- 597 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
çıkmayan sesimiz
Bir gün önceden kararını almıştık,sabah erkenden toplanma yerinde buluşulacak ve hareket edilecekti, bir çok arkadaşımız bahaneler bulmuştu gelmemek için,buna rağmen gelen arkadaşlar çok kararlıydı. kimi kahvaltı yapamadan gelmişti alınan aperatif bir kaç yiyecek bölüşüldü, espriler eşliğinde. Sonra araçlara bindik ve yola çıktık. çok değil il den dört araçlık bir konvoy ile yaklaşık bir saatlik yolculuğun sonrasında eylem yerine varmıştık. Son günlerde sıkça gündemde olan sivil itaatsizlik eylemlerinin ilkiydi muş bulanıkta, Demokratik çözüm çadırları kurulacak toplumsal muhalefet yapılacaktı % 10 luk ülke barajından da yararlanarak tam bir hegemonya kurma çabasında olan, AKP hükümeti her alanda kadrolaşıyor baskıyı arttırıyordu, buna karşı elbette yürütülmesi gereken en önemli mücadele halk ile birlikte sokakta olmak ve kendi anlayışını dayatmakta ısrar eden hükümete karşı direnmek gerekirdi. Biz bu amaçla giderken Kolluk kuvvetlerime durumu farkındaydı, Diyarbakır ve Batman örnekleriyle nasıl müdahale edeceklerini demokratik mücadele alanlarını nasıl kapatacaklarını elbette düşünmüşlerdi. Çadır kuracağımız alana, önümüzde, belediye başkanları, il ilçe başkanları, il ve belediye meclis üyelerinden oluşan gurupla, yaklaştığımızda çevik kuvvet polisleri tam donanımlı önümüzü kestiler. şube müdürlerinden biri bu alana girmenize müsaade etmeyeceğiz dedikten sonra dilerseniz biriniz kaymakam ile görüşebilirsiniz diye uyarıda bulundu. sözcümüz durumunda olan arkadaşımız bunun demokratik hakkımız olduğunu belirlediğimiz alana çadırımızı kurup haklı taleplerimizi hükümete duyurmak istediğimizi söyledi. Buna izin verilmemesi durumunda oturma eylemi yapacağımızı söyleyerek kitleyi oturmaları yönünde uyardı. sözcüden gelen bu çağrıyı alan kitle olduğu yerde ıslak ve soğuk parke taşlarına oturdu, yanımda duran bir arkadaş gülümseyerek bana şöyle diyordu bunları yaşama ihtimalimize karşı, bizde tedbir aldık çok kıyafet giydik ki üşümeyelim, yada coplanırsak az incinelim, meğer bir çoğu müdahale beklentisi ile gelmiş alana, bir başka deyişle tazyikli su ve göz yaşartıcı gazlar için tam bir korunma tedbirleri olmasa bile bunun yaşanma ihtimalinin yüksek olduğu kabulü ile oradaydılar. Biz bunları konuşurken sivil giyimli biri geldi ve bu eylemin kanunsuz olduğu bunu terk etmememiz halinde kitleye müdahale edileceği şiddet kullanılacağı yönünde bilgilendirme yaptı, birazdan bunun kaymakam olduğunu öğrendik. yerel ve ulusal basından olduğu kadar artık her eylemde olduğu gibi polis kameraları da kitleyi çekiyordu olurda yeni, yüzler tespit edilirse bunlara bir an önce ulaşıp bunları baskı altına alma çabası yada birinin hakkında dava açılması için bu görüntülere ihtiyaç vardı tabi. kaymakam ve sözcümüz arasında bir süre bir birini ikna etme temelinde bir diyalog süresinin ardından kaymakam tok ve üst perdeden bir ses tonu ile 15 dakikanız var diye uyardı sonrasında müdahale edilecek dedi ve uzaklaştı. Bu apaçık tehdit kimsenin umurunda değildi, herkes yerini ve konumunu koruyordu, hatta kimleri ağzını bir gaz saldırısına karşı kapatmaya başlamıştı bile. kısa bir süre sonra kaymakam gene geldi ve sürenin bitmek üzere olduğunu bu eylemi sonlandırmaz isek müdahale edileceğini söyledi, bu defa kaymakama cevap olmak isteyen kişi sayısında bir artış vardı sesler birbirine karışıyor ama kimsenin taviz vermeye niyeti yoktu, kaymakam oradan uzaklaştığında çevik kuvvet polisleri gaz maskesi takıyordu artık müdahale hazırlığı iyice görünüyordu, ben en önlerde yer alan arkadaşların bir sıra arkasındaydım o sıralar kim ne düşünüyordu bilmiyorum ama ben çevik kuvvet polislerinin gözlerine baktım tek tek bakışlarında saklı duyguyu yakalamak istedim müdahale edin diye emir geldiğinde kime müdahale ediyoruz neden her gün aynı havayı birlikte teneffüs ettiğimiz bu insanlara şiddet uygulayalım diye bir duyguya kapılıyorlar mıydı?, burası benim için önemliydi yoksa hakim sistemin onlara dayattığı ve maaş vererek kendini korumasını istediği bu kimseler bize saldırırken düşman gözüyle mi saldıracaklar, bu çok önemli o vicdan muhasebesi ne kadar yapılıyorsa bu ülke o kadar çabuk barış yolunu bulu kanaatindeyim. Bizler hemen her gün bir şekilde toplumsal muhalefeti alanlarda güçlendirirken, medyaya hiç yansımaması olayın bir başka boyutu. Evimizden her çıktığımızda biliyoruz ki dönüşümüzün garantisi yok bu duygularla yaşarken kimse çığlığını duymuyorsa bu durumu bir kabusa benzetmek hiçte zor değil avazın çıktığı kadar bağırdağında bile seni kimse duymuyor. çaresizliğin resmidir sende görüntülenen.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.