- 1211 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMININ GÜNDEME TAŞINMASI NEDENLERİ, MÜSLÜMAN ÂLİMLERİN TEPKİSİ
Amerika’da bulunan Yahudi Diasporasına gelince ise; her şey tozpembe değildi. Recep Tayyip Erdoğan’a “cesaret ödülünü” veren en büyük Yahudi Örgütü T.C Başbakanı’nın açıklamalarını felaket olarak nitelendirdi. Ki bu ödülü alan ilk Müslüman kişi R.Tayyip Erdoğan’dı. Yahudi Diasporası, yaklaşan sözde ermeni soykırımını ileri sürerek, bu konuda Türkiye’yi bu yıl senatoda desteklemeyeceği yönünde açıklamalarda bulundular. Yani yaşanan kriz tüm boyutları ile büyüyordu.
Daha önceleri Hırant Dink’in vahşice bir cinayete kurban gitmesinden sonra Ermenilerin zorunlu göçe tabi tutularak mağdur edildiklerine ve onlara Türklerce katiam yapıldığına dair sesler gündeme taşınmaya başlandı. bununla kalmadı arkasından ülkemizde “Biz Ermeniyiz” adı altında bu görüşe destek veren eylemler yürüyüşler başladı pek çok internet sayfası bu konuda destek vermek adına yazılar yayınlayıp imzalar toplandı. Davos sonrasında Yahudi Diasporası ‘nın bu söylemlerine destek veren “Biz Ermeniyiz “diyen aydınlarımız (!) imzalar toplayıp ön planda yerlerini aldılar. yurt içi ve dışında boy gösteren Türk sanatçı ve aydınlarının öncülüğünde Ermenilerden özürler dilendi. Hatta ben de kayıtsız kalamadığımdan “ Sahi Siz Ermediydiniz!” adlı yazımı kaleme aldım. Okumayanlara öneririm en sevdiğim yazılarımdan biridir.
Mısırlı ünlü gazeteci Fahmy Howeidy, Başbakan Erdoğan’ın Arap dünyasında ’yılın kişisi’ seçilmesinin bölgedeki liderleri utandırdığını düşünüyor. Arap dünyasının önde gelen köşe yazarlarından Fahmy Howeidy, köşe yazısına sansür uygulandığı için El Ahram’daki 50 yıllık kariyerine veda etmiş, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ve mevcut yönetimi eleştirdiği için resmi televizyonlara çıkmasına yasak getirilmiş bir isim. Akşam gazetesinde kendisi ile yapılan bir röportajda şunları söylüyor. Bölgede Mısır dışında Türkiye ile rekabet edebilecek başka ülke görmüyorum. Birinci olarak, utandılar. Mesela Davos’ta Erdoğan salonu terk edip, Amr Musa’nın orada oturmaya devam etmesi, büyük bir kıyaslama olanağı sağladı. Ben onların çok da memnun olduğunu sanıyorum ama kendilerini nasıl izah etsinler? Erdoğan, ’Hamas bir terör örgütü değil, seçilmiş bir grup’ dediğinde elbette utandılar, ama bir şey de demiyorlar, ne yapabilirler ki? Hükümet gazetelerine bakınca Mısır’da bu gazetelerin Erdoğan’ı eleştirdiğini görüyoruz. Ama bunu asla resmi platformlarda yapmıyorlar.
Müslüman Âlimler Türkiye’ye Destek Bildirisi Yayınladı Leave a comment
Müslüman Âlimlerin Yayımladığı Bildiri
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Türkiye’ye gösterilecek tutuma ilişkin Müslüman âlimlerin ve dünya İslam liderlerinin çağrısıdır.
Âlemlerin Rabbi’ne hamdolsun. Salat ve selam, el-Emin olan Nebi’sine olsun.
Felaketler, darlıklar ve şiddetli krizler ne zaman çöreklense ferahlık, genişlik ve müjdenin kullarına daha yakın olması Allah’ın lütfundandır.
Gazze ambargosu ve ahalisinin işgalin gölgesinde her türlü yaşam gereklerinden mahrum bırakılması, ne insani ölçülerde ne de uluslararası hukukta geçerliliği olmayan bir davranıştır. Bu, Arap ve Müslüman bir halka karşı işlenen bir suçtur. Bu halkın, hem komşuluk hem de din ve nesep yönünden kardeşlik cihetiyle üzerimizde hakları vardır. Ve bu suça sessiz kalmak, hele hele bir şeyler yapabilme gücü varken sessiz kalmak, bu suça ortak olmaktır.
Küresel ve bölgesel dengede bir ağırlık unsuru olmak üzere bölgede kendisinden beklenen rolü tekrar elde ederek çaresizlik içindeki Filistin halkının haklarını savunmak için Türkiye’nin tam vaktinde gelip durumu sahiplenmesi Allah’ın bir lütfudur... Diye devam etmektedir… Bildiri altında adı ve imzası bulunan bu 31 âlimin adı da yazının devamında yer almaktadır.
