- 550 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Etnik Ve Kültürel Özgürlük 5
6-] Söz gelimi bir devlet memuru, meyak kesintisini talep ediyorsa, bu bir özgürlük değil, bir yasal hakkın kullanımıdır. Birde toplumun, toplumsa güçle sağladığı her kullanım, toplum açısından bir özgürlük sunumudur. Ancak bireyin bunu kullanması özgürlük, ya da özgürleşme değildir. Söz gelimi toplumun ayakkabı sunması ile sizin bu ayakkabıyı giymeniz, nasıl sizin ( özgür olmanız) anlamına ayakkabı yapar olmanız değdir. Yine bir bilgi sayar kullanmanız da, o bilgisayarı yapar olmanızın veya bilgisayarı programlamanızın, bilgi birikimi olacakla iradeniz değildir. Yani toplum sal olan, kişisel bazda, özgürlük değildir. Bir kullanımdırlar.
Feodal zeminlerde, feodal üretimin belli bir aşamasındaki zamanın, az bir kısmını, köle kendisi için çalışıp, az bir ürünün üretimini efendisi için değil de, kendisi için üretimini yapıyor oluşudur. Bu fark çok önemlidir. Buradaki sistemin üretim ilişkisindeki değişen az bir fark, toplumsa gücün özgürlüğüne olabildiğince bir girdi verisi sağlamıştır. Sistemin tüm gelişmesi bu minicik farkın nicelendirilmesi ile olgunlaşan bir toplumsa özgür eşilme belirleyicisidir. Bundan beri üretim ve birikim hayli artmıştır.
Sosyal ilişkilerimiz, bu yeni oluşan feodal üretimce zeminine dayalı, ama itaati de içeren, gelenekçi, muhafazakâr, etnik biçimci de, olmak zorundadır. Başlangıçtan o güne beri oluşla, neydi sosyal yapılar? Birinci evre içinde; ata totem soy oluştu kutsallıkladırlar. Ve tabumsa zanlarla, kısmen nesnel anlayışlı, etnitise ilişkisidirler. Artı ikinci olaraktan da, toplumsal ittifaklarla girişen, ittifakın üretim ilişkilenişine dayalı, nesnel yansımalı, halk denilen olgu, o topluma özgü etnik yapı uzlaşılmasıdırlar.
Sosyal ilişkinin gelenekçi yanını bir tarafa bırakalım. Sosyal ilişkilerin yeni yansır olan bir yanı, ise, bu feodal ilişkileri yansıtır olmalarıdır. Örneğin, artık kölelik kula kul olmak yerine, Tanrı’ya kul olmaktır. Yeni sosyal yapı anlayışında, köle azat etmek demek, sevaplarla cennet ödülüne layık olmaktı.
Oysa Tek Tanrılı dinlerin ilki, köle emeğini mubah sayıyordu. Kendi ulusu için, başka ulusların emek köleliğini zorunlu kılan, kutsal emir ve düzenlemelerle içkindir. Başka ulusların köleliğini, kutsal bir Tanrı emri yapan, tek Tanrıcı din kitabı olan Tevrat; köleci tutumu, köleci dönemi, üst yapı kurumu içinde erdem kılmaktadır. Zamanla, o dönemlerin etnik kutsal anlayışlarını inançlar kendi bünyesinde toplamış ve inanç aştırmış olmakla, bir sosyal ilişkiler bütünüdürler.
Tevrat’tan 1200 - 1800 sene sonraki sosyal ilişkilerin okunuşu, değişecekti. Çünkü Dünya siyaset konjonktürü değişmişti. İmparatorluklar dönemi başlamıştı. İnançtı ideolojiler de yeni olana göre biçimlenip, biçimlemeliydiler. Köle düzenci yapıya göre, İsrail’le ahitler düzenleyen Tanrı, İsrail’in tek Tanrısı olmaktan çıkıp, Dünya’daki binlerce etnikti, insan topluluk ve gruplarına acıyıp merhamet eden, yani âlemlere (bilinen dünyadaki insanlara) acıyan, emperyal, sosyal anlayışlı bir Tanrı sal hüviyete kavuşur oluşacaktı.
