- 687 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÜZÜYOR BENİ BU İKİSİ!!!
Bazı öğretmenlerimizin öğrencisinden daha önce ve fazlasıyla öğrenime ihtiyacı olduğu kanaati her geçen gün daha bir görünürlüğüyle fazlasıyla üzüyor beni. Hele de eğitime olan ihtiyaçları, malumunuz eğitimle öğrenim farklı kavramlar. Okullarda kesinlikle eğitim olmadığı gibi öğrenim de yetersiz çoklukla.
Bazı öğretmenlerimiz sadece maddi getirisi nedeniyle değil, aşkla, şevkle ve eğitimi öğrenimden de öncel tutuşlarıyla, ders aralarına sıkıştırarak, yeri geldikçe bu anlamda da öğrencisine aktarımda bulunma gayretinde olsalar da, pek çoğunu hiç mi hiç ilgilendirmemekte ne yazık ki bu yanı!
Diğer üzüldüğüm ise; yaşamdaki en büyük yanlışlarımızdan birinin de ön yargılarımızla, karşımızdakilere zarar veriyor oluşumuz
Örnek mi? Oğlum 11 yaşında… Çok yetkin ve isim yapmış bir ud üstadından her hafta sonu evimizde 2 saat özel ders alıyor, öğretmeninin ifadesiyle mükemmel kulağa sahip ve yetenekli, pek çok kişinin 6 ayda icra etmeyi başaramadığı bir parçayı bile bir kez dinlemeyle icra edebiliyor, öğrenip anında çalabildiği ilk şarkı, Benzemez kimse sana…
Lakin okulda müzik dersinden sürekli zayıf not almakta… Ziyadesiyle de üzülmekte ve anlam verememekte tabii ki.
Görüşmeye gidiyorum dersin öğretmeniyle, oğlumun gerçeğini açıklıyor, zayıf not alışına anlam veremediğimi söylüyorum, inanmıyor bana. Yüzünde ise son derece müstehzi bir ifade…
Oğlumu sınamak, beni yalancı çıkartmak ve oğlumu azımsamak, rezil etmek, hatta alay edebilmek adına, bir dahaki derse udunu getir diyor. Sınıfta o gün en ağır parçaları çalıyor oğlum, GÜL YÜZLÜLERİN ŞEVKİNE GEL… ÖMRÜN ŞU BİTEN NEŞVESİ… CANÂ RAKİBİ HANDAN EDERSİN… NİDEYİM SAHNI ÇEMEN SEYRİNİ… KİMSEYE ETMEM ŞİKÂYET… İcra ettiklerinden birkaçı… Arkadaşları yaşları gereği, “Öfff baydın, ne bu böyle dede şarkıları?” derken, öğretmeni bazı parçaları soruyor: Bu nedir hiç duymadım diyebiliyor!
Ne kadar ilginç değil mi?
Oğlum okul dönüşü öfkesini dile getiriyor, şaşkınlığı yanı sıra, “Bu ne biçim müzik öğretmeni, daha TSM şarkılarını bilmiyor, kalkmış bir de bana zayıf veriyor, hem de alay ederek, azımsayarak beni, hangi bilgisiyle…”
Hadi buyurun, doğru sözcükleri bularak izah edin de, oğlunuza o öğretmene saygı duymasını, güvenip inanmasını sağlayın tekrar!
Türkçe öğretmeni ise, naylona laylon diyor, şemsiyeye şemşiye, kâğıda kaat, rakama rakkam, diyabete, diyâbet, bakiyeye bâkiye, mütevazıya mütevazi, entelektüele, entellektüel, insan çokluğunu ifade ederken, birçok ya da pek çok yerine, eşya ve hayvan çokluğunu ifade ederken kullanılan bir sürü ifadesini…
Oğlum, her ders sonrası sorguluyor eve dönüşünde, sen mi yanlış biliyorsun, öğretmen mi? Öğretmen deseniz bir türlü, demeseniz bir türlü bu durumda!
Oğlumun doğrusunu öğrenmesi adına öğretmenin yanlış kullandığını söylemek zorunda kalıyorum. Çok da yüklenmemek, saygınlığını ve güvenilirliğini zedelememek adına da ilave ediyorum. Yöreseldir o bilişi, kurtaramamıştır kendisini yanlışından, aslında doğrusunu biliyordur da, farkındasız, dalgınlık ve ağız alışkanlığıyla söylemiştir diyorum. İnanıyor gibi görünüyor ama gülüyor da, ardından da yıllardır evde doğrularını duyduğundan, “Bunlar da öğretmen olacak, ben daha iyi yaparım bu işi.” deyiveriyor her defasında. Çalışma yaşamım o alanda devam etmiyor olsa da, benim de konunun uzmanı oluşum ve bana güvenci nedeniyle de benim kullanmakta olduğum şeklini kullanıyor…
Ya diğer çocuklar?!!
Konunun bu gün artık kelimenin tam anlamıyla uzmanı olmuş, değerli bir dostum geldi aklıma oğlumla ilgili anı gelince. Sınıfta neredeyse her sözcüğü yanlış telaffuz eden öğrencisini, doğrusunu kullanmak adına uyarılarından bunalan öğrencisinin verdiği yanıt daha doğrusu. Dostum genç henüz o zamanlar, yeni de mesleğinde. Öğrencisinin daha önceki öğretmeni yaşlı, dolayısıyla, yılların da donatıcılığıyla, daha bir bilgili ve tecrübeli olması lazım gelir. Öğrenci çok bunaldığı bir an yanıtlıyor dostumu: Eh ama sen evvelki öğretmenimden daha mı iyi bileceksin, o senden daha yaşlıydı, o bize böyle öğretti.
Ne dersiniz öğretmenin öğrenmesi daha elