- 8229 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞLILAR VE YAŞLILIK
Hayat çok iyi dersler öğreten büyük bir okul... Hayat; imtihan içinde bir imtihan...
Her zaman, her yerde, her şeyimizle sınanıyoruz. Kabul etsek de etmesek de hepimiz yavaş yavaş yaşlanıyoruz !... Bu gün genç olmanın ne demek olduğunu biliyorsak, yaşlılığın da ne demek olduğunu bilmeliyiz... Yarın yaşlanma sırası bize de gelecektir.
Hayatın her aşamasında sıkıntı, keder ve sevincin yaşandığı dünyamızda eskiye nazaran anlayışlarda ve hayat şartlarındaki değişmeler, insanlarımızın sosyal, biyolojik yapısı yanında ruhsal yapısını da bozuyor. Bilhassa şehirlerde aile hayatında artık büyüklere yeterli ilgi, sevgi ve saygı gösterilmiyor. Bu durumda yaşlılarımız kendilerini ‘işe yaramaz’ görerek hayattan kaçıyor, çözüm arıyor ve hayata karşı karamsar bakıyor.
Hâlbuki inancımız, kültürümüz, gelenek ve göreneklerimizde yaşlılar bir nimet olarak sayılırdı. Yaşlıların verdiği sıkıntı yanında, ‘her külfetin bir nimeti vardır’ bilinciyle yaşlılara bakıldığından, problemlerin üstesinden de anlayış ve hoşgörüyle gelinirdi.
Bu gün inançtan, değerlerden yoksun ailelerde ihtiyarlar bir sığıntı gibi değersiz, desteksiz, ilgisiz bırakılmaktadır. Huzur evlerine giden yorgun ve solgun yaşlılar her geçen gün artmaktadır. Bir evladın, gelinin, eşin sizi terk etmesi kanınıza dokunmaz mı? Bu duygular içersindeki insanın ruhunun kararması, kalbine indirmesi bir drama stresinin yaşanması değil midir? Kendimize yazık ediyoruz. Unutulmaması gereken; “ Ne doğrarsan tabağına, o gelir kaşığına!” sözüdür.
İnsanların hayatlarındaki en büyük pişmanlıklar, fırsat olduğunda yapmadıkları şeylerdir. İnsan, kendine uygun görmediğini başkasına uygun görebilmesi ne kadar doğru olur? Vicdanımızla, yaşanan gerçeklerle yüzleşerek, hakikati görerek, yanlıştan dönmek doğruyu bulmak gerekir…
İnsanoğlu sahipsiz değilse, maneviyatsız değilse nedir onu yoran, karamsarlığa, terkedilmişliğe iten? İnançta ve ruhta güzellik yoksa vicdanda kırıntı kalmamışsa insanlar arası ilişkilerde ölçüler şaşacak, olumsuzluklar artacaktır. Hayatta yaşanan iyilik ve güzellikler inançtan, insani sorumluluktan gelir. Bir dosta, evlada, yâre güveni, özlemi, ahde vefayı her an yaşamalı, içimizde saklı tutmalıyız. Bunların yaşanmayışı sıkıntıları oluşturur.
Yaşlılara ilgi gösterme, zaman ayırma birçok konuda huzuru, merhameti, mutluluğu değeri artırdığı gibi evlat olmanın sorumluluğunu da artıracaktır. Yaşlılarımızı zaman zaman gezdirmenin, onları oda mahkûmiyetinden ya da yalnızlıktan bir nebze kurtarmanın parayla satın alınamayacak mutluluk ve servet olduğu bir bilinse…
Hayatta bizler bir anne babanın çocuklarıyız. Yaşlılarımıza, dünyaları paramparça olmadan, terkedilmişliğe itilmeden değerli olduklarını, sevildiklerini hissettirmeliyiz. Onlara gereken önemi eş ve çocuklarımıza gösterdiğimiz gibi vermeliyiz. Dün onlar bizim gibi idiler, yarın bizler de onlar gibi yaşlı olacağız. Bu gün onları anlamaya, sabırlı ve hoşgörülü davranmaya çalışmalıyız… Biz “bu dünyaya istediğimiz gibi gelmedik, bu dünyadan istediğimiz gibi gidemeyiz” (Ömer Hayyam) Gençliği de ihtiyarlığı da Allahın kullarına bir lütfü, bir nimeti olarak değerlendirerek, hayatımızı ona göre yaşamalıyız..
Kul kaderini yaşarken hangimiz neyi yaşayacağımızı kim bilir. Öldüğümüzde yanımızda götüreceğiniz tek şey, hayatta iken yaptığımız sevap ve hayırlardır. Yaşlılara hürmet ve ikramın, Rabbimize saygıdan olduğuna vurgu yapan Peygamberimiz “ zayıf ve düşkünlerinize dikkat ediniz! Çünkü siz onlar sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız”
Her şey bir gün avuçlarımızdan kayıp gitmeden varlıkta, elimizdekilerin kıymetini bilerek sahiplenmeliyiz. Her an hayata bir yerinden tutunarak yaşamalıyız. Hayatın her safhasının farklılıklarını tecrübe edinerek yaşamalıyız. Bu âlemden giderken de ardımızdan hoş bir seda bırakarak, bulutları bile ağlatarak, iz bırakarak gitmeliyiz
Hayatta gençler ve ihtiyarlar birbirlerine göstereceği dayanışma ile hoş karşılanırlar. Herkes bilir ki, yaşlı insanlar çocuklar kadar alıngan ve hassas olduklarından onlara daha fazla sevgi ve saygı göstermeliyiz. Yaşlıların evlerimizde bulunması bir nimettir ve huzura vesile olacaktır. Onlara değer vererek, güzel sözlerle mutlu etmeliyiz.” Önce kendine ve insanlara merhamet et ki; Allah da sana merhamet etsin”.(Hadis)
Hürmeti sevgiyi, mütevaziliği, merhameti esirgemeyen insanları diğerlerinden farklı kılan, deniz dibinde taşlarlar asında duran inciler gibidir
Zahmetin olduğu yerde rahmet, hareketin olduğu yerde bereket vardır. Bunun şuurunda olan insanlar bu sayede sevap kazanmaya çalışırlar. İnancın bilincinde olanlar, inancı bir klişe olarak taşımayanlar, onun yüceliğini ve inceliğini gayet iyi kavramışlardır…
İnsan olarak her şeye pozitif açıdan bakarsak ancak mutlu olabiliriz. Hepimiz birbirimize karşı güzel sözler söylenmesini ve davranılmasını isteriz. Bunun sonunda da mutlu oluruz. Sevmesini, saymasını bilen karşılığını fazlasıyla görür
Bizleri başkalarından farklı kılan güzel taraflarımızı, ihlâsı, güveni, samimiyeti, sevgiyi umudu çoğaltalım ki hayatın güzelliklerini, gayesini hak ederek yaşayalım.
Şayet evinizde, çevrenizde bir yaşlınız varsa ve fırsat varken ona şimdiden sarılın, onu mutlu edin, duasını alın. Ömür dediğin bir gündür, o da bugündür…
Ümitsizler diyarında gezmeden, yaşlıları, düşkünleri üzmeden iyiliklerde bulunalım ki, belki o sığınağımız, kurtuluşumuz olur…
YORUMLAR
Onlara her baktığımda kendi geleceği görebilmenin haklı gurunu taşıyorum ve hep başım üstündeler.Ne güzel anlatmışsınız.Kutlarım hassas yüreğinizi.Selam ve sevgiler.