İlgilenenler için gitarteli.wordpress.com/2010.07.06/musluman-âlimler-turkiyeye-destek-bildirisi-yayinladi/
Davos gibi otuz dokuz yıllık bir organizasyon tecrübesine sahip bir kuruluşun yaptığı, öne sürüldüğü gibi yalnızca bir moderatör hatası olduğunu düşünmek fazlaca iyi niyetli bir yaklaşım olur.. Avrupa’da pek çok siyaset ve Ortadoğu uzmanı varken, Yahudi asıllı bir Amerikalı gazetecinin oturuma yönetici olarak seçilmesi de manidar. Konuşma süresi en uzun olanının Peres olması, bu zirvenin İsrail’in dünyaya kendini haklı göstermesi için hazırlanan bir sahneden ibaret olduğunu açıkça gösteriyor. En acı olanı ise uzun süredir tartışılmaya başlanan AB, BM ve NATO gibi Avrupa kurumlarının etkinliğini kaybetmeye başladığı kanıtlanmış oldu. Toplantıda pasif kalan BM ve Arap Birliği başkanları dünya ve Ortadoğu siyasetinde ne kadar etkisiz olduklarını gösterdiler. Kim bilir; hep deriz ya belki bu da Allahın bir hikmeti…
Gelelim Mavi Marmara’ya Mescid-i Aksa Muhafızı Şeyh Raid Salah’da Mavi Marmara gemisinde olup şunları açıklamıştır. Mavi Marmara gemisinde bizzat bulunan ve İsrail hapishanelerinde yatıp işkence gören biri olarak İsrail askerlerinin ölüm listesinin başındaki Raid Salah, İslam dünyasındaki gelişmeleri, Filistin’deki son durumu ve İsrail’in yaşadığı korkuyu anlattı..
Mavi Marmara’nın dünyaya iletmesi gereken iki mesajı vardı. Birincisi, Gazze’deki ambargonun kaldırılması ve özgürlüğe kavuşması. İkinci mesaj ise Gazze halkına yardım götürerek bütün dünyadaki insanlara dayanışma duygusunu göstermek. Bütün insanlığın vicdanlarını harekete geçirmek.
Ambargo devam ediyor. Filistin’deki, bölünmüşlüğün devam etmesi için İsrail ve diğer güçlerin çabası sürüyor. İsrail, Kudüs’ü ve eserlerini Yahudileştirmek için çalışmalarına devam ediyor.
Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman Tapınağını inşa etmek için hazırlıklar yapıyorlar. 1948 yılında işgal edilen topraklarda yaşayan Müslümanları, oradan çıkarmak için ciddi çalışmalar yapıyorlar. Tehlike artarak devam ediyor. Ama Arap âleminde son zamanlarda olan gelişmeler, Allah’ın izniyle Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın yararına olacaktır.
Uzun zamandır Ortadoğu’da yaşayan Gazeteci-Yazar Âdem Özköse ise son Arap isyanını Özgün Duruş`a değerlendirdi. Özköse, İslam dünyasının artık prangalarını kırmaya başladığını söyledi. “Aslında Ortadoğu`da yaşanan sorunun temeli Osmanlı`nın tarih sahnesinden çekilmesine kadar uzanıyor. Uzun zamandır bölgede bir düzen ve adalet bunalımı yaşanıyordu. Bu coğrafyayı yıllardır halkın gözünde meşrutiyeti olmayan, Amerika`nın desteklediği, babadan oğla geçen dikta yönetimler yönetiyor. Bu yönetimler halkın bütün taleplerine kulak tıkadıkları gibi, Arapların en önemli meselelerinden biri olan Filistin meselesinde de İsrail`in menfaatlerine göre davranıyorlardı.
Mısır başta olmak üzere birçok Arap ülkesi ekonomik olarak da çok kötüydü. Mısır`da açlıktan ölen insanlar oldu. Biz Guantanamoları, Ebu Gureybleri konuşarak ABD`ye kızıyoruz; fakat bu coğrafyada Guantanamo`yu bile aratacak nice işkence haneler mevcut. Doğunun zalimi bazen Batının zaliminden daha gaddar olabiliyor. Araplar yaşadıkları zulüm ve baskılardan dolayı artık kaybedecek bir şeylerinin kalmadığını şiddetli bir şekilde hissettiler. Bu arada uzun zamandır Arap gençliği arasında bir uyanış vardı. Sorgulayan, artık diktatör yöneticilerden kurtulmak isteyen yeni bir kuşak yetişti. Üniversite öğrencilerinden, mahallenin bıçkın delikanlılarından oluşan bu yeni kuşak sonunda isyan etti. Nuri Pakdil “ihtiyacımız olan esaslı ve soylu bir öfke” diyor. Araplar sonunda esaslı ve soylu öfkelerine kavuştular ve tarih yazmaya başladılar. Yaşananlar yıllardır biriken bir öfke patlamasıdır. Adaletsizliğe, zulme, baskıya, fakirliğe karşı asil bir isyandır.
Ayaklanmaların arkasında Batılı güçlerin olduğunu, bundan sonraki aşamada BOP`un hayata geçirileceğini iddia edenler de var. Bu tür komplo teorilerine nasıl bakıyorsunuz?
Bu tür komplo teorilerini bir aşağılık kompleksi olarak görüyorum. Bu düşünceleri ortaya atanlar aslında biraz da “Doğulular kendi başlarına hiçbir şey başaramaz, her şeyin arkasında mutlaka Batılılar vardır” demek istiyorlar. Bugün Ortadoğu`da yaşananlar asil bir özgürlük mücadelesidir. “Araplardan adam olmaz” diyenler onurun ne manaya geldiğini, özgürlük için kurşunlara karşı göğüslerini siper eden Arap gençlerinden öğrensinler ve tarih nasıl yazılırmış görsünler. Batılıların bölgeye dair plan ve programları bu devrimle birlikte büyük yara alacak. Bunu önümüzdeki süreçte daha net bir şekilde göreceğiz.
Türkiye uzun süredir Arapların gündeminde. İslam dünyasında özgürlüklerin en fazla olduğu ülke Türkiye`dir. İster kabul edin, ister etmeyin bu bir realite. Arap halkları Türkiye`ye baktıklarında eşi başörtülü, İslami ve insani kaygıları olan, İsrail’e karşı en sert şekilde tavır alan bir başbakan görüyorlar. Türkiye Araplar için bir model ülke oldu. Ayrıca Mavi Marmara gemisinde Furkan gibi gençlerin Filistin için canlarını ortaya koymaları, direnmeleri Arap gençliği üzerinde büyük bir tesir oluşturdu. Arap gençlerinin cesaret duygularını harekete geçirdi. Bugün eğer Arap dünyası ayağa kalktıysa, bu isyanda diğer etmenlerin yanında Mavi Marmara’nın da etkisi var. “
Arzu edenler yazardan devamını okuyabilirler…
İslami Cihat Örgütü’nün iki numaralı ismi Ziyad Nahhale Mavi Marmara gemisinin Araplara cesaret verdiğini ifade ederek “halkların yüzyılı başlıyor” dedi.( www.haberpan.com/haber/halklarin-yuzyili-basliyor)
Mısır yönetimi, Camp Davıd Antlaşması ile birlikte gerek kendi halkının gerekse de bölge halklarının gözünde meşruiyetini zaten kaybetmişti. Siyonist İsrail’in bölge halklarına yönelik düşmanca tutumuna rağmen Mısır yönetimi yıllarca İsrail’in çıkarlarına hizmet etti. Bu durum, özellikle de Gazze’ye yönelik ambargo, Mısır halkının onur ve haysiyet duygularının yaralanmasına neden oldu. Türkler, Batılı gençler Gazze’ye, Filistin’e yardım etmek için büyük bir fedakârlık gösterirken, Mısır yönetimi bu insanlara engel olmaya çalıştı. Ariş’te Mısır askerlerinin Filistin Konvoyu’na yönelik gerçekleştirdiği saldırı sonucu birçok Mısırlı utancından ağlamıştı. Mısır’daki isyanda Türklerin Mavi Marmara gemisinde verdikleri mücadelenin de etkisi oldu. Mavi Marmara’da şehit düşenler İslam dünyasının gözünü açtı ve Arap gençliğine örnek oldu. Mısır halkı sonunda bir daha dönmemek üzere hapishaneden dışarı çıktı. Özgürlüğün tadını alanlar bir daha esir düşmemek için ellerinden geleni yaparlar. Mısırlılar da bir daha özgürlüklerini kaybetmemek için büyük bir direniş gösterdiler.
KAYNAKÇA
Verilenler dışında yararlandığım kaynaklar:
www.haberpan.com/haber/halklarin-yuzyili-basliyor
1frm.com/forum/yahudi-inanci/289-israil-parcalanisi.html
www.antisiyonizm.com/israilsiyonizm/index.asp
home.arcor.de/filistin/filistinin/islamidonem/islami.html
home.arcor.de/filistin/filistinin/islamidonem/osmanlidonemi/osmanli.html
www.takvim.com.tr/yazi_dizisi/2010/08/22/ittihatcilarin_ihaneti
www.birazoku.com/limon-agaci/
Öncelikle sabrınıza, gösterdiğiniz ilgiye ve olumlu olumsuz konu ile ilgili görüşlerine yer veren herkese, Anlatırken gerçekleri daha iyi görmemi ve hepimizin ihtiyacı olan Ortadoğu tarihini daha iyi öğrenmemi desteklerinizle sağladığınız için hepinize sonsuz teşekkürlerimle. Saygılarımı selamlarımı sunuyorum.
Perihan TUNÇOK ESMİZE
1.4.2011
YARIN:SİYONİZMİN TÜRKİYE CEPHESİ VE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ/NDEKİ ROLLERİ
ATATÜRK ÖLDÜ MÜ, ÖLDÜRÜLDÜ MÜ?
YORUMLAR
sözün bittiği yer demiyorum sözün başladığı bir asır diyorum ben Rabbe şükürle..eve evet yeni bir asrın başında gür bir sada olan bu İslam çığlıkları tıpkı bin dört yüz küsür yıl önce Mekke dağlarında yankılanmış olan o rüzgarın uğultusudur...hani yazarken onurla gururla ve içim tufan boran bir halde yazıyorum ve zaman zaman çok tepki aldığımda oldu ve oluyorda...umrumda mı peki elbetteki asla..
Müslümaım ve Rabbim beni Bir Türk evladı olarak yaratmış. ve onun gösterdiği bu yol elbet bizim hak ve hakkaniyeti bulabileceğimiz tek ve yegane yoldur..
İslam başka bir letafettir. ve ona mensup olmakta ayrı bir şeref elbet...bu erdeme sahip olanlara ne mutlu ki perde ardında cennetle müjdelenmiş nasipli kullardır diyerek bir kaç kelam düşmek istiyorum..
her şeyden önce şunu ifade etmeliyimki İsrail bir sinek kadar dahi gücü olmayan ve bir fare kadar cesareti özünde barındırmayan zavallı bir insan toluluğudur...insan diyorum çünkü bu ifade onların o kutsal Kudüs topraklarında soluk aldıklarından dolayıdır. yoksa bunlara özümde insan nazarı ile dahi bakamıyorum ne yazıkki...
neden peki? onların tarihi ve onların Allah ve Peygamber düşmanlığı o denli zalimdirki onlar Peygamberlerini katledip lanet almış bir kavimdirler.Allahın bedduasını alan bir topluluk elbetteki eninde ve sonunda kahru perşian olacaktır ve işte buda onun ayak sesleridir.
yıllardır bu doğum sancısını beklemekteydik ve yirnmibirinci yüzyıl dünyasının başında Cenabı Hak Türkiye üzerinde süren zulüm perdesini bir neferin gelişiyle yırttı ve bu tüm İslam aleminin ve Ülkelerinin üzerindeki gaflet uykusunu kaldırıp onların tevhid sesiyle uyanmalarına vesile oldu..
