- 945 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EN SICAK SESİNLE KARŞILA SABAHI..
Herkes gibi herhangi biriydin sende. Kendi dünyanın kapılarını dışarıya açtığın zaman gördün hayatın tüm girdaplarını. Kendinle barışıktın, bastığın yeri bilecek kadar kendinden emin, konuştuğu her sözün karşıdan getirebileceği sesi bilecek kadar uyanık, korkutucu derecede zeki, kurallarına son derece bağlıydın. İstediğin çok değildi ama senin az dediğin diğerleri için aşırı olabiliyor, bu sebepten yargılanıyor, eziyet çekmeye mahkûm ediliyordun.
Seni ağlatanı ağlatmak gibi düz mantık olmadı ilk zamanlar, düşünemedin belki toz duman içerisinde. Günler karanlık, kapıların sıkıca kapalıydı. İyiliklerle kötülükler kalın çizgilerle ayrılsa bile gri belirsizlikler seni yağmur bulutu misali kaplamıştı her şey hiçbir şey olmuştu göremezdin.
İyilikler yoktu, kötüler ise hıyanetin yalanın, hazzın ve şehvetin doruklarında sana ördükleri ağın etrafında kol geziyordu. Mutluluk için, insanca duygular beslemek için yapabileceğin herşeyi yerine getirdiğini düşünüyorsun bakınıyorsun etrafına yine yalnızsın. Her kaçışın ardında bulunma korkusuyla kıpır kıpırsın. Her karanlığın sonu muhakkak aydınlık, her okun sonunun muhakkak hedef olduğunu bilerek kendine doğru özüne doğru seyyah adımlarla seyahat halindesin. Hem düşünsene; Acılarda olgunlaştırırmış, beslermiş benlikleri. Bakıyorum da acılara tutunarak yaşamayı öğreneli epeyce bir zaman olmuş. Mutluluğun artık çift kişilik olmadığını, tek kişilikte yaşanabildiğini, nefes almanın, sahilde martılara simit atıp sıcak çayın buğusunu içine çekmenin keyfini, avaz avaz şarkılar söylemeyi ve hatta zor olsa da yeniden sevmeyi denemelisin. Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin biliyorum. Yüreğini incitenler seni üzenler, yıpratanlar içini acıtsa da sen yüreğini koru. Yüreğinde taşıdığın senden gelen ve senle devam edecek tüm insancıl duygularını koru. Sevdayı koru mesela...
İlkbaharın yeşilini, yazın sarısını, kışın beyazını, sonbaharın düşen yapraklarını ve elbette güneşin sıcaklığını… Ziyan olmuş ömürden geriye ne kaldı yalnızlık demiştin hatırlarsın iki kere beş on elde var bir der gibi. Sen kendini biliyorsun ya var oluşun ilk halidir bu ama herşeyi kendinden bilmek den halidir ki buda çok tehlikelidir. Hayat bizi hep sınar hem yoklukla hem bollukla. Hayat hep sorular sorunlar denklemler çıkarır, kimisinin hafızası kuvvetlidir çoğu sorunun yanıtı ezberindedir, kimisi doyumsuzdur her an yeni bir yanıtın peşindedir. Hayat kavga hayat mücadeledir. Kavgada sonuç ve istenilen kazanmaktır. Düşün ki kimisi birinin kaybı sayesinde kazanır ama sen kaybetsen de kazananlardan olmanın yolunu bulmalısın.
Hayatı ıskalamak gibi bir lüksün yok arkadaş. Yazmalısın bunu sadece baş harfleri büyükçe değil her harfini büyükçe beynine. Alış veriş halinde değil miyiz hayatla? Sen alabileceğin birşey için verdin ki bu sevgiydi, insanca duygulardı, senden alanlar ise aldıklarını geri verecek durumda değillerdi gönülden.
Hayat adı verilen trendeyiz arkadaş. Bindiğimiz yer bindiğimiz durak belli de nerde nasıl ineceğimiz belli değil. Sen hala zorun peşindesin bırakma kovala zor olan herşeyi ama kovalarken de düşün hızla koşarken de göremediklerini. Kaybettiklerinin yanında koruyabildiklerini mesela… Gülümsemeyi kaybetmemişsin, gülen gözlerle bakabiliyorsun gökyüzüne, düşünmeyi yorumlamayı ve en önemlisi anlamayı unutmamışsın. Bide sevmeyi unutmamışsın, sevmek evrenselliktir ya zaten kimsenin tekelinde olmayan bu bağlamda kimseye borcun yok. Bugün yeni bir gün en erken bugün en geç yarın sabah gülen yüzle karşıla sabahı ve en sıcak sesinle karşıla. Müjdeler verecek sana aramızda kalsın. İnan her şey daha güzel olacak. İnanmakla başlayacak her şey…
Hadi gülümse.
Uğurtan AKGÜL/Konya