- 1837 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OBUR SERÇE
Obur serçe, dünyaya geldikten hemen sonra, babasını bir kartal kapmış. Anneciği tek başına obur serçeye, bakmak zorunda kalmasın mı? Fakat zavallı anne serçe, ormanda ne buğday, ne minik böcek ne de tırtıl koymayıp getirdiği halde, bizim obur serçe doymak bilmezmiş. Biraz büyüyüp kendi başına avlanır olduğu halde, zavallı anne serçenin kötü günler için biriktirdiği, erzakları da aşırır yermiş. Artık onu ormanda kimse sevmiyormuş. Annesini üzüyor, devamlı ne bulursa atıştırıyor, hatta başka ağaçlardan da diğer serçe teyzelerin ve serçe amcaların yiyeceklerini de aşırıyormuş. Annesi şikayetlerden ve aşırı yemesinden bıkarak, bir sonbahar günü onu evden kovmuş. Obur serçe zaten yetim olduğundan, annesinden başka kimsesi de yokmuş. Gözlerinden minik yaş damlaları akıtarak, incecik bacaklarıyla ormanda dolaşmaya başlamış. Gündüz iyi de, diğer serçeler gece onu hiç bir ağaca kabul etmiyor, misafir olarak da almıyorlarmış. Çünkü obur serçenin, kıyıda köşede ne varsa yiyeceğini biliyorlarmış. Çürümüş bir ağacın kovuğunda, korku içinde geceyi geçirmiş. Gece kaplanların vahşi sesleri, bilmediği hayvanların homurtuları ve yırtıcı kuşların çirkin ötüşlerinden sabaha kadar kabus görmüş. Annesine gitmeye de yüzü yokmuş.
Ormanda şaşkın meyyus uçarken, bakmış bir beyaz güvercin.. Seslenmiş : Hey güvercin amca ! Güvercin şaşkınlıkla başını çevirmiş : Sende kimsin? demiş. Obur serçe boynunu bükmüş : Bana buralarda obur serçe derler. Annem oburluğum yüzünden, beni evden kovaladı. Anlayacağın gidecek yerim yok. Artık hiç kimsem yok, diye içini çekmiş. Ak güvercin ona acımış : Tüm bunlar senin oburluğun ve bencilliğin yüzünden başına geldi. Sen hiç kendini görmüyor musun? demiş. Obur serçe boynunu bükerek : yoooo, demiş. Güvercin amcası onu alıp bir dere kenarına götürmüş. Eğil suya bak bakalım, ne görüyorsun? demiş. Obur serçe, suya bakmış bakmış ki, suda yanakları şişmiş kafası şişmanlıktan gövdesine yapışmış, minik bir serçe duruyor. Güvercin amca: ne gördün demiş. Obur serçe : Ne göreyim, suda davul gibi şişmiş bir serçe gördüm demiş. Güvercin amcası üzüntüyle : İşte o sensin demiş. Obur serçe, ağlamış ağlamış kendisinin o küçük toparlak serçe olması ona çok dokunmuş. Zaten artık yürürken ve uçarken zorlanıyormuş. Minik kanatları doymak bilmeyen şişman gövdesini zor kaldırır olmuş. Güvercin amca tek kaşını havaya kaldırarak : Annenin seni tekrar sevmesini ve yanına almasını ister misin? demiş. Obur serçenin dili tutulmuş. Gözünden bir damla yaş yuvarlanmış. Konuşamamış, sevinçle başını sallamış. Güvercin amca : Önce sana ait olmayan şeylere el uzatmayacaksın. Yani hırsızlık yapmayacaksın. O zaman seni hem Allah sever, hemde kul demiş. Obur serçe kabul etmiş. Ama güvercin amca : Bu da yetmez, demiş. bundan sonra az yiyeceksin. Hem de öğünle, diye sert, bir tavırla söylenmiş. Obur serçe çaresiz buna da razı olmuş. Haliyle ilk günlerde biraz zorlanmış tabi. Güvercin amca ona sabah biraz buğday, öğle bir iki tırtıl, akşam da bir kaç meyve parçası vererek hayatını düzene sokmuş.
Obur serçe düzenli beslenmeye iyice alışmış. Güvercin amcayla artık yemeklerini öğün, öğün, yiyorlarmış. Bir gün güvercin amcası onu yine dere kenarına götürmüş ve sudaki aksini göstermiş. Obur serçe suya bakmış, suda incecik, güzel sevimli bir serçecik duruyormuş. Güvercin amca, obur serçenin boynuna sarılmış : Haydi şimdi annene gidelim demiş. Obur serçe suçlu mahçup annesinden özür dilemiş. Sarılıp cikleşmişler.. O günden sonra, ana oğul beraberce mutluluk içinde yaşamışlar. Artık ona şimdi herkes ’ güzel serçe ’ diyormuş...
[RabiaBelgin
Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcisine aittir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.