- 1873 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
***...Ya Hep Ya Hiç...***
Beklemek zordu. Ne olacağını, kendisini nelerin beklediğini bilmeden beklemek hele. Üç gün mü üç ay mı, üç yıl mı? Ne kadar bekleyecekti, ne kadar beklemeliydi hiç bilemeyecekti. Üç yıl, üç asır beklese bile beklediğine değecek miydi? Cevabı imkansız sorular canını sıkıyordu. Aradıkça bulamıyordu istediği cevapları. Sanki sorunlar yaratılmıştı da cevaplar henüz yaratılmamış gibi hissediyordu böyle zamanlarında.
Ne yapacağını bilememe hali yoruyordu kendisini. Çekip gitmeli miydi, kalıp mücadele mi etmeliydi? Birisi kendisine bunu söylesindi. Bunun kararını kendi adına birisi versindi. Hatta versin ve uygulasındı. “Bu sefer de olmadı, ya nasip!...” mi demeliydi yoksa? Sorular kırk ayak gibi çoğaldıkça çoğalıyordu beyninin ve yüreğinin tam ortasında.
“Bu yüreğim yok mu bu yüreğim…” dedi kendi kendine. Ne oyunlar etti bilirdi. En çok da kendini incitmişti halbuki. Başka türlü büyümüyordu yürek, olgunlaşmıyordu işte. Kendince biraz büyüdü biraz da olgunlaşmıştı en fazla…
“Bir şeyler yapmalı” diye düşüne düşüne deviriyordu günleri. Ama ne yapacağı şeyi bulabiliyordu ne de acıları hafifliyordu. Sırra kadem basmayı bile denemişti. Gitti en dip köşelere saklandı. Sıkı sıkı örttü üstünü kimseler görmesin diye. Ama o da işe yaramamıştı işte. Gittiği her yere yüreği de geliyordu beraberinde. Barışsa olmuyordu küsse olmuyordu bu yürekle. "Ah çıkartıp bir aç köpeklerin önüne atabilsem..." derdi kızdıkça yüreğine. Atamayacağını bilirdi bilmesine de canı da çok yanardı işte.
Çözüm araması gereken kendisi miydi bu macerada onu bile bilmiyordu. Kendisinden başka çözüm arayan da yoktu sanki. En azından çözüm için uğraşan bir yürek görmek istiyordu kendi yüreğinin yanında. Gerekirse çözümsüzlüğün acısını bile birlikte yaşamak. Ona bile ihtiyacı vardı şimdilerde. Savaştan yenilgiyle çıksa bile insan en azından “elimizden geleni yaptık” demenin hazzını yaşamak istiyordu. Oysa savaşamadık biz hiç. Çektiğimiz kılıçları bir bir koyduk kınlarına. Bütün gücümüzle hiç sallayamadık o kılıçları. Belli ki bilmiyorduk biz bu savaşın kurallarını…
Zor olan buydu belki. Savaş hile hurda demekti. Göze göz, dişe diş, cana candı. Büyük oynayan büyük kazanacağı gibi, büyük de kaybedecekti. “Ya hep ya da hiç” dedirtecek cinstendi. Azla yetinmeye ise yoktu kimsenin niyeti.
Gözü kara dalmak istiyordu savaş meydanına. Kaybedecek ondan kıymetli neyi vardı sanki. Yeter ki aynı safta yer alsınlardı. Omuz omuza, yürek yüreğe savaşsınlardı. Zafer ölümüne de olsa onun gözlerinin içine bakarak ruhunu teslim etmekti.
Dedim ya “ya hep ya hiç” ti.
Aslolan pervanenin ışığa duyduğu özlemdi…
03/10/2007
YORUMLAR
Çözüm araması gereken kendisi miydi bu macerada onu bile bilmiyordu. Kendisinden başka çözüm arayan da yoktu sanki. En azından çözüm için uğraşan bir yürek görmek istiyordu kendi yüreğinin yanında.
Yüreğinin tek dostu bazen aynı yürek oluyor...Ne çare o da parçalanıp başka bir yürek arıyor...
İnanıyorum ki bu yürekle yazan biri kendi yüreğine dost olur ve izin vermez parçalanmasına yüreğinin.
Hattat tarafından 11/17/2007 1:26:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
"Ah çıkartıp bir aç köpeklerin önüne atabilsem..."
Dediğin gibi yapılacak bir şey olsa akıldaki tilkilerin düşünmediği bir şey değil.
Hani derler ya atatürk havalimanından ayrılmakla her sey değişmiyor.Gönül limanından ayrılamadıktan sonra yerin dibine girsen ne yarar.Zor gönül işleri gercekten de zor.
Yüreğine sağlık olsun karakalem..Yüreğimizdekini sofraya döküp serdiğin için :)
ikilemde kalmış bir yüreğin çırpınışlarını gördüm yazınızda. bunalıma düşmüş, çare ile çaresizliğin çatal yolu önünde kararsız bir bekleyiş. anlatımınız güzel. bir çok insandan birşeyler var içinde. çıkar yol herkesin özeline karakterine göre değişse de ben derim ki güçlü olun. insan pes etmemeli. belki sabır iyidir zaman ilaç olabilir ama asla yenilmeyin. saygılar. şiir yazmayan birisi olarak şiirime gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim. başarılar.
düzyazılarda kalemime yakın bulduğum iki isimden birisiniz.
karakalem ve beyzade... size yorum yazamıyorum sadece cevap verebiliyorum zira yaşadıklarımız çok yakın galiba.
hoş beyzadenin aklına yol düşmüş gerçiya siperleri terk etmeyelim kardeşim. ;)
el cevap: vur masaya yumruğunu ya benle geleceksin ya geleceksin de. başka çözüm yok biliyorsun.
sevgi ve saygılarımla...
Aslolan pervanenin ışığa duyduğu özlemdi...
Biliyormusun pervane o dönüşü (dansı) sadece bir gece yapabilir. Ölüm dansıdır o ve pervane ütopyasının sihili dönme danslarında ölür gider. Ve yine o dans seansına ulaşmak için 2-3 ay sabırla bekler. Birgün böcekleri de denilir o guruba. Bir gün ölüm dansını yapmak için beklerler ve ölürler. Ne hazin bir son. Yazınızı kutlarım....
Gözü kara dalmak istiyordu savaş meydanına. Kaybedecek ondan kıymetli neyi vardı sanki. Yeter ki aynı safta yer alsınlardı. Omuz omuza, yürek yüreğe savaşsınlardı. Zafer ölümüne de olsa onun gözlerinin içine bakarak ruhunu teslim etmekti.
yüreğinize sağlık harika bir yazıydı
bende aynen ya hep yada hiçlerin adamıyım maalesef...