- 1043 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
ÖNCE BEN
Sultan’ın anne babası; Sultan yedi sekiz yaşlarındayken bir yıl arayla ölmüştü. Sultan hem öksüz, hem yetim kalmış, babaannesi tarafından himaye altına alınmıştı. Yaşlı babaannesi her ne kadar torununa sevgiyle sarılsa da anne baba sevgisinden yoksun olan sultan haşarı bir çocuk olmuştu. Bu haşarılığını her ortamda belli edip, arkadaşlarını hırpalamaktan hiç geri kalmıyordu. Böylelikle dikkatleri üzerine çekip fark edilmek istiyordu.
Bazen bu fark edilmek duygusu başına olmadık işler açıyorsa da her yerde, her zaman önce ben diyordu Sultan. Sultan’ın babaannesi, köyünlünün birçok derdine deva olan yaşlılardan olduğu için, karnı ağrıyan da başı ağrıyan da hamile kalan da Cennet Ebe’yi buluyordu. Bir gün yine karnı ağrıyan bir kadın Cennet Ebeden şifa bulmak ümidiyle gelip kapısını çalmıştı.
Sultan, koşup kapıyı açmış, ebesinin kadına ne gibi bir yardım edeceğini merak etmişti. Ebesi, küçük bir çömleği evin önündeki yanan fırının közünde ısıtmış, sonra kadının ağrıyan karnına kapatarak ağrısını dindirmeye çalışmıştı. Kadın az sonra ağrısı dinmiş olarak ebeye bin bir dua edip oradan ayrılmıştı.
Sultan, bu çömlek işini oldukça merak etmişti. İllaki o çömleği kendi karnında görmek istiyordu. E, önce ben iddiası vardı ya, işte bu duygusunun önüne bir türlü geçemiyordu ama ebesinin çömleği nereye sakladığını da bir türlü bulamıyordu. Ebenin çömleği çok kıymetliydi çünkü… Ortalık yerde bırakmıyor, kırılmasından korktuğu için hep köşe bucak saklıyordu.
Sultan da çare tükenir mi, kafasına çömlek kapama işini takmıştı bir kere. Çömlek olmasa da olurdu… Ebesinin evde olmadığı bir gün mahalledeki çocukları eve topladı, büyükçe bir emaye tası ocakta yanmakta olan közün üzerine koydu ve ısınmasını beklemeye başladı. Çocukların hepsi çok heyecanlıydı. Çömlek ağır ağır ısınmaya başladıkça önce kim kapayacak kavgası da başlamıştı ama Sultan kimseye öncülüğü kaptıracak gibi değildi.
“ Önce Ben!” diye bağırdı. Usulca tasa dokundu; ısınmıştı. Hemen yere yattı karnını açtı ve yanındaki çocuklara, “tası karnıma koyun!” diye emretti. Çocuklardan biri tası ocaklıktaki tutamaçla tutup Sultan’ın karnına koydu.“Yandım anammmm!” diyen Sultan’ın feryatları göğe yükseldi.
Bu emaye tas, ebesinin çömleğine hiç benzemiyordu. Öyle bir ısınmıştı ki tasın ağzı karnına dolunay gibi yapışıp kalmıştı. Sultan’ın feryadını duyan çocuklar, çil yavrusu gibi kaçmışlar, Sultan karnına yapışan tasla tek başına evde kalmış, “önce ben” demenin her zaman işe yaramadığını, üstelik insanın başına dert açtığını da öğrenmiş oldu.
28.04.2001/ Emine UYSAL
YORUMLAR
Çocuklar büyüklerden ne görürlerse onu yapmaya çalışırlar. Onun için yanlış olacak davranışları çocukların önünde sergilememek lazım...
Ve "Önce ben" meselesi...
Değil mi ki Sultan'ın eksilmiştir bir yanı... ve hatta iki yanı...
Değil mi ki ilgidir de onu mutlu eden ve o eksikliğin yerini dolduran...
İşte bu yüzdendir Sultan'ın ben demesi...
İz bırakmaz olur mu çocuk dünyasına anne ve babanın eksikliği, her ne kadar bakanı, başını okşayanı olsa da...
Güzel bir yazıydı...
Kutlarım.
Sevgilerimle
Benlik şeytan işidir.Biz olmayı denemeliyiz hayatın her aşamasında acı bir deneme olmuş Sultan canıyla ödeyebilirdi sorumsuzluğun ve tehlikeyi sezemediği davranışın sonucunu ağır ödemiş zaten her acıdan ders alınarak bilge olunmaz mı yaşam boyunca.ders veren özlü yazıydı kutlarım
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimlesin.
Merhaba Emine hanım. İçerdiği hayat dersleri bakımından ve güzel anlatımıyla harika bir paylaşımdı yazınız.
1.Sebebi ne olursa olsun, çocukların her hatasına göz yumulmamalı zira çocuklar zaafları kullanmasını çok iyi bilirler. Unutulmamalı ki; şımarık çocuk yoktur, şımartılmış çocuk vardır.
2.Çocuklar sokaklarda başıboş bırakılmamalı, oyunlarındaki hal ve hareketleri iyi gözlemlenmelidir. Kişilik gelişimi büyük ölçüde oyunlarla olur. Hataları (bencillik vb.) zamanında müdahale şansımız hayatın ilerleyen dönemlerine göre bu yaşlarda daha kolaydır. Bir ağacın istediğimiz şekli alması, fidan iken verilen emeğe bağlıdır.
3.Bir eşyanın çok değerli diye çocuklardan saklanması, onlarda merak uyandırır. Saklamak yerine bir yetişkine tarif edildiği gibi gerekçeleriyle birlikte etraflıca anlatılmalıdır. Hiçbir şey bir insandan daha değerli olamaz. Yoksa, sonuçları metal tencerenin yarası misali kötü bir tecrübeyle sonuçlanabilir. Toplumumuzdaki bir çok özürlü insanın bu durumlarına sebep çocukluktaki buna benzer kötü tecrübeleridir…
Yazınızı en kalbi duygularla kutluyorum. Mevla bütün çocukları korusun, analı-babalı büyütsün dileklerimle gönül dolusu selam ve saygılarımı sunuyorum…
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
Saygıdeğer Emine45 hanım,
Benzer bir olayı Erzurumda yaşadım.Sultan kadar küçük olmadığım halde ,ilk ggünerimizde çay ocağında tanıştığımız yaşlı Erzurumlu emmi bize çay ısmarladı.
"Uşağlar hele siz de gitlama için de görek" dedi.
tamam dedik,şekeri ağzımıza aldık.Emmi bu defa "şekeri dilinin altına koyacağsan gardiş" dedi.
Biz de dediği gib yaptık ve çaydan bir yudum aldık.
Üçümüz birden. Üç arkadaş da çayı içer içmez " Iıiiiiiiyykk" diye anlamsız bir feryad ile kendimizi şadırvanın altına attık.
Selam ve saygılarımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
meraklının zararı kendine imiş yazık olmuş... kendi yaramazlığından ders almıştır ne olsa..
KUTLARIM sevgili arkadaşımı ..
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimlesin.
bu gün yazılarda hep süprizler var ya....sanki ağız birliği yapmışlar gibi.....saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
ÖĞRETİCİYDİ HANIM EFENDİ
SEVGİLER SELAMLAR
AYHAN DÜŞMEZ tarafından 4/29/2011 3:53:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.