evet bu bir kırılmaydı....islam tek kişiyle başladı ve islam tek kişiyle yeniden küllerinden doğmanın yücelğine erişecek inşaAllah...derki üstad Bediüzzaman hazretleri "Hakiki imanı elde eden bir insan Kainata meydan okuyyabilir"işte buda onun kanıtıdır..
sizinde ifade ttiğiniz gibi Mısır halkı ve Arap topluluğu gelişen teknoloji çağında ilim ile ve özellikle müsbet ilimler doğrultusunda engin bir uyanış içindedir...yıllardır iç ve dış mihrakların elinde kendi iç ve dış oligarşı zihniyet baskısı altında inleyehn bu insanlık artık yaralarını tedavi ile yeni bir dünya bakış açısı içinde yarınlara umutla yürümeye başlamış ve bunu Cenabı Hakkın yardımı üzre başarı ile sonuçlandıracaktır inş..
bu noktada ben üstad Bediüzzamanı anmadan geçemeyeceğim. zira onun önderliğinde yetişen evlataların özellikle dünyaya açtığı ilim ve irfan mektepleri ile Türkiyenin gönderdiği muhretem öğretmenler, bırakın Müslüman ülkeleri, dünya ve özellikle bütün İslam aleminde saygı ile karşılanıp Türkiye ve Türk insanına karşı müthiş bir takdir görmesine sebep olmuştur...
ondandırki bu gün kendi iç mücadelemizde Akp ve Güleni bitirme planı devreye konmuştur ve bunun ucu Yahudi ve Ermeni lobisi ve pkk ve yine Etö ile bağlnatılı olup bir ahtapot gibi kollarını yrudun üzerine halka halka bir birine geçirip bu planı uygulamak için hareket geçmek istemişlerdir...Ama Allah cc. buna müsade etmedi ve aslada etmeycektir...çünkü o dini korumaya söz vermiştir..
İslam dini ve Osmanlı dünyaya güneş gibi doğan şanlı bir medeniyet tarihinin aynasıdır. ve biz asılara medeniyet taşımış bu topluluğun evlat ve torunları olarak son katremize kadar onların bıraktığı emanete sahip çıkacağız ve sonuna kadar cihad arzumuzdan vazgeçmeyeceğiz...ve Seladdin Eyyubi ve bunun gibi askerlerinde Endülüs gibi yüce bir tarihte yer almış olması ve yine bu gün bu diasporaların dehşete düşmelerine sebep olup kendi gölgelerinden dahi korkar hale getiren ad bırakmış bir medeniyetin tek adı ve adresidir İslam ve İslam alemi...
yorumnlarım çoğunlukla farklı oluyor biraz ancak şunu ifade etmeliyimki, tarihi ve yasaları her şeyden önce Allah yazar...bizler onun yazdığı tarihi onun emanetini koruyarak yad edip beşikten mezara kadar ilim diyen bir Peygemberin ümmeti olarak bu din ve adaleti koruyp yaşatymaya söz vermiş olan insan toluluğuyuz... Allahın sözü bütün sözlerin üstündedir ve üstün olarak onun zikrini teblği eden bütün kardeşlerimizle yarın ahiret günü buluşmak dileğimle diyorum ve cumanızın hayırlara vesile olmasını diliyorum....
saygılar sevgilerimle...
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 4/1/2011 5:22:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
Dogukan5
Pess ki, pes yani.
Iman dediginiz, insanin kalbini bu kadar mi kor eyler, bu kadar mi insanliktan ote dusurebilir? Bu kadar mi irkci yapar.Yeri gelende, ' severim yaradilani, yaradandan oturu" diye konusmak, laf olsun diye mi acaba?
Bir de merak ettim inanin, dunku yazinizda; " Kuran'in getirdigi demokrasi...." derken, neyi kastetmistiniz aslinda? Yoksa kuzum, siz Muhammet ile Socrates'i karistirmis olamaz misiniz?
Mehtap Yıldız
şurada iki cümle lafa tahammül edememişsiniz birde kalkmış "yaradılanı yardandan ötürü sevmek" diyorsunuz...ki oda haklı bir etki ve tepkiden dolayı söylenmiş olan bir doğrudur.
yani açıkcası bende çok merak ettim sizin yaradılanı yadandan ötürü sevme formulünüzüün hangi anlamda geçerli olduğunu...
sanırım israil için bu geçerli ancak benim için bu bakış açınız çürük görünüyor...
yazık diyorum ve size yine diyorum açın Kuranı Kerimi ve bakın bakalım Alllh cc din ve insan düşmanları için hangi ifadeleri kullanmıştır...
Peygamberlerini katletmiş bir kavmi sanırım cennetin en üst köşesine oturtacak halimiz yok öyle değilmi?
zaten Allahımızda böyler yapıyor...
bakın Firavun öte dünyada Nemrutta Nuhta HZ Muhammed sav....hepsi yurtlarında kendi kendilerini bahşedilmiş hayatı yaşamaktalar...
Ayeti Kerimede ifade edildiği gibi yine diyoruz"zalimler için yaşasın cehennem"...budur kadar işte....
Kuran ile besllenin Kuran ile....saygılar...
Dogukan5
Tahammul edemedigimiz alalade iki cumle degildi de o yuzden ses ettik, bagisla, na mi demeliydik oncesinde?
Bir de kalkip; " yaradilani, yaradandan oturu sevmek" demiyoruz, cunku bizim anlayisimiz degil o, sizin inancinizda olmasi gerekendi diye hatirlatalim dedik, buna da ' affola' diyorum. Bizim anlayisimizda, yaratilani sevmek icin, 'yaratan'i mesnet kilmaya gerek yok hic, Yaratan ' sev ' demese de, hatta nefret et dese de severiz; yaratilmistir cunku. Benim de o sekilde yaratilma sansim-sanssizligim olabilirdi elbet.
