YALANCI ATEŞ SİYASET
(Sağlık Sıkıntıları)
Yıl 1977, Devlet idaresinde 41. hükümet vardır. Bilenler bilir. MC hükümeti. Ramazan günleri başlamadan birkaç gün evveli bir kaza geçirmiştim. Hastaneye gitmemiz hemen gerçekleşti ama ne yazık ki uygulanan tedavinin yanlışlığı ve verilen ilaçların piyasalarda bulunmaması bizim için bazı zorlukların başlangıç noktasını oluşturmuştur. O yıl geçirmiş olduğum kaza 50 60 günlük bitkisel hayat yaşamama ve üç kez ev’e tabutun getirilmesine neden olmuştu. Yaşadığım muhit asırları devirmiş köy kabalak köyüdür. Düzce’yi Düzceli gibi yaşayanlar bilir. Üskübü tabakhane köprüsünden sonrası 10 dan fazla köy vardır. Bu köyleri oluşturan halkın çoğu Laz dır. Gelenek göreneklere göre her halkın kendine özgü bir takım uygulamaları vardır. Bizim buralarda da var olan adet. Cenaze ve hastalık günlerinde acıya ortak olmalarıdır. Bizim çocukluğumuz döneminde bir de imece vardı ama zamanla artık bu kalktı gibi. Olanakların genişlemesi bu adedi ortadan kaldırdı ama bilinmiyor ki o kadar ihtiyaç sahibi yardıma muhtaç olanlar var. Bütün bunlara rağmen gerçekten yardıma muhtaç olanları tespit eden hükümet temsilcileri gerek sosyal devlet anlayışı ve gerekse kanunların sağladığı olanaklar dâhilinde gerekenleri yapmaktadırlar. Bu tür bazı olaylara valilik kanalıyla yapılmakta sosyal yardım kapsamına alınmış olan bir ailenin sevincine köyümüzde şahit olmaktayız. Allah(cc) devletimizden razı olsun. Buna rağmen böyle güzellikleri sosyal kavramları suiistimallerin olmadığı söylenemez.
Yıl 2011 aradan geçen otuz dört yıl. Her şey gelişmekte. O zamanlarda bulunmayan ilaçlarla birlikte ne zihinsel engeliler okulu ne de diyaliz hastasını taşıyan araçlar ne de evde sağlık hizmeti. Ve dahası hastaneye gir çık her şey para yani dinin var imanın var o zaman paranda olması gerek. Derler dinleri imanları para işte bu yıllarda türedi belki de bu deyim. O zamanlarda zihinsel engeliler okulunun olmayışı(belki vardı da devletin sülosu içiyordu.) 37 yıl ve devamının kararmasına neden olmuş/olmaktadır. Kız kardeşimin konuşma özürlülüğü halen devam etmesi. Bu günlerde vatandaşlarımızın yaşam tarzı belli ki rahatlarına batmıştır. Keşke bu günler o günler olsaydı da bu gün yaşadığımız sıkıntılara muzdarip olmasaydık. Tabi keşkelerin faydası yoktur.
Geçen zamanların olanaklarına ve yeni yeni konulan uygulamalara takoz koyanlar bazen insanların isyan etmesine neden olmaktadır. Devletin hükümeti böyle yapacaksın diyor ancak zihniyeti art niyetli, noksan aklıyla fakir zihniyetiyle iktidar siyaseti ile barışıklığı olmayan devletin memuru seni yokuşlara sürüyor.
Siyaset aklımızı karıştıran geçici bir sendromdur. Seçimlere üç dört ay kala bizlere bazı şaşkınlıkları yaşatan düşlere ve hayallere kapılmamızı sağlayan üç dört ay sonrası yani seçimden sonrası bizlere ve seçilenlere her şeyi unutturan içimizi geçici olarak kasıp kavuran yalancı ateşten başka şey değildir. Ancak, bu ateşin devamında nemalananlar için bunu söylemek zordur. Sürekli ekmek attığınız itlerin kuyruk sallamaları gibi nemalanmaya devletin geleceğini çalmaya çalışırlar. Uzun sözün kısası bu günlerde bu hengâme sürüp gitmektedir. Devleti sömürmeye çalışanların başında seçilmişler ve bu seçilmişlerin akabinde torpillerle bir yerlere gelen soytarılardır. Devlet daimdir. Koltukların evveli ve sonu yoktur. Ancak, dini bütün insanların bazen bu soytarılara örnek olması inananların kalplerine şüphe düşürmektedir.
Yıl 2011 devlet imkanları özellikle sağlıkta yaşanan gelişmeler doyurucu olmamakla birlikte gerçekten güzel gelişmelere vizyon sağlamaktadır. Ancak, yukarıda da değindiğimiz gibi memur zorbalığı ile dini bütün insanların halefliği ve soytarılığı bazı çelişkilere neden olmaktadır.
