- 4590 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİREMİTTE BUZ MUSUN? GELİN MİSİN KIZ MISIN?
Fethiyeli yazar ve araştırmacılar yöresel türküleri araştırıyor
FETAV Kültür Komisyonu üyeleri Fethiyeli şair ve yazarlardan oluşan heyet Fethiye yöresindeki türkülerin öykülerini araştırmaya başladılar. Komisyon çalışmalarını daha sonra bir kitapta toplayacaklar. “Sığır sağdırır, çömlek kırdırır”, “Bozca dukkuk” gibi türkülerle araştırmalarına başlayan komisyon üyeleri şimdi de “Kiremitte buz musun, gelin misin kız mısın?” türküsünü araştırmaya başladılar.
“Kiremitte buz musun, gelin misin kız mısın?” türküsü ile ilgili yapılan araştırma hakkında bilgi veren Araştırmacı Yazar-Şair Adem Güngör, bu türkünün Seki yöresinde yaşanan bir aşk hikayesinden esinlenerek yazıldığını belirtti.
Güngör, şiirin beste için Saniye Can’a verildiği, şiiri yazan Müşerref Kunt’un ailesi Uşaklı olduğu için o yöreye mal edildiğini, oysa Seki’de yaşanan bir aşkın hikâyesinden esinlenen türkünün Fethiye yöresine ait olması gerektiğini söyledi.
KİREMİTTE BUZ MUSUN? GELİN MİSİN KIZ MISIN? TÜRKÜSÜNÜN ÖYKÜSÜ
Kiremitte buz musun? Gelin misin kız mısın? Türküsünün Fethiyeli Osman Erten ile Müşerref Kunt arasında geçtiğini biliyor muydunuz?
İşte o türkünün bire bir yaşanmış öyküsünün belgeleriyle birlikte kanıtı.
Hacıların Osman 12- 05- 1935 yılında Seki Beldesi’nde dünyaya gelmiştir. Baba adı Salih, annesinin adı da Şefika’dır. 1955 yılında askerliğini Hatay’da yaptıktan sonra 1961 yıllarında Yalova’ya uzman çavuş olarak gelir.
Hacıların Osman, Yalova’da uzman çavuş olarak görevini yapmaktayken, Müşerref Kunt adlı bir bayan ile tanışırlar. Müşerref Hanım, ilk eşinden ayrılmış ve Zeynep isimli bir kız çocuğu ile dul yaşamaktadır. Osman Erten, Müşerref Hanımla imam nikâhıyla evlenirler. Jandarma uzman çavuşluk imkânlarını da değerlendirerek müşerref hanımla birlikteliğinde getirdiği bir olanak, Hacıların Osman’ın orada kalması durumuna sebep olmuştur. Osman Erten kiralık bir evde oturmaktadır. Türküde adı geçen evin altı berber dükkânıdır. Osman Erten jandarma karakol komutanı olarak aynı yerde görevine devam ettiği sürece Müşerref Hanımla birlikte yaşamaya da devam etmişlerdir, Müşerref Hanımın annesi Uşak ilindendir. O yüzden bu türküyü Uşak yöresinin demişlerdir.
Osman, Müşerref Hanımdan evli olduğunu gizler. Aradan geçen bu uzunca bir zamandan sonra birlikte birbirlerine sırılsıklam âşık olurlar. (Şu binanın üst yanı/altı da berber dükkânı/ teskereli geliyor/ Hacıların Osman’ı/yan Osman’ım yan) bu dörtlüğün içeriği de budur. Gel zaman git zaman Osman’ın yılık izine çıkması gerekir. Müşerref Hanımı da yanına alır, memleketi olan Muğla’nın Fethiye İlçesi Seki Beldesi’nin Yenice Mahallesi’ndeki evine 1965 yılının Nisan ayının başlarında gelirler.
Müşerref Hanım eve gelince evde iki çocuklu bir bayan görür, ona sorar, Osman’ın nesi oluyorsunuz der? Cevap alamaz çünkü Osman’ın değeri eşinin yanında da çok önem arz etmektedir. Osman’a karşı saygısızlık yapmak istemez veya örf adetlerin de getirdiği bir saygının gereksinimi de olabilir. Müşerref Hanım, tüm ısrarlara rağmen Osman Erten’ın eşi Ümmühan hanımdan kelam alamaz. Evde kalabalıktan dolayı Müşerref Hanım kendisine olan ilgiden rahatsız olmuşa benziyor ki Osman’dan Yalova’daki bulduğu ilgiyi bulamamış. Osman’ın konuşan dilleri konuşamaz olmuş evindeki karşılaştığı ortam Osman’ı lal yapmış ( Kiremitte buz musun? Gelin misin kız mısın? Yârim size varacam evde de yalınız mısın)? Bu dörtlük onun için yazılmıştır.
Osman, bir derede iki arada kalır. Birde baba ve aile büyükleri duyar olayı Osman hakkında çeşitli yorumlar yapılır yani Osman’ın yaptığı olayı aileden hiçbir kişi onaylamaz. Burada aile büyüklerinin baskısının da verdiği rahatsızlıktan dolayı Osman, Müşerref Hanımı da alır kaçarlar yayla Atlıdere köyünün yanında bulunan yaklaşık üç kilometre uzaklıkta olan Aydınoluğu mevkiinde kendilerine ait bir kara kıl çadırda birkaç gün kalırlar.