Madem ki, anlayisinizca uc peygamber katleden bir kavim sevilmez, o halde Alevileri de ," Ali gibi bir yuceyi, cami de bile bicakla katledecek kadar zalim insanlar grubuyla ayni safta durulmaz" anlayisini da hakli goreceksiniz.
Siz, bana asil sordugumu yanitlamadiniz hala; " Kuran'in getirdigi demokrasi..." Bunu hic anlamadim inanin. Demokrasi, insani bir duzen degil midir, meclis duvarinda yazili - Hakimiyet Milletindir- ifadesi ile size ters dusen?
"Zalimler icin yasasin cehennem " ayetinize karsi bir rubai Hayyam'dan;
" Kim senin kuralini cignemedi soyle
gunahsiz bir yasamin tadi nedir ki soyle
yaptigim hatayi hata ile odeteceksen
nerde kaldi senin allahligin soyle"
Dostlukla kalin, ve sevgiyle
Mehtap Yıldız
öncelikle şunu ifade etmeliyim ki Kuran demokrasisini anlamak için önce Müslüman olmak ve Allah tasavvurunu çok doğru olarak algılamak ve bilmek lazımdır...
yoksa ciltler dolusu bilgi ve delil sunmuş olsakta her hangi bir faydası olmaycaktır emin olun...
ve bir diğer olarak, bende sizden şunun cevaını alabilmiş değilim..bu ifademi ısraile bir hakaret olarak algılıyorsunuz ama onların öldürdüğü yüzbinlerce masum yavruları sevmenin de insanlık gereği ve yaradılanı yaratandan ötürü sevmenin bir yüceliği olduğunu düşünmüyormusunuz?
sizce Filistinli bir bebeğin hakkı yaşamakmıdır yoksa misket bombası altında can vermek mi?
bunun tam tersi dahi olasaydı emin olun yine aynı bu düşüncede olurdum ve gayrı müslim dahi olsa onların haklarını savunmak için haykırırdım...yani ölen bir yahudi çocuk olsa yine aynı düşüncemi savunurdum...
önce bunun yanıtını bulmalıyız çünkü bu bir insanlık suçudur...ve ayrıca Allah nefretten hoşlanmaz ve evet nefreti hoş görmez ama bu demnek değilki Allah Ebu leheb ve Ebu cehili seviyor...öyle değilmi?
bunlara açıklık getirdkten sonra bilginiz dahilinde kaleme alacağınız bir yazıda İslam insan ve Ehli Beyt konusu ele alınabilir...ve ayrıca ben alevileri kendim kadar severim ve tanıdığım alevilerde vardır..bunuda ifade etmek isterim.....saygılar:..
Dogukan5
En azindan, asgari musterekte anlastik, seviniyorum buna.
Madem ki, bir yahudi cocuk bile oldurulunce yuregimiz yanacak, o zaman insanlik paydasinda bulusuyoruz sizinle de,,,
Benim karsi ciktigim sey, " Yahudiler' diye genel bir tanimlama yaparak, iyisi, kotusu ayirmadan tumune karsi tavir almak. Zalimin, haksizin milliyeti ya da dini ne olursa olsun karsi durmak konusunda anlastiksa,
yuregim sirca dan kirilgan sizin karsinizda...
Dostlukla...
Parantez icre; unlem isareti uzerine (!)
Hocam, yazinizin neresinden baslasam yazmaya diyorum...
Su (!) unlemden baslayalim izin verirseniz.
"Acinizi paylasiyorum" kampanyasina ben de imza verdim. Bunun savunmasini yapmaya kalkmak, utandirir beni insan olarak. Empati yapabilmek, ancak beyin yikama islemlerinden sonra sizde kalan arizalarin belirli bir dereceye kadar sagaltimi ile olabilir. Cocuklugumuzdan itibaren, ailede, mahallede, okulda, kislada, is yerinde surekli bir beyin yikama islemine maruz kaliyoruz desem, itirazi olan biri cikacagini sanmayacak kadar da safim ayni zamanda!
Yurt disina cikip, bir sure yasayan insan, her seyin bize ulkemizde anlatildigi gibi olmadiginin saskinligini yasiyor bir sure. Bakiyorsunuz, en temiz olanlar; imansizlar, kotulukten en kacinanlar; tanri tanimazlar ya da agnostikler. Insan i en cok sevenler; milliyetci olmayanlar... Kendimizi, sorgusuz bir aidiyete teslim ettigimizde, aidiyetimize dair dile getirilen olumsuzluklar, bize dusmanca geliyor elbette.
Bir kac yil once, bir tv kanalinda; " Ermeni soykirimi " ile ilgili bir belgesel gosterildi burada. Film, programa kondugundan itibaren, Turk toplumunun tum dernek, vakif vs sivil toplum kuruluslari , Turkce yayin yapan gazeteleri kanali arayarak, bu filmin gosterilmemesi icin cagri yapti. Kanal, filmin gosteriminden once ekranda bir aciklama yaparak; " Bu belgeselin gosterimi ile ilgili olarak Turk toplumundan cok buyuk protesto yazilari, telefonlari aldik, bizden yayindan kaldirmamizi isteyenlere buradan diyoruz ki; - biz tek yanli yayin yapan bir kurulus degiliz, sizin elinizde de, buna karsi argumanlari savunan bir belgesel varsa, getirin onu da yayinlayalim, soz veriyoruz."
O belgeselde, aklimda kalan;kucuk bir bolumunde " Komistas" a dair anlatilanlardi ve yuregimde iz birakan da...