Artık ilk dönemin köle kılıcı Tanrı anlayışı; acıyan bir Tanrı’nın merhametine mazhar olacaktır. Eski köleci anlayış yerini, köleyi hem köle hem de, azatlı tutma ikilemi içindedir. Çünkü eski tipti kölelik, azatlarla yıkılmalı ki, yeni tip feodal düzen, yeni tip köle emeğini, hem rahatça bulabilsindi; hem de yeni tip kölelik ilişkilerini düzenleyebilir olsundu.
Yeni feodal düzenin, kimi yerlerdeki seyreden toplumsal okunuşunun yönü tam belli olmadığından, dinsel acımanın erdemdi okunuşu da muğlâktır. Dinen, efendilerin hem köleleri olacaktı, hem de efendiler bir suç işlediğinde, kefaleten köle azat edecektiler. Yükümlülük buydu. Bunlarda çok doğal ve normal bir gelişme aşamasıdır, Kendisinden önceye göre, oldukça ilericidir.
Her şey kendi toplu durum elliği içinde, tarihi süreçte, görece ilişkin bağıntılı, belirip yok olan, ama devam edenlerin içinde de, sürenle giden gerçektirler. Toplum sal yapılar; önce ittifakı klanlara dek birleşmeleri ortaya koydu. Sonra da şehir devletleri site yapılarını ortaya koydu. Ve giderekten de, köleci yapıları, feodal yapıları vs. ortaya koydu. Tüm animist duygu temelli, kutsal ata soy oluş totem anlayışları ve dini sistemler; sosyal toplumsa seyrin akılcı, yararcı bir nesnel, somut gerçekliğidirler.
Elbette bu akılcılık, süreç içinde, akılsızlık ve yararsızlığını da beraberinde getirişle, dönüşecekti. Bu kaçınılmaz bir nesnel yasallıktı olgudur. Çünkü her süreç, süren bir ilişkinin belirlemesi iken, değişen yeni süreç sel girişim ilişkilenişinin de gerisinde kalmakla, kaçınılmaz çatışmacı kaderini, yaşayacaktır.
Özgürlük toplumsal güçle ortaya çıkan; İnsan-doğa ve İnsan-doğa-kültür etkileşmesidirler. Toplumun dışında özgürlük yoktur. Bu da bilincine varılmış, görece bağıntılı ve bağımlı zorunlulukların kullanım muktedirliğidir. Özgürlüğü diğer yazılarımda işlediğimden burada bir tekrarını, gereksiz buluyorum.
Örneğin hastalıklar, zorunlu bağıntılı, ilişkisel durumdurlar. Bunun farkına varıp, yasallığını keşfedip, toplum sal birikim ve toplum sal güçle, bu kabilde bir antibiyotik yapmak; bir özgürlük eylemi ve bir özgür eşmedirler. Bu bağlamda ağzınızda çıkan her söz, bir özgürlük, ya da özgürleşme değildir. Ana dilinizi kullanmanız da, özgürlük değildir. Ana dil etnik yapıların kendi iç yavaş devinimi ile dalgalanan sosyo ilişkisel unsurlarıdır. Bir sosyal baskıya karşın sizin öznel serbestlikti davranma isteğinizdir. Buna özgürlük de dersiniz! Ama sözcüklerin anlatım nüans farkını ve dolaysıyla edinilen fark bilinci de yok edersiniz. Bir bilgi kirliliği ile sorunları anlayamama ile sorunları karıştırmayla baş başa kalırsınız.
Eskiden günümüze doğru uygarlıklar koyan ve teknoloji üreten, sanat ve düşünce kültürü yapıtları ortaya koyan, edebi söylemleri olan ve edebi eserler ortaya koyacakla girişen diller; hep diğer diller içine girerek onları değiştirip, etkilemiştirler. Her dil gibi bizim dilimiz de; gerek etnikti dillerimiz gerekse toplumsa dilimiz, bu etkilenmeden hiç kurtulamamıştır. Çünkü uygar (gelişen) olan toplumların dilleri, uygarlık kullanımı oranında, uygar olmayanları bağımlı kılarlar. Toplum sal dil, süreçle girişen ve evrenselleşen bir yapıya doğru kaymakta olan, bir devinmedir.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.