- 1093 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
VATANI SEVMEK...AMA NASIL?
-Vatanı seviyor musun? diye sormaya gör.
Mangalda kül bırakmaz, hatta senin sevmene bile tahammül edemez. Vatanı sevmek onun tekelindedir sanki.
-Peki, vatanı sevmenin göstergesi nedir?
-Vatan üzerine şarkılar yapıp vatani görev denilince kaçmak mıdır?
-Vatani görev sadece durumu iyi olmayan, sırtını dayadığı dayısı olmayan vatan evlatlarına mı has bir görevdir?
-Birde vatanı sevmenin karşılığı ne olmalıdır?
Bu ve buna benzer çok soru sorulabilir elbette.
Hani bazı duygular vardır anlatılmaz, yaşanır.
Yıllardır vatan sevgisini en kutsal sevgi olarak yüreğimde yaşatır dururdum ama bir kere olsun bu cennet vatanı bize emanet eden şehitlerimizin kanları ile yoğrulan “Geçilmez” dediğimiz Çanakkale’yi görme fırsatım olmamıştı. 2009 Temmuz ayında içimde kalan bu ukde sonunda güzel bir gezi ile gerçekleşti. Gezi boyunca rehberlerimizin Çanakkale savaşları hakkında verdikleri bilgiler, yıllardır ders kitaplarında okuduğum ve birçok tarih kitaplarındaki Çanakkale savaşlarına hiç benzemiyordu. Yıllarca anlatılanlar ve yazılanlar çok soğuk ve sıradan gibi geliyor, pek ilgi uyandırmıyordu. Oysa ki rehberlerin anlattığı Çanakkale savaşları ve savaş ortamı o kadar ilgi çekiyordu ki pür dikkat bir kelimesini dahi kaçırmamak için kelimenin tam anlamıyla nefeslerimizi tutmuştuk. Sıra hepimizin bildiği Seyit Onbaşıya gelmişti. Hani o 276 kg.lık üç adet mermiyi her defasında “Ya Allah Bismillah” diyerek topun namlusuna süren, bu işlemi yaparken her defasında üç basamaklı metal bir merdivenden çıkan, üçüncü atışta İngilizlerin “Ocean” zırhlısının dümenini parçalayan, dümeni kırılan “Ocean”ın Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlara çarparak havaya uçtuğu ve bu olayla Çanakkale savaşının seyrini değiştiren Seyit Onbaşı. Rehberimiz anlatıyor biz dinliyor, anlattıkça sanki o anı yaşıyor ve Seyit Onbaşının büyüklüğü karşısında acizliğimizden sadece ağlıyorduk. Bakın savaş sonrası köyüne dönen Seyit onbaşı neler yaşamış rehberin anlattıklarına kulak verelim.
“-Cumhuriyet kurulduktan çok sonra Mustafa Kemal’in Edremit’i ziyareti sırasında Seyit Onbaşıyı sorar ve Kaymakam dahil kimse bilmez, Kaymakam Seyit Onbaşı’yı Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarmadan önce kılığını beğenmeyip, tıraş ettirip takım elbise giydirir, bu olayın farkına varan Mustafa Kemal derinden yaralanır, Kaymakam dahil orada bulunan herkesi azarlar ve aralarında şöyle bir konuşma geçer.
BüyükGazi:
–Koca Seyit isimli topçu onbaşı sen misin evlat?
Koca Seyit:
–Benim Gumandanım!
–Tek başına nasıl kaldırabildin koca gülleyi?
–İşte Allah’ın izniyle oluverdi gumandanım. Sankim gülle ıfacık tefecik bir çam yarması gibi geliverdi.
–Peki asker, sen kumandanlarından hiçbir para, altın gibi ödüller kabul etmemişsin, varlıklı da değilsin, sana maaş bağlatalım ne dersin?
– Memleketimize kırk yılın başı bi iş, bi hizmet yaptıysak, hemen ödül, maaş mı olurmuş. (Pazularını göstererek) Allah’a hamd olsun ki kolum kuvvetim yerindedir, çalışır kazanırım. Bu halde iken bizim o maaşı almamız bize helal olmaz paşam!... En büyük mükafatı siz verdiniz. Beni yanınıza çağırıp, fincan gayve sunmanız benim için en büyük mükafattır, gumandanım!
–Asker gülleyi kaldırdığın gibi beni de kucaklayıp kaldırabilir misin? Söyle asker, çekinmeden söyle, kaldırabilir misin?
Koca Seyit biraz durakladıktan sonra, Atatürk’ün yüzüne anlamlı şekilde bakıp, sorusunu yanıtlar:
–Hayır gumandanım.
–Niye, ben koca gülleden daha ağır mıyım sanki?
–Gülle başka, siz gene başka gumandanım. Sizi ben del kimsecikler galdıramaz. Çünküm sizin büyüklüğünüz, ağırlığınız gülleyle ölçülemez, gumandanım!
Koca Seyit’in bu cevabı Atatürk’ü fazlasıyla memnun eder. Kahramanı saygılı, yiğit ve güvenilir bulur. Atatürk’ün aklına bir soru yöneltmek gelir:
–Sanıyorum eski bir askersin. Askerlikten bıktın mı, terhis olup da evine döndükten sonra bu ocağa seni yeniden çağırsalar severek, isteyerek, gönlünce yine koşar gelir misin?
Koca Seyit hiç düşünmeden:
–Tabey gelirim gumandanım. Değil dokuz sene onsekiz sene de yapsam ekserlimi sizin gibi gomutanlar haydin ekser ocana gelin dedi miydi tabeyke hemen gene koşup gelirim, cevabını verir.”
Yazıma "Vatanı sevmek... Ama nasıl?" diye soru sorarak başlık atmış ve devam etmiştim. Sizi bilmem de dostlar ben sorunun cevabını Seyit Onbaşı için gözyaşı akıtırken buldum. Bize bu cennet vatanı kanları ve canları ile armağan eden aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize bir kez daha minnet ve şükranlarımı sunarım.
HALİL MANUŞ
YORUMLAR
benide aglattın be şairim..bizde böyle koca seyitler.kahraman mehmetciklerimiz olduktan sonra sırtımız yere gelmez..merak etmeyin..yazınızı severek .aglıyarak okudum..tebrikler.gül diyarından selam lar puanım tamdır
Halil Manuş
Yazıma ağlayacak kadar duygulu yüreği kutlar selam ve saygılarımı sunarım.