- 941 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Özgürlük
ÖZGÜRLÜK
“Zorunlu olanı seç, seçimini sev.”Biraz tuhaf gelebilir belki zorunluluk kelimesi ile özgürlüğü açıklamaya çalışmak. Ya da şunu da duymuşuzdur;”Özgür olmak zorundayım!”Özgürlük bir zorunluluk mudur? Gerekli midir?
Kısaca şöyle tanımlarım ben özgürlüğü; İnsanın hür iradesi ile karar vermesi ve kararlarını uygulayabilmesi. Ya da tam tersi bir tanım daha var; nefsinin esiri olmamaktır özgür olmak.
Bireyi merkeze aldığımızda çeşitli çemberlerle kuşatıldığını görürüz, içten dışa doğru büyüyen çemberler. İlk ve en küçük çemberin adı; Aile’dir. Büyük bir çoğunlulukla birey bir aile ortamına doğar ve o andan itibaren aile çemberi tarafından şiddetle kuşatılmaya başlar. Doğar doğmaz kurallarla tanışır. Doğu kültüründe aile çemberinden kurtulmak uzun yıllar alabilir ve ya kurtulamaz ömrünün sonuna kadar. Aile çemberinin sınırları,yıllardır öğrenile gelen kültür ve ailenin ileri gelenlerinin istekleri doğrultusunda çizilmiştir. Çemberler arasındaki en sağlamı bu çemberdir, kırmak zordur, kırmaya çalışırken çoğu zaman kırılmaktan korkar birey ve ergenlik dönemindeki birkaç başarısız denemenin sonunda kaderine razı olmaktan başka çare olmadığını düşünür. Batı kültüründe bu çember daha zayıf hatlarla çizilmiştir. Özellikle ergenlik dönemi ile beraber birey çemberin dışına çıkmaya ve etrafını keşfetmeye başlar. Bir adım önüne geçer doğudaki akranının.
Akrabalar, komşular ve arkadaşlardan oluşan ikinci çemberin adı ÇEVRE ’dir. Bu çemberin çizgileri toplumun genel inanç ve kültürleri ile çizilmiştir. Tuhaf bir otokontrol sistemi işlemektedir bu çemberde. Alınacak bir çok karar, atılacak bir çok adım bu otokontrol sistemi tarafından denetlenir ve değiştirilerek uygulanır. Çevre çemberi aynı zamanda en değişken ve en tehlikeli çemberdir. Kişi bu çemberin çok uzaklarına fırlatılabilir. Adım adım kırılması gereken çemberler aniden kırılır ve birey kendini bir anda özgürlük denizinin içinde bulabilir. Fakat bu sunidir. Sırayla atılması gereken adımlar atılmamıştır. Yapısı gereği birbirlerinden kolaylıkla etkilenen insanoğlu bu dönemde çevresinden ve arkadaşlarından etkilenir. İçinde bulunduğu aile çemberinden sıkıldığı içinde ortam hazırdır. Tabi ki mutlak özgürlük için bu çemberde kırılmalıdır fakat sert hamlelerle değil.
Bu mavi gezegenin kara parçaları hatta deniz ve okyanusları siyasi olarak çeşitli yüzölçümlerine bölünmüş, insanlar kimi yerlerde ırklarına, dillerine ve hatta dinlerine göre çeşitli coğrafyaları sahiplenmiş ve sahip oldukları topraklarda çeşitli rejimlerde devlet adını verdikleri üniter yapılar oluşturmuşlardır. Devlet adı verilen bu tüzel kişiliklerin çıkarları her zaman sınırları içinde yaşayan gerçek kişilerin çıkarlarından üstün tutulmuş adeta devlet birey için değil, birey devlet için vardır anlayışı kabul görmüştür. Böyle bir oluşumun içinde yer almak zorunda olan birey için (Çevre çemberiyle işini halledebildiyse eğer.) sıra devlet çemberine gelmiştir.Devlet vatandaşlarının bir arada yaşayabilmesi ve devlet çıkarları doğrultusunda hareket edebilmesi için çeşitli kanunlar koymuştur.Bütün bu kanunlar kişilerin özgürlüğünün erozyonu konumundadır.Yavaş yavaş eritir ve bunu yaparken de aslında ne kadar özgür yaşadıklarına inandırır vatandaşlarını.Burası özgür bir ülke deyimi de buradan gelmektedir.Evet ülke özgürdür çünkü sahibi olduğu bütün vatandaşlarının özgürlüğünü elinde tutmaktadır.Daha fazla özgürlük adına savaşlar yapmakta ve bu savaşların sonunda binler ve hatta milyonlar yaşama özgürlüğünü kaybetmekte,kazanan taraf en az kaybeden taraf kadar tutsak olmaktadır.Kısaca devletin olduğu yerde birey özgürlüğünden bahsetmek abesle iştigaldir.
İnsanoğlu yaratılışından itibaren aciz olduğunu fark edecek kadar çok olayla karşılaşmıştır.Türlü felaketlere maruz kalmış ve her seferinde doğanın bu olağanüstü gücü karşısında küçücük kaldığını hissetmiştir.İnsanlık aslında doğanın bir parçası olduğunu unutmuş ve doğadan güç almaya çalışmak yerine sürekli onunla mücadele etmiştir.Bu mücadelesinde her zaman kaybeden olmuştur.Çünkü insan doğadır ve kendi kendini yense bile kaybeden olmaya mahkumdur.İşte burada din olgusu devreye girer.Kaybeden insan bu mutlak güce tapmaya başlar.Çok çeşitli inanışlar vardır dünya üzerinde.Ortak payda dindir.Din çemberi en son çemberdir.Bu çemberin ötesinde mutlak özgürlük vardır.İşte yıllardır bir çok düşünür bütün bu çemberleri yıkmak ve mutlak özgürlüğe kavuşmak için mücadele vermişlerdir.Aile olgusunu değiştirmiş,çevreyi takmamış,devlet yapısını şiddetle reddetmiş,dini yok saymış,var olduğuna inananlar ise gereksiz olduğunu dile getirmişlerdir.
Bütün bu çemberleri teker teker kıran birey sonunda özgürdür.Fakat bu özgürlük tam bir hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır.Kişi nereye giderse gitsin kendini de oraya götürmüş ve aslında en küçük ve aynı zamanda tüm çemberleri kapsayan nefis çemberini kıramamıştır.Bunun için yapılması gerekenleri düşünecek vakti bulamamış ve hatta düşünmemiştir.Acı gerçeğin farkına ancak bütün bu uğraşların sonunda ulaşan insan sorgulamaya başlar ve şunu fark eder.Özgür olmak vazgeçmektir önce kendinden başlayarak…
UFUK BAYSAL 15.03.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.