Ben bilmiyorum ama, sizin bildiginiz bir belgesel var mi bu konuda dunyaya sunabilecegimiz?
Yine, unutamayacagim bir alinti; Ece Temelkuran'in ' Agri'nin Derinligi ' kitabindan... Kitapta, dunyanin bir cok yerindeki Ermeni'lerle gorusup, yaptigi roportajlar yer aliyor yazarin. Her gittigi yerde, Agri daginin resmini goruyor Ece, sanki Ermeni'lerin kabesi diye dusundurucu bir bicimde. Ermenistan'da, yasli bir sair bayanla yaptigi roportajda soruyor Ece; " Agri dagi, neden o kadar onemli sizin icin, gittigim her yerde onun resimlerini goruyorum". Kadinin yaniti; " Hanimefendi, Agri dagi sizde bir yuksekliktir, biz Ermeni'lerde ise bir derinliktir Agri." Bu soz uzerine, yuzlerce kitap yazilabilecegini dusundum, yuzlerce kitabin tumunun, bu soz kadar anlamli olamayacagini da...
Diyecegim odur ki; birakiniz bu konular da konusulsun ozgurce, genel anlayisin karsisinda olanlari "hain, satilmis' diyerek yaftalamak pek adil bir yol degil kanimca.
Turkiye'nin ve ozelde de R.T. Erdogan'in durumunu gereksiz sisirilmis buluyorum acikcasi. Su andaki dunya konjokturunde bir one cikis var ( ya da , birileri mi ittiriyor bizi one cikmaya, o konuda da supheliyim) yelkenleri dolduran bu ruzgar ataleti kirip da bir ivme kazandirdi bence de. Bu ivmenin nereye kadar gidecegi de belli aslinda. Genel olarak Turkiye'nin, ozel olarak da Erdogan'in, sizin tasvir etmeye calistiginiz rolu ustlenmesi, en azindan simdilik kaydiyla imkansiz gorunuyor. Once, kendi icindeki Kurt sorununu cozmek zorunda illa ki. Kendi icinizde huzursuzluk yasarken, gidip disariya huzur tavsiyesinde bulunamazsiniz. Bu konuda, celiskiler yumagi icinde Erdogan, Almanya' ya gidip; " asimilasyon bir insanlik sucudur, Turk Universite si acmaniz gerekir ' dediginizde, gulerler size ancak. Uzun suredir basarili gorunmesinin sirri da, bence uzun zamandir ' ehven-i ser ' olmasindan oturudur. Daha iyisi (bence de hala yok) kendini ortaya koyamadi, ehven-i ser ligi devam ediyor hala. Bir sairin bu konuda bir sozu var; " Hayatta en kotu ser; ehven-i ser dir, cunku ser oldugunu bile bile secersiniz" diye. Yoksa, sizin de yazdiginiz gibi, Islam ulkeleri icinde, ozgurluklerin en fazla oldugu ulke Turkiye'dir elbette. Olcu olarak, onlari almak zorunlulugumuz nereden kaynaklaniyor, onu anlayamadim ben. Yoksa, dunku yazinize yazilan bir elestiride ifade edilen; " Kuran in getirdigi demokrasi....." sozune siz de mi inaniyorsunuz? Demokrasinin kaynagi Kuran ise, haklisiniz belki!
Hocam bagislayin, elestiri yazisi daldan dala oldu sanki, yazinizin da oldugu gibi...
Dostlukla
Kamil Alparslan
Esmize - Perihan Kılıç
Yazılarınızın ne kadar etkili olduğunu ve üzerinde düşünüldüğünü anlamamak için saf olamk yetmez...
Bakın ne kadar uzun yorumlar yapılıyor.
Demek ki arkadaşlarımız kardeşlerimiz yazınızı okuyor ve üzerinde düşünüyor.
Ve yazmak ihtiyacı hissediyor.
Davos'ta yapılan sadece bir Moderatör hatası değildi.Haklısınız.
Yılların birikimi ve Müslüman tepkisiydi.
Aslında her Müslüman insanın yapması gereken ,üzerine farz olan bir davranışı Recep Tayyip Erdoğan adlı Müslüman kardeşimiz dünya itibarını elinin tersiyle iterek ve yine bir Müslümana yakışır hal ile gösterdi.
Eminim Cenab-ı Allah ona karşılığını fazlasıyla verecek.
Ve O Arap milletinin aydınlarından ve yöneticilerinden çok daha hayırlı ve kıymetli hediyeler verir.
MAvi MArmara konusunda kafamda hala bazı netleşmeyen sorular var?
Avet sorular da netleşmedi zihnimde...
Cevapların tatmin edememesi belki de ondandır.
Hz. Muhammed (S.A.V.) ,efendimiz Cihad'a çıkmadan önce Ordu önünden geçerdi.
Efendimiz savaşa gelemeyecek durumda olanları ayıklardı birer birer.
Çok genç olanlar,hasta olanlar,yaşlı olanlar ayrılırdı bir kenara.
Yusuf Bin Hadic parmak uçlarına basıp geçerken Efendimizin önünden fark ediyor Alemlerin Rahmeti olarak gönderilen Efendimiz ve ayırıyor.
Bence Mavi Marmara'da bu Sünnetin uygulanmaması yanlış olmuş.
Şeyh Raid Es-Salah ile İstanbulda geçtiğimiz ay içerisinde tanışma fırsatım oldu.
Hakikatten Cihad'ın insanı nasıl kamilleştirdiğini gözlerimle gördüm.
Hayranlıkla ve hayretle dinedim onu.
Şunu anladım ki....biz yavaş yavaş İslamlaşıyoruz.
