- 954 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GARİP
Kardeşim Garip’i bulup getirdiği zaman daha yavruydu.. Garip’i aç sefil, yıkık bir harabede bulduğu zaman çevrede sahibini çok aramış, ama hiç kimse ona benim dememişti. Yeni büyümekte olan bu zavallı tavuk, eve getirildiğinde aramızda ufak bir tartışma yaşadık. İsim seçemiyor, bir türlü karar veremiyorduk. Sonunda bu iş bana düştü. ’ Garip olsun ’ dedim. Oy birliğiyle kabul edildi. Garip’i evimizin bahçesine iğreti kümes benzeri yaptığımız tahta kafese koyduk. Hayvancık tesbih tanesini andıran gözlerini ayırıyor, sanki bizi tanımaya çalışıyordu. boynunu uzatıyor, yan bakıyor her yeri inceliyordu.
Birkaç gün sonra annem gidip pazardan yanına iki tavuk daha aldı. Ama ertesi günü kümese baktığımızda Garip’in yediği sopa, gaga ve ibik darbeleri yoluk tüylerinden, perişan halinden hemen belli oluyordu. Kendini Garip’in babası sanan kardeşim Kadir, zavallıyı döven iri tavuklara yumruk, tekme atmaya çalışıyor, tavuklarsa kesileceklerini sanıyor, tüyleri uçuşarak havalara zıplıyor, avaz avaz gıdaklıyorlardı. Zaten ertesi günü gelen tavuklardan birini yan komşu Muzaffer Amca’ya kestirdik. Annem bulgur pilavı ve ayranla önümüze getirdi. Kardeşim zavallı tavuğun etini yerken ’ İşte böyle, varmı benim Garip’imi dövmek..’ diye homurdanıyordu. Bir hafta sonra diğer tavuk da hastalandı. Zaten havalar soğumaya başlamıştı. Kümese bakan annem hayvanın yem yemediğini kara kara düşündüğünü söyledi. Ertesi günü tavuğun ölüsü kümeste boylu boyunca yatıyordu. Garip korkmuş gibi köşeye büzülmüş, ölü tavuğa öylece bakıyordu. İsmini Garip koyduğumuzdan mıdır nedir ? zavallı hep yalnızlığa mahkum oluyordu...
Kardeşlerim okuduğu için bir süre para artırıp Garip’e arkadaş bir tavuk alamadık. Hayvancık artık hem cinslerini unutmuş, bizleri ailesi sanıyor, hangimizi görse koşarak yanımıza geliyordu. ’ Gariiiip! ’ diye bağırdığımız zaman olanca gücüyle ayakları arkasına değerek koşuyor, hemen karşımızda duruyordu. Elimizden çekirdek yiyor, oda bizi seviyordu. Aslında ahmak zannedilen bir tavuğun ismini tanıması gerçekten çok garipti. Ama ortada bir sevgi vardı. Ve o sevgi, bir hayvancığı bile değiştiriyordu. Garip’in sadık bir köpekten, ehil bir attan hiç farkı yoktu. Ama işin kötüsü diğer tavuklarla kalmadığı için, sokağa bahçeye saldığımızda, horoz ya da tavuk görse öcü zannediyor gıdaklayarak yanımıza koşuyordu. Arada yanılıp şaşırıp kapı önlerinde bir horoz yaklaşmaya kalksa masum korkak bir genç kız gibi gıdaklayarak kaçıyordu.
Aylar sonra annem kardeşlerimle pazardan iki tavuk, bir horoz alıp getirdi. Garip artık hemcinslerine alışmalıymış. Stresten ve yalnızlıktan yumurta yapamıyormuş. Erkek kardeşlerimle içimiz rahattı. Tavuğumuz artık iyice büyümüş, beslenmişti. Öyle her tavuk ona kolay kolay güç yetiremezdi. Lakin civarda bir çok kümese hırsızlar dadanmıştı.
On beş gün sonra, bir sabah kahvaltımız annemin feryadıyla boğazımızda kaldı. Hırsızlar kümesteki horozu ve diğer tavukları alıp kaçmıştı. Her zaman kümesin en dibine sinmeyi adet haline getiren Garip’ten başka hiç kimse kalmamıştı. Hırsızlar kapıyı açık bıraktığı halde sadık tavuk Garip, kümesten dışarıya bile çıkmamıştı. Sanki bizleri, dostlarını bekliyordu. Öptük sevdik... Yine yalnız kalmıştı. İsmini Garip koyduğuma gerçekten çok üzülmeye başladım. Zavallı boynu bükük ve hep garipti..
O artık bizden bir parçaydı. Kardeşlerim onu o kadar benimsemişlerdi ki, kümesin kapısına Garip’in adını ve soyadımızı kazımışlardı. Bir kaç sene sonra ben evlenip evden ayrıldım. Uzun bir süre sonra gezmeye geldiğimde Garip yoktu... Onu bulan kardeşim Kadir’e sordum. Gözleri doldu, içini çekerek anlatmaya başladı : ’ Bir gün okuldan geldiğimde anneme ne pişiridiğini sordum.. ’ Tavuklu pilav ’ dedi. Bilirsin tavuklu pilavı da çok severim. Ayranla yedik. Biraz sonra annem karşıma dikildi : ’ Kadir oğlum... Üzülme ama, sana birşey diyeceğim.. ’ O ara bahçeye gidip kümese bakmayı da akıl edememiştim. Annem boynunu büktü.. ’ Yediğin tavuk Garip’ti... Hastalandı sen okuldayken acele kestik..’ İnanamadım, şaka zannettim. Ama yapacak birşey yoktu. Herşey ortadaydı. Hemen yerimden kalktım, midem bulanıp yüreğim sıkışarak lavoboya koştum... Ne çare yiyeli bir saat olmuştu. Parmaklarımı ağzıma sokuyor, kusmaya çalışıyordum. Ağlıyorum ama nafile.. ’ Sustu, başını önüne eğdi. Gözleri doldu..
Bazen akılma gelir ; Üzerinden yıllar geçti acaba kardeşimin veteriner olmasında çocukluğundan beri önlenemez büyük bir hayvan sevgisi mi yatıyor ? diye düşünürüm...RabiaBelgin
Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcisine aittir
YORUMLAR
selam<bazen insanlarda bulunmayan sevgiyi hayvanlarda buluyoruz...yazınızı severek okudum tebrikler...gül diyarındn selamlar.