- 1149 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sevdiğinden İnfak Etmek
İnfak, Allah rızasını kazanmak için yapılan harcamadır. İnsanlar infakla manevi anlamda arınırlar. Bütün ibadetlerde olduğu gibi, Allah yolunda harcama yapılırken de, bu ibadetin hikmetini akılda tutmak gerekir. İnsan sevdiği, kendisi için değerli olan şeyleri yalnızca Allah’ın rızasını amaçlayarak gönülden feda ediyorsa, yapılan infakın Allah Katında anlam kazanacağı umulur. İnanan insan böylece Allah’ın hoşnutluğunu dünyevi hiçbir şeye değişmeyeceğini ispat eder.
Her insan Allah’ın rahmetine ve korumasına muhtaçtır; bu nedenle O’nun rızasını kazanma çabası içerisindedir. İnfak da Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olacak bir ibadettir.
Kur’an’ın, "Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır. (Bakara Suresi, 267) ayetiyle inanan insanlara, hoşlanmadığı ya da zaten atacağı şeyleri vermeye kalkışmak yasaklanır. İnsanlara gösteriş amacıyla ya da infak etmiş olmak için vermek, kişiye Allah Katında bir şey kazandırmaz. Bu nedenle mümin, Kur’an ahlakının ruhuna ters düşen bu davranıştan dikkatle sakınır ve sevdiği şeylerden verir. Çünkü sevdiği şeyden vermesi onu iyiliğe ulaştıracaktır:
Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Ali-imran Suresi, 92)
Kişiyi gerçek anlamda iyiliğe ulaştıracak olan önemli ahlak özelliklerinden biri özverili olmaktır. Özverili insan, Allah’ın hoşnutluğu amacıyla, değer verdiği şeylerden düşünmeden, seve seve vazgeçebilir. Özveri, Allah’ın hoşnutluğuna öncelik vermesi, Rabb’i için kendi çıkarlarını bir yana bırakması ve bu yolda maddi manevi tüm zorluklara göğüs germesidir.
Ancak insan nefsi bazı kötü ahlak özelliklerine yatkın yaratılmıştır. Bunlardan biri de bencilliktir. Nefsini terbiye etmediği takdirde, bencillik kişinin tüm yaşamına hakim olabilir. Bencil kişi, herkesten fazla kendini hatta sadece kendini ve çıkarlarını düşünür. En iyiyi, en güzeli, en mükemmeli kendisi için ister. Herkesten anlayış ve fedakarlık bekler. Yaşadığı bir zorlukta, yakınlarının, kendisi için her türlü sıkıntıyı göze almalarını, her şeye rağmen kendisine destek olmalarını bekler. He zaman kendi rahatını ve konforunu düşünür. Yalnızca kendisine gelecek bir zararı fark ettiğinde, değer verdiği şeyleri gözden çıkarır. Bu kuşkusuz nefsani bir zayıflıktır ve kişi kendini ancak Kur’an ahlakını yaşayarak düzeltebilir. Allah’ın beğendiği güzel ahlakın bilincinde olan insan, yaşamının her anında özveride bulunabileceği ahlaka ulaşabilir.
Çok açıktır ki beğenmediği şeyi infak etmek, ibadetin amacından sapması, infaka gösterişin karışması demektir ve bu Allah’ın razı olmayacağı bir davranıştır. Görünürde infak etmiş olmak amacıyla vermek insanı iyiliğe eriştirmez. Bu nedenle müminin, Kur’an’ın ruhuna aykırı olan bu hatadan sakınması gerekir. Ve gösteriş için infak inkarcılara has bir tavırdır:
Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah’a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. (Nisa Suresi, 38)
Beğenmediğimiz, bayağı şeyleri başımızdan savmak için vermek temizlik yapmaktır; Allah katında beğenilen gerçek temizlik ve arınma ise sevdiğimizi, bizim için değerli olanı vermektir.
YORUMLAR
İlahi emirler neden var ?
Yıllarca düşündüm bu sorunun cevabını...
Ortaokulda bu yana ara ara unutsam da aklımın bir köşesinde büyük bir ışıklı pano gibi durud her zaman..
Her zaman önünden geçerken baktığım bir reklam panoso gibi ...Düşündüm durdum.
Adapazarı depreminin ilk günlernde çalıştığım kurumda yardım toplayıp gideceğim gün..
Kazakların arasında bir poşet gördüm..
Elime aldım poşeti açtım..
İçerisinde her yanı boya lekeleriyle dolu bir kazak..
Arkadaşlara bunu kim vedi diye sordum..
felanca dediler..
Evini boyarken giydiği ve baştan aşağı boya bulaştırdığı kazağı depremzedelere gönderme fedakarlığını yapan adamın odasına gittim..
Sekreteri bir müddet beklettikten sonra beni içeri aldı...
Bu kazak sizin mi dedim..
evet dedi..ben onu depreme gönderdim...demez mi..
Kazağı kafasına atıp...."Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır. (Bakara Suresi, 267)..ayetini hatırlattım..
Bu yaptığınız haysiyetsizlik.dedim.
Diğer dedikerimi burada zikredemem..
O kazağın yerine yirmitane kazak aldırdım anneme...
Bir akrabam da iki balya yeni alınmış çocuk elbisesi getirdi..
tam yola çıkacaktık..Baktım karşıdan bir kamyonet işaret ediyor...
Geldi yanımızda durdu..
O bilmem ne başkanı olan adam indi içinden...
Selam verdi ben selamını aldım fakat arkamı döndüm sonra...
Eşyaları bakıyormuş gibi yüklediğimiz kamyon tarafına doğru..
Yanıma geldi "ben bi eşeklik ettim..kusura bakma " dedi..
"Bana ne senin işin Allah teala ile...Beni, ilgilendirmez" dedim.
O da işte bak ben de Allah'tan affedilmeyi talep ediyorum..
Bu eşyaları da siz zahmet olmazsa Allah rızası için alın ve oradaki çocuklara götürün" dedi..,
Ben de kabul ettim..
Fakat bütün çuvalların açılıp içerisindeki eşyaların tek tek kontrol edilmesini istedim.
Öyle de yaptık..
Çuvallarda yeni alınmış muhtelif giyim eşyası vardı..
Ucuz mallar da değildi..
İşte o zaman aklıma o soru geldi...
Yaşamak için var..
Ezberleyip konuşmak için değil..Yaşamak için.
Sealam ve dua ile.