Hak ve hakikate her gün ve her olay bizi bir adım daha yaklaştırıyor.
Bütün bu vakıalar bir hayr çemberi içerisinde oluyor.
Sadece bir imtihandan başka bir şey de değil.
Siyonizm konusunda ise yetişen gençliğin bihaber ve nemelazımcı tutumlarını seyretmek ızdırap veriyor insana.
Bir General arkadaşı babama "Bizi Komünizm gelecek diye korkuttular memleketin her yerine her köşe başına sahip çıktı Masonlar" demişti.
İnşallah bu yazı maratonu burada bitti demez ..bizi ufkumuza ışık tutan fikirlerinizden,çalışmalarınızdan mahrum etmezsiniz.
Değerli kardeşim...Allah yapılanı görür. Ve Bir'e on verir.
Yazdıklarınızın benden karşılığı kuru bir teşekkür ve tebrikten ileri gitmez.
Ancak Allah katında gayretinizin ve çalışmanızın daha mükemmel ödüllendirileceğini Allah Teala sözlüyor.
O sözünde durur.
Ve unutmaz...Asla!
Selam saygı ve dua ile değerli kardeş.
Esmize - Perihan Kılıç
Güzelleme yazmışsınız... Hayati bey diyor ki; o kadar güzelleme desteğinden sonra, İran ve Türkiye mukayesesi yaparak; küresel güçlerin baskısı bu ki ülke üzerinde yoğunlaşacak. İran, son çözümleme olarak demiyorum. Göreceli olarak dahi oldukça Fars ulusal(cı) ve anti emperyal bir görüntü veriyor. Nükleer konusunda artık, epeyce bir korku hegemonu olmaya yaklaştı.
Türkiye'de bunların hangisi var acaba?
Ulusal devlet midir, antiemperyal midir? Kuvetli olan ve caydırıcılığı olan ordusunu daha mı güçlendirmekte midir yoksa ordusunu sayın Yazıcı'nın deyimiyle Küresel hegemona göre işgali zorlaştırsın diye budayıp hadım mı etmektedir(?)
Ve Mısır'ı ısrarla dile dolamanız. Mısır ordusu ile İran ordusu veya Türk ordusu karşılaştırması yapmaya ne dersiniz? Demiştim, beni yine aynı noktaya getiriyorsunuz ! Çelişkilerin birliğinden çıkabilecek ne ekonomipolitik, ne jeopolitik mantıklı bir sonuç olacağını sanmıyorum.
Daha anlaşılır yazayım. Çelişkilerin birliği yok, zıtların birliği var;en azından yöntemsel olarak hatırlamanızı umuyorum !
Değerli Perihan hanım, aynı anda hem Kaddafi'den, hem Suud rejiminden ve hem de Siyonistlerden ödül alabilmeyi ben hiç öyle normal bulmuyorum. Davos koskoca ve kuyrukluca bir yalandı. Bununla ilgili, isterseniz milyon tutarsızlık örneği daha verebilirim.
Dün gazetelerde Arap ülkelerinde yapılan (hatırlarsınız) şişirme RTE bindirilmiş kıtaları oluşturulduğu filan gibi haberler vardı. Ermeni sorunundan başlayıp, başka bir boyuttan Türkiyeliler iktidarına güzelleme yaptığınız yazınızdaki Ermenilerin, Pakrudin olmadıklarını nereye kadar biliyoruz?
Suud diktatörler, mikro körfez ülke işbirlikçisi petropolitik emirliklikler, hakikakten Bay Mübarek, ve Bay Kaddafi ya da Bay Esad'dan çok mu sevecen demorat ve halkına iyi davranır rejimler oluyorlar?
Sahi, neden İsrael'in hiç sesi soluğu çıkmıyor? Oradakiler (Arabiler) Türkiye gibi olmaya öykündürülüyor, Türkiye oradakilerden olmaya itile kakıla gidiyor ! Durum budur. Siz soslara ve albenilerine bakmayın. İğrenç bir karışımı ve tadı var ve elbette, daha sonrada insanı insan tanımından çıkararıp farkısızlık sonucuna götüren pişmanlık istifraları da işin cabası olacak.
Objektivitenizi hızla kaybederek yazıyorsunuz, belirtmek istedim. Gününüz güzel geçsin.
Göktürkmen tarafından 4/1/2011 10:47:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
KALE VE KAHYASI
Ülkemizin kritik bir süreçten geçtiği doğru. Hiçbir vatandaşımızın başı ve gönlünün rahat olmadığına bakarak;sürecin kritikliğini ben de kabul ediyorum.
Batı cephesinde yeni birşey yokken,bu denli gürültü niye? Hafızamı yokluyorum ve bizim bu demleri ne çok yaşadığımızı ve asla ders almadığımızı hayretle görüyorum...
Bilincim, beni, bir an, Doksanüç Harbi öncesine çekiyor.."Hürriyet,Musavat,Adalet..."Diye bağıra bağıra bitab düşülmüş!... Bizim için çokta aslı astarı olmayan bu sihirli kelimelerin altında gölgelenirken,gerçek biranda şamar gibi yüzümüze inmiş! Bir kenarda unuttuğumuz,yıllarca çokta yüzüne bakmadığımız,millet ve devlet,ansızın çok gerekli olmuş;ama,devletin bu tehlikeyi göğüsleyecek durumda olmadığı,milletinse mecalinin kalmadığı görüldü ve acı son yaşandı!...Yaşanan,aymazlık ve ihanetlerle dolu,doğu cephesinde hem millet,hem devlet olarak feci bir çöküştü!...Seferberlik bir yazgı gibiydi artık! Otuz,kırk yıllık uzunca bir dönem,herkes kalesine taş taşımış,başkale ve kale kahyası bir yanda unutulmuştur...Aydınımız ve basınımız yine,yalanı yar edinerek,hayatiyetini sürdürmüştür...