Osman Yalova’da Müşerref Hanımla sohbet sırasında, “benim köyde kırk pencereli evim var” demiş. Müşerref Hanım, çadıra varınca aklına gelmiş Osman senin şu kırk pencereli ev hani nerde diye sormuş? Osman Bey, Müşerref Hanıma kıl çadırın içinde yüzü yukarı yat bakalım demiş. Müşerref Hanım yatmış bak bakalım ne göreceksin demiş. Ben bir şey göremiyorum Osman demiş Müşerref Hanım. Osman kıl çadırın deliklerinden ışıldayan güneş ışığı süzüntülerinden gelen ışıklara işte benim kırk pencereli evim bu demiş. Müşerref Hanım tüm zorluklara göğüs germiş ama nafile Osman bu zorluklara daha fazla dayanamayınca en son çare olarak oradan da uzaklaşmak zorunda kalmışlar.
Osman’ı takibe alan aile büyükleri Aydınoluğu’nda olduğunu öğrenirler yine harekete geçerler. Bu durumu da öğrenen Osman Erten bir açık kamyona binerek Kemer kasabasına kadar gelirler. Kemer’den Osman Erten bir dolmuşa Müşerref Hanımı bindirir ve Fethiye’ye gönderir, buradan Müşerref Hanım, Yalova’ya gider. Müşerref Hanım bu şartlar altında evlenemeyeceklerini öğrenince Osman’a bir teklifte bulunur Osman çocukları ve hanımını buraya al gel burada yaşayalım diye bir öneri getirir,. Osman tüm çabalara rağmen Müşerref Hanımın isteklerini yerine getiremez. Çaresiz kalan Osman, Beş yıl görev yaptığı uzman çavuşluk görevinden de ayrılarak memleketine geri döner. O zamanlarda radyolar revaçta olduğundan, evlerde ovalarda hep radyolar dinlenirmiş. Kiremitte buz musun türküsü de radyolarda çok meşhur olmuş günde üç beş kez söylenirmiş. Osman Bey bu türküyü dinler dinler radyoları yere çarpar parçalarmış. Gidip yenisini alırmış yine o türkü radyolardan hiç eksik olmazmış. Osman ne zaman radyosunu açsa o türkü çıkarmış böylece zaman gelip geçmiş.
Bu arada Müşerref Hanım ile Osman arasında mektuplaşmalar yıllarca devam eder. Osman Seki Postane’sindeki mektup dağıtan görevliyi uyarır. “Gelen mektuplarımı benden başka kimseye verme” der. Bir anlık dalgınlığın da getirdiği bir boşlukta Osman’a gelen mektubu oğlu Gürsel’e verir Gürsel yolda mektubu açar ve okur babasıyla Müşerref Hanım arasındaki aşk olayının tüm detaylarını öğrenir. Zaman zaman mektupları gelmeyince yanan yüreğinin duygularını Müşerref Hanım, dizelere şöyle döker; “Deniz üstü biber/ kayıklar gelir gider/ne mektup var ne haber/yüreğim yanar gider/ yan Osman’ım yan” Burada biber Müşerref Hanım’ın çektiği hasretlik duyguların ve yanan yüreğin acılarının büyüklüğünün denizler kadar olduğunu vurgulamaktadır.
Osman’ın oğlu Gürsel Erten’in tesadüfen askerliği İzmit Gölcük’e çıkar. Bunu öğrenen Müşerref Hanım’ın kızı Zeynep’i de alarak Gürsel’in askerlik yaptığı yere gelirler ve Gürsel’le birlikte orada resim çekinirler. Babasıyla arasında geçen aşk olaylarına varasıya sohbet etme imkânını bulurlar. Gürsel, adı geçen türkünün şiir olarak Müşerref Hanım’ın yazdığını ve Saniye Can’a bizzat kendisinin verdiğini söyler. Saniye Can bu şiiri Selçuk Erim’e verir, Ahmet Yamacı’ da notaya alır.
22 Nisan 2011 Tarihinde ‘’FETAV’’ Kültür Komisyonu üyelerinin üzerine düştüğü bir araştırmanın sonucunda bu bilgilere ulaşılmıştır.
Kültür Komisyonu Üyeleri
1- Ünal Şöhret Dirlik: Araştırmacı- yazar/ Fethiye
2- Recai Şahin: Araştırmacı- yazar/ Fethiye
3- Cahit Yargıcı: Araştırmacı- şair- yazar/ Fethiye
4- Ümmügülsüm Çelik: Araştırmacı/ yazar-Eldirek/ Fethiye
5- Adem Güngör: Araştırmacı- şair- yazar/ Fethiye
6- Ramazan Yalçınkaya: Emekli öğretmen/ Fethiye
7- Salih Kuşkan: Fetav Kültür komisyonundan/ Fethiye
Araştırmaya yardımcı olan Kemer Belediye personeli görevlileri.
1- Osman Turgut: Kemer Belediye başkan vekili/ Kemer
2- Mesut Büyükabalı: Belediye Yazı İşleri Müdürü/ Kemer
3- Gürsel Erten: Zabıta Amiri ve Hacıların Osman’ın oğlu/ Kemer
4- Mehmet Bildirici: Belediye Muhasebe Müdürü/ Kemer
5- Mevlüt Göçmez: Mahalli Sanatçı/ Kemer
Araştırma süresince emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederiz…
KİREMİTTE BUZ MUSUN?
Kiremitte buz musun?
Gelin misin kız mısın?
Yârim size varacam,
Evde de yalnız mısın?
Yan Osman’ım yan.
…
Deniz üstünde biber,
Kayıklar gelir gider,
Ne mektup var ne haber,
Yüreğim yanar gider,
Yan Osman’ım yan.
…
Şu binanın üst yanı,
Altı da berber dükkânı,
Teskereli geliyor,
Hacıların Osmanı,
Yan Osman’ım yan.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.