Bu yazıyı hazırlamama neden olan olay henüz geçtiğimiz günlerde başımıza gelen bir olaydır.
% 95 vücut/iş kaybı olan çocuğuma ilaç yazdırmamdan sonra vuku bulan gelişmelerin hikâyesi olup. Devlet imkânlarının nasıl hoyratlaştırıldığının serüvenidir. Vuku bulan olayı detaylı olarak anlatmayacağım bilakis bazı yer / kurum ve kişi / kişilerin zarar görmesi söz konusudur.
Kısaca konulara değinmemiz sıkıntıları ve hoyratlığı gözler önüne serecektir.
Yıl 2011 sağlıkta devrim niteliğinde iyileştirmeler yapılırken akılları karışık zihniyetlerin sayesinde düşünün. Bir ilaç yazdıracaksınız. Bunun için 85 km.lik yol tepmeniz gerek. Bu teptiğiniz yolun masraflarını devlet karşılamamaktadır. 85 gidiş 85 geliş olmak üzere 170 km. tepmeniz gerek cebinizde para var mı? Yok, mu düşünen yok. İlaç hayati önem taşımaktadır. Siz bu sıkıntıları yaşarken aynı ilaç devletin resmi plakası ile verilen yanlış adres nedeniyle mukim yerden 40 km ilerisine kargo şirketi tarafından götürülmesinden sonra bahsettiğim gibi resmi plaka ile tekrar ait olduğu yere geri getirilmesinin israflığına da tanık olmaktasınız. Yetmedi bu ilacı yazacak üniversite dr. u bir aylık izindedir. Yetmedi 60 km. ötedeki üniversite dr. na bir hafta sonrasına randevu almanız gerekmektedir. Yetmedi devletin devlet hastanesi olarak adlandırdığı hastanede kadro olmasına rağmen 2,5 - 3 yıldan beri dr. atanmamıştır. Bilemeyiz ama belki de bu kadro tutulmuştur. Yetmedi gittiğiniz 85 km.lik yolun ucundaki dr. un poliklinik hizmeti olmasına rağmen bulamamanız riski vardır. Yetmedi uzman dr. tarafından yazılmış olan ilaçların ödenmediği korkusu vardır. Korkusu vardır ki cebinizdeki parayı bırakın ev’inizin bütçesi ile bu ilaçları almaya gücünüz zaten yoktur.
Bunlar yetmemiştir. Yeteceği de yoktur. Bunların çoğu devlet görevlilerinin vurdumduymazlığında yatan gerçeklerle, devlet kurumlarının nasıl hoyrat hale getirildiğinin serüveni vardır.
Bunların hiç biri yetmedi. Sizin ananız 85 km.lerde bellenirken dini bütün bir insanın devlet imkânlarını mezarlıklara kadar 85 km. öteden sırf bir cenaze namazını kılacağım diye resmi plakayı kullananların yüzsüzlüğü vardır. Elbette biz cenazeye katılımına, namazının edasına karşı değiliz.
Canınız belki yanmaz bir şehit cenazesi olsa veya devlet büyüğünün cenazesi olsa.
Cenaze uzaktan akrabası.
Kullandığı devlet arabası.
O günlerde(70 li yıllar) sıkıntılar vardı ve yaşamıştık. Bu günlerde(2011 yılı) çağdaş gelişmeler varken yine sıkıntılar yaşamaktayız/yaşatılmaktadır.
Suç kimde elbette bende ve devlette değil. Devlet gereğini yapmıştır. Kanunlarını çıkarmıştır. Yürürlüğü için genelgelerini yayınlamıştır. Buna rağmen sırf muhalefet olsun diye geçmiş yıllarda torpille devletin masasını işgal edenler yine bildiklerini okumaktadırlar.
Aklınızla mantık yürütmek ve değerlendirmek sizlere kalmıştır. 09.04.2011
Zekeriya Çavuş
Araştırmacı Yazar
zekeriyacavus81@
YORUMLAR
devlet: bir kara parçası üzerinde yaşayan halkın ihtiyaçlarını gidermekle mükellef olan kurum.