Bilincim,ansızın başka bir raya kayıyor;Kamil Paşa Kabinesini anımsıyorum. Tebessümden çok acı veriyor!...
İttihat Terakki dağıtılmış,kovulmuş,hapsedilmiş;tehdit olmaktan uzak bir hal yaşıyor;sürgün,mahpus...
Yine;"Hürriyet,Musavat,Eşitlik" teraneleri ayyuka çıkıyor!...
Yalnızca Enver Paşa’nın dirayetiyle,Trablusgarp’ta kısmi başarı var. Balkanlar’da Tahsin Paşa’ya teslim edilen ellibin Anadolu evladından geri dönen yok. Sadece küçük Çatalca cephesinde yetmişbin evladımız ölüyor...Balkanlar çoktan kaybedilmiş!...Doğu cephesinde henüz bitmeyen seferberliğe,Balkanlar’dan büyük muhacerat eklenir...Halk aç ve sefil...Devletin ismi türk falan değil,Osmanlı Devleti’dir. Tren garlarında bekleyen askerlere erzak gitmemektedir. Vebadan büyük kayıplar olmaktadır. Zaten mükemmel olmayan hastaneler,türk,kürt,arap yaralı askerlerle tıklım tıklım..Çoğu yabancılar tarafından işletilmekte..Camilerde muhacirlerden dolayı ibadet yapılamamaktadır. Savaş hali yaşayan Payıtaht’ın,emniyetinin telefonları bile çalıştırılmamaktadır...
Altıyüzyıl,yüzüne bakılmayan Anadolu’ya dönülür! Doğuya,batıya,güneye,bölük bölük sevkedilirler...Silahsız,aç ve çıplak...Elif-Ba’dan başka dünyaya ait bilgileri olmayan yığınlar...
Devlet ve millet yeniden gerekli olur. Millet çıplak yakalanırken,devlet sağır ve dilsizdir! Devletin gücü ve ne yaptığı bilinememektedir. Doksanını çoktan geçen Kamil Paşa deynekle yürüyebilmektedir. Yine herkes kendi kalesine taş taşımakla meşguldür...Başkale ve kale kahyası,yine sahipsizlikten bitab düşmüştür!...
Kamil Paşa,güçten yoksun,aklı çok eskidir ama,masası çok zengindir!...
Beş maddelik taleple Cebeli Lübnan masadadır. Ermeni’lerin de uzun bir listesi mevcut..Araplar,Osmanlı ile daha olmaz diyorlar..Diğer ekaliyetler hızla örgütlenmektedir...Acı sonun ne olduğunu hepimiz biliyoruz...
Yetmişbeş milyon insanımızdan sadece şunu istirham ediyorum;bu iki sürece yeniden ve yeniden dönüp baksınlar.
Askeri,devlet kurumlarını,basını da ıskalamadan...
Yöneticilerimiz Kamil Paşa’dan genç ve gürbüz olsa da...
Sevgili Hocam, yazı sanki başlığından azıcık uzağa mı düştü ? Hani başlığı okuyan, hoca bugün Ermeni meselesini ele almış diyebilir. Bu bölgede Türkiye hareket ederken artık ne yaptığından çok, nasıl yaptığına bakmak daha akıllıca bir yoldur. Müslümanlar adına bu bölgede biraz kabaca söylersek ciddiye alınabilir üç ülke vardı. Türkiye, İran ve Mısır. Mısır'ın uzun zamandır açlığın pençesinde kıvrandığı ve geleceğini kararatan bir ekonomik krize girdiği ve içinin boş olduğu son olaylarla anlaşılmıştır. Uzun süre politik bir güç olarak hiçbir anlam ifade etmeyecek ve kimsede ciddiye almayacaktır. Bu söylediğim içi sürekli boşalan, petrolle birlik yoksullukları da artan tüm arap alemi için geçerlidir. Yani Araplar, Arapları yönetmeğe talip olacaklar için artık ağır bir yüktür. Çok keseden söyliyim bu yükü kaldırmaya da Türkiye'nin ne gücü, ne de iç bünyesi müsait değildir. Atılacak her adım bir hayal kırıklığı olarak geriye dönecektir. Asırların karşılığı olarak bir teşekkürü bile çok görenler için Türkiye sanıldığı gibi bundan böyle çokşey yapmıyacaktır. Türkiye açıldıkça da bölücü faaliyetlere hız verilecektir. Bu altyapısıyla Türkiye'nin bölgeyi çok kolay kontrol edebileceğini düşünmek bir yanılgıdır. Bu bölge için artık ölecek askeriniz yoksa, sizi de sanıldığı gibi kimse ciddiye almaz, bilenler bunu böyle testederler. Türkler bu topraklarda ölüme doymuştur... Türkiye varlığını korumak için bazı şeyleri yapmaya mecburdur, bence asıl uğraş alanı da önümüzde ki yirmili yıllara kadar bölünmeyi atlatabilmek. Bu durumda büyük politikalar üretemezsiniz...İran mı ? İran'ın görünmeyenleri ile birlikte dertleri bizden de çok ağırdır. Yani bölgeyi yönlendirmek gibi ciddi işlerle uğraşacağını snamıyorum, istese bile...Bundan sonra tüm çalışmaların küresel güçlerce Türkiye ve İran üzerinde olacağını da unutmamalı...
Şimdilik kutladım Hocam, selam,saygı...
hyazici58 tarafından 4/1/2011 8:20:23 AM zamanında düzenlenmiştir.