- 665 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Coşkulu Bir Çocuğum Aşkın Salıncağında
Gövdemi saran aşk alevi sönmeden gel, kurtar bedenimi sancılardan
Karalar bağlamasın yüreğin, gün olur çekilir aşk özlemli sularımdan
Kendi dalımın tozuyum ben, düşleri geçiririm hep satır aralarından
Uçarı bir kayboluş ninnisi olur mevsimler, hüsran çıktıkça ağlardan
Yüreğimizdeki sevgi ilmeklerinin o ahenkli buluşmasından bir ömür raksı yayılır seni düşündükçe yüreğime. Duyar, hisseder ve mutlu kılarım kendimi gönlümden süzülen şiirlerin ruhani sözcükleriyle. Biliriz ki hep o olmazların kıyılarında yürürüz, dalgalar göğsümüze çarpar, anlar yüreğimizde gün olur kahkaha atar, gün olur karalar bağlar ve her aşk sızılı bir şarkı olur, gönlümüzdeki bilinmezlikleri çok uzaklara götürürken seller.
Dönüşümsüz mutlulukların arka odalarında da aynı rüzgârın ıslığı duyulur, yontulu bir düş sarmalından geriye kalan anılara kıymet biçerken yokluklar. Yorgun bir yaşamak dansından arta kalan ne varsa o avuçlarımızdaki sevdalı umutlarla sıkıvermek sonsuza kadar. Her düşünüşün o yamalı ağlarında mevsimler uçarı bir yolculuğa sürükler bizi, gözlerimizin fersiz dalgalarında kimi yaşanmışlıkları, kimi de henüz yaşanmamışlıkları ağırlar. Çünkü ömürdür aşkın adı ve yaşamaktır özündeki asil farkı.
İsimsiz bir dökülüşün pınarlarına avuçlarımızı uzattığımızda gün coşkulu bir çocuk gibi bekler bizi az ötemizde. Sular damlayan ellerimizden aşk silkeleriz toprağa, gülümseyişli bir mutluluk duruşu olur an, biz içimizdeki buzul yalnızlığı ekerken yalnızlığa. Yaşandıkça sevda, anlar resmedilir yürek kuytularına. Zamanın avuçlarında aşk’ı okşar insan ve bitimsiz hasretlerle büyür. En yaşanası sürgünlerin kesik dallarından düşer gözyaşı, gözyaşı toprağı okşar, her okşayış kendi çağlarını aşarak arşı kucaklar.
Gökyüzünü avuçlamak isteyip bir türlü başaramadığımız ve o renk kuşağından sığınacak bir yer yapamadığımız bir düş salıncağıdır hayat, içimizdeki yaşanılamamış uhdelerin tepelerinden izledikçe evreni. Dağılan saçlarımız, rüzgâra bıraktığımız anlarımız ve ruhumuzu paralayan ulaşılmazlıklarımız hep bir pişmanlığın, hep o pişmanlığın içindeki sarılmak duygusunun ve o duygunun kollarındaki şefkatli bir yaşam duyurusunun seslenişidir.
Mutluluk, yaşamın boş kıyılarında kendine eş arayan bir aşk sandalında sevdayı özgürce avuçlamak. Sevdanın gözbebeklerine yağmur damlayınca alaca bir şafakta adımlarız özlemin patikalarını. Ruhumuzdaki sevinçlere dokunur anılarımızdaki mutluluklar, bir başka dünyanın insanı oluruz. Hayal ülkelerine doludizgin düşlerimizi taşırken bir yaşamak türküsünü dolarız dilimize. Kendi ülkülerimizle, kendi düşünüşlerimizle yıldızlar ülkesine ulaştığımızda mevsimlerin rengi değişir ve mutlulukların asasını asarız gönül kapımıza.
Bir tabloya özlemi eklemek istedikçe, anıların alnında dolaşır ellerimiz. Yıldızlı gecelerde hüznün tabletlerini okşarken ellerimiz kapıyı iter rüzgâr, göçlere hazır gönlümüzü ’hazırmısın yüreğim’ deriz. Lokmalarla düğümlenen boğazımıza yağmur damlaları düşer, saçaklardan duru bir yaşanmışlığın sırılsıklam suları akar.
Yaşamak, fırtınası eksilmeyen bir hayatın pembe düşlerine bakmaktır. Yaşamak, sebepsiz ayrılıkların kentinde bir başınalığın şarkısını mırıldanmaktır. Bir düşün makamında uzakları izlerken, kendi sularımızın delik kayalıklarından şiir süzülür, gözlerimizin yaşlarıyla gökyüzünü süzerken. Ağlamak, kendi yalnızlığımızın dil çırpınışlarıdır, yorgun akşamlar geçer gözlerimizin önünden.
Her kopuşun sicim yağmurlarında, her unutuluşa yol alan gemilerin kamarasında bir iç çekiştir geride kalanlara el sallamak. Giden yalnızlığımızdır, kendi denizlere bıraktığımız hüzün tuzlarımızdır. Düşünüşlerin susup, sözlerin konuştuğu anlarda bir kır menekşesinin gözlerinden düşer ilkyazlar. Göğsümüzdeki belikli sızılarda gümüş tepsilerde sunulur bize hüzün ve uçar gider yüreğimiz, uzaklara, çok uzaklara.
Buzul yalnızlığımızın kaktüs yaslanmalarında hep aynı yankıyı dinler, hep aynı şarkıyı içeriz, yüreğimizin sol tarafı sancıdığı zaman bu ömür hapishanesinden firar etmek isteriz. Sargımızın zaman ağrılarında düşler büyütürüz her dem, aşk ve sevdaya kafa tutarak bir bilenmeze koşar adım gideriz.
Hikâyesi: Kendi düşlerimizin sevda tepelerinde ufku gözleriz yüreğimizdeki pembe gülüşlerimizle. Yedeğimizdeki asil umutlarla, göğsümüzdeki acı koruklarla bir bekleyişin ve özleyişin yankısı oluruz, dudağımızdaki hüzzam türkülerle. Bir üzüncün yazgısına sarılırken ellerimiz, biz kendi dalımızdan sulara eğilen bir düş yaprağı oluruz. İşte o an sargılı yüreğimize değer sol elimiz, kanar bunun için düşlerimiz. Acımışlığımızın dikenleri üzerinde yürürken içten içe kanar yorgun yüreğimiz.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.