- 743 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İmanda Derinleşmek
Kur’an’da insanların imanlarının dereceleri olduğu bildirilir. Kalplerine iman tam yerleşmemiş olanlar, zorluk durumlarında imanları sarsılanlar veya yalnızca sıkıntı içindeyken Allah’a yönelenler, Kur’an’da haber verilen bazı iman derecelerine örnektir. Allah’ı derin bir aşkla seven, O’ndan saygıyla korkan ve yaşamının amacı yalnızca Rabb’inin rızası olan samimi bir müminin hedefi ise derin imanı yaşamaktır. Bu, hiçbir durum ve koşulda sarsılmayan yüksek, güçlü ve derin bir imandır.
Dünyadan geçmiş, ahirete yönelmiş mümin, imanın yüzeysel olanıyla yetinmez, kendisini eğitir, imanın en üst derecelerine, en derin haline sahip olmak için gayret eder. Sonlu olan bu dünya hayatında yalnızca Allah’ın hoşnut olduğu ahlâkı yaşayarak, sonsuz cenneti kazanma çabası içinde olur. Bu çabasını yaşamı boyunca aynı şevk ve kararlılıkla devam ettirir. Ve Allah’ın en sevdiği kullarından olmak için, Rabb’inin buyruğu üzere güzel bir çaba gösterip yarışır.
Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) ’çaba gösterip-yarışın,’ ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah’a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir. (Hadid Suresi, 21)
İnsan, Rabb’ine gönülden bağlandığında, önüne çıkan seçeneklerde O’nun hoşnutluğuna uygun olanı tercih ettiğinde, Kur’an ahlâkını her durum ve koşulda yaşamaya çalıştığında, Allah’ın yarattığı kaderi hayırlı görüp tevekkül ettiğinde, dünyanın çekici süslerine ve şeytanın telkinlerine kanmadığında, nefsinin tutkularını gözetmediğinde ve bunların tümünde kararlı davrandığında derin imanı kazanabilir.
Derin bir imana kavuşmak için gösterilecek çaba, insanın tüm yaşamını kapsar. Kişi, Allah ile olan bağlantısını kesintiye uğratmaz, sunduğu nimetlere şükreder, Allah’ın beğendiği güzel ahlâkın yeryüzünde hakim olması için kararlılıkla yılmadan ve yorulmadan çalışır, her an Allah’a sadakatini korur, her an Rabb’ini anar, O’nun nimetlerini anlatır ve O’na dua eder. Rabb’i de kulunun duasının ve fiili çabasının karşılığında onu derin iman sahiplerinden kılar, ona hikmet ve anlayış verir, gücünü arttırır.
Samimi müminin yaşaması gereken yüzeysel bir iman değildir. Yıkılmayan gerçek ve derin bir iman en büyük nimettir. Bu imana sahip insan, büyük bir güce sahiptir. “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (Ali İmran Suresi, 139) ayeti ile bildirildiği gibi gerçek anlamda iman eden insanı kimse yenilgiye uğratamaz; Allah daima galip olandır. Derin iman için Allah aşkını samimiyetle yaşamak gerekir. Kişi, eski bütün alışkanlıklarını; korkaklık, şüphecilik, duygusallık, dünya hırsı, çıkarcılık gibi nefsani duygularının tümünü bırakmalı, Allah’a saf ve temiz olarak, tam bir teslimiyetle teslim olmalıdır. Asıl kilit konu ise Allah’ın dünya hayatında yarattığı imtihan sırrının tam olarak anlaşılmasıdır. Yaşanan zorlukların, çilenin ve acının arkasındaki hikmeti görebilmek çok önemlidir. Bunu görebilenlerle göremeyenlerin mücadelesidir yaşanan.
Okumayan, araştırmayan, düşünmeyen bir mümin modeli olmaz. Allah’ın benzersiz sanatının, yarattığı varlıklardaki mucizevi sistemlerin görülebilmesi için Allah bilimi gerekli kılmıştır. Bilimde derinleşen müminler Rabb’imizin eşsiz ilmine tanık olduklarından, imanda da derinleşirler.
Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 162)
Mümin, bilimsel ve felsefi konularda kitaplar okumalı, ayrıca karşıt görüşler hakkında da fikir sahibi olmalıdır. İman edenlerin sayısı az da olsa imanın derinliği, gücü ve kalitesi önemlidir. Nicelik değil niteliktir önemli olan. Atom bombası bir tane dahi olsa koca kenti yok edebilir. Net ve kesin delillerle, hakkal yakin derecesinde ve inkârcıların delillerini çürüterek iman etmek önemlidir.
İmanın gücü oranında, insanın samimiyetle dini yaşaması da kolaylaşır. İmanı zayıf kişinin aklı da zayıf olur. Olaylara hatalı bir bakış açısına sahiptir; çok çabuk öfkelenebilir, çabuk üzülebilir, korkuya, ümitsizliğe kapılabilir, gelecekle ilgili ümitsiz konuşmalar yapabilir.
Mümin, kaderinde belirlenmiş birçok olayla denendiğinin, şer gibi görünse de yaşadığı her şeyin batınında kendisi için en hayırlısı olduğunu, hikmetle yaratıldığını bilir; Rabb’ine teslim olur. İmanı derin olan insanın bütün yaşamında mükemmellik vardır; düşünceleri, davranışları, kararları makuldur. Derin bir Allah korkusu ve Allah sevgisi yaşandığında dünya adeta cennete benzer.
Denizin derinliklerine dalmak kolay değildir; iyi bir eğitim ve donanım gerektirir. Derinlere iniş zordur ancak inildikçe daha fazla güzelliklerle karşılaşılır. İmani yönden derinleşmek için de Kur’an’la kendimizi eğitmeli, takva elbisesiyle donanmalıyız. İşte o zaman -Allah’ın dilemesiyle- derin denizlerdekilere benzer muhteşem güzellikler gözlerimizin önüne serilebilir.
YORUMLAR
(Amenna sadakna......) Selamünaleyküm hocam yüreğinize emeğinize sağlık... Allâh razı olsun...
İmanın Vasfı
İmanın manası, ikrar etmek ve bu ikrarla Allah'ın karşısında huzu etmek, O'nun katına yaklaşmak, tevhid ve Allah'ı tanımaktan başlayarak itaat edilmesi gereken bütün farzları, sonuna kadar sırasıyla küçük veya büyük olsun hepsini yerine getirmektir. Bunların hepsi birbirleriyle bir arada ve birbirine bağlıdırlar. Vasfettiğimiz şekilde bildiği ve öğrendiği farzları eda eden kimse mü’min sayılır, imanlı olma sıfatını hakkeder ve sevaba da layık olur. Çünkü imanın bütün manası ikrardır; ikrarın manası da itaatla tasdik etmek ve boyun eğmektir. Böylece küçük ve büyük itaatların birbirleriyle birlikte olmalarının manası açıklanmış oldu.
Mü’min bir kimse, iman sıfatını gerektiren şeyleri, yani büyük farzları eda edip büyük günahları işlemeyi terkedip onlardan uzaklaştığı sürece iman sıfatından çıkmaz. Küçük farzları terketmek ve küçük günahlara duçar olmakla büyük farzları terketmedikçe ve büyük günahları işlemedikçe imandan çıkmaz. İnsan büyük günahlar işlemediği müddetçe mü’mindir. Çünkü Allah-u Teâla buyurmuştur ki:
"Nehyedildiğiniz büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin diğer suçlarınızı da örteriz ve sizi onurlu ve üstün bir makama ulaştırırız"[7]
Yani küçük günahlar affedilir. Ama insan büyük günahları işlerse (o zaman) küçük ve büyük bütün günahlarıyla sorguya çe-kilip cezalandırılır ve azap görür. İşte bunlar imanın ve sevaba layık olan mü’minin özellikleridir.
Çok güzel bir yazı okudum hocam Allah razı olsun sizden bizim okumamıza vesile oldunuz... Saygılar efendim....
Amenna....
Allah razı olsun değerli ağabey...
Bizim için bir nebze olsun düşünme ve muhakeme etme fırsatı oluyor yazdıklarınız.
İnşallah biz de o "Altından nehirler akan Adn cennetini" görme bahtiyarlığı yaşarız.
Ölüm gelmeden...
Ölümü yakınımızda hissetmeden kamil iman edenlerden oluruz.
Selam saygı ve dua ile.