü gergin/ … / tunca dönüşecek iki nehir, iki halk (s.80) Kapatın dünyayı, kirli olanları atın dışarı. (s.83) …/işçiler yeniden başlatıyor günü/ içlerinden biri ne fısıldar ürettiği silaha? (s.85)
“Amacımız Aşk” sıkılmadan tekrar tekrar okunacak, okurken düşündürecek bir kitap. Veysel Çolak’a edebiyatımıza bu değerli yapıtı kazandırdığı için teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
(*) Amacımız Aşk, Veysel Çolak, Hayal Yayınları Şiir Dizisi: 35, Birinci Baskı: Ocak 2010, 96 s.
Şubat 2010
Nesrin İNANKUL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.