vatandaş: bir kara parçası üzerinde yaşayan, ve devletin hükümlerine uymayı kabul etmiş birey
ihtiyaçlar:
barınma
sağlık
eğitim
kimseye muhtaç olmadan yaşama
kaynaklar: istihdamdan kesilen vergi, çeşitli vergiler,
olmazsa olmazlar: iş yeri, istihdam sahası, çağa ayak uydurma
ülkemizde olan şeyler: topraklarımızın kandırmaca ile peşkeşi: TOKİ
cadde sokakların park haline getirilip, vergisini vererek araç almış olan kişilerden sürekli araç( haraç) park yeri alan kurum(ispark)
Kar gören kurumların özellikle seçim dönemlerinde ihtiyaç olan harcamaları karşılaması, ve gerisinin ganimet şeklinde paylaşılması için yok pahasına satılması( igdaş, telekom gibi)
DÜNYANIN EN PAHALI SİGARASININ İÇİMİ
DÜNYANIN EN PAHALI AKARYAKITININ KULLANIMI
göz boyama yolların yandaşlara verilerek yol yaptık safsatası
din maskesi altında, bnastırılmış dürtüleri olan sapkın insanların kadrolaştırılması
radyoya gavur icadı diyen zihniyetin, plazmadan vazgeçmemesi
yurtta tarımı öldürerek, ithal edilen tarımsal ürünlerin 3_5 kişinin tekeline verilip,
istediği fiattan halka dayatılması
daha saysam sayfalarca sürer. o nedenle ben bu devletten başka bir şey beklemiyorum. üniversitede kendi çocuğu için başka çocukların haklarını çalan onun bunun evlatlarından başka ne beklenir ki
Sevgili genç eleştirmenim.
Gençliğin verdiği hevalar belki de siyaseti eleştirme babında sizin söyledikleriz doğru olabilir. Devlet kapitalizmi bilindiği üzere eskilerden gelen bir olgudur. Kapitalizmi kapitalizmden bahsettiğinize göre iyi bilmeniz gerektiğini de söylemem lüzumsuzdur. Ben 34 37 yıl öncesinden günümüze kadar oyulmuş devleti kendi başıma gelenlerle anlatmaya çalıştım. Çizilmeye çalışılan çizgilerin nasıl eğri olduğunu anlatmaya çalıştım. Çektiğim acıları edebi yönden dile getirmeye çalıştım. Belki iyi üslupla anlatmam olmamıştır ama benim görüş alanım bunları yazmamı anca sağlayabilmektedir. Dikkat ederseniz yerici olduğu kadar da ahım şahım olmayan övücü kelimeleri de kullandım.
Yaşamış olduğum acılar bazı kelimeleri boğazımıza düğümlemektedir. Benim kanım devlet üstüne düşeni yaptığı yöndedir. Buna rağmen biz insanoğlu olarak altımıza koltuğu çektik mi artık devletin malı olduğumuzu unutmaktayız. Kendi kendimizi devlet sanmaktayız.
Evet sağlık sektörünün bir kısmı sektörel olmuştur. Bu da ayrı bir olgudur. Devlet beceremediğini yapabileceklere devretmiştir. Bu bir sivil olgu değil mi? ama bunları da suiistimal edenler yok mu? Elbette var. Örneklere baktığımızda erkeğe hamile testi uygulamak bir kere yapılan diyalizi üç kere göstermek hatta bu günlerde gündemde olan sağlıklı bebekleri hastalıklı göstermek. İşte bu yüzden devletin bazı işlevleri yapamaz olduğunu da anlamamız gerektiği inancındayım. Krizin bizi etkilediğini sanmıyorum. Bu gün dünya da onca çalkantılar yaşanmasına rağmen Allah(cc)'ye şükürler olsun biz memleket olarak hedeflerimizden sapmadığımız ortadadır. Bu gün devlet 100, 200 belki de 1000 tl verdiğin prof’a muayene olanağı sağlarken, hatta onların uğradığı zararı bile karşılamaya çalışırken sizin de söylediğiniz özel sektörün açıkgözlülüğünü önlemeye çalışırken ne yazık kı bazı kurumlar bunu önlemeye çalışmaktadır. 1000 lira verirken iyi de 12 lira vermenin konu edilmesi benim kanaatimce uygun olmadığıdır.
Eleştiri ile değerlendirme zahmetine katlandığınız için teşekkür ederim.
Sayın üstadım;
Sağlık sektörü-malesef sağlık hizmetlerininde kapitalizmin eline geçtiği için sektör demek zorundayım-hakkında yazdıklarınızın bazılarında yanlıyorsunuz.
Amerika Birleşik Devletlerinde başlayan ve bütün dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz ve bunun getirisi olarak ülkelerin bütçelerinde kimi kısıtlamalar yapılması her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de gerçekleşti.Özellikle ülkemizde sağlık hizmetlerine ayrılan paranın %25'nin azaltılması bunların başında geliyor.Yıllık 16 milyar dolar sağlık hizmetleri bütçesinin birden 12 milyar dolara düşürülmesi ve bunun tekabülünde ortaya 4 milyar dolar gibi ciddi bir para açığının çıkmasının faturasını devlet yine vatandaşlara kesti.
Özel hastanelere gittiğimiz zaman 12 Tl vermemizin ve ya devlet hastanesine gittiğimiz zaman 8 Tl vermemizin neden yine, devletin sağlık bütçesinde küçültmeye gitmesinin temel nedenidir.Bunları göz önünde bulundurduğumuz zaman devletin üstüne düşeni yapmadığı çok açık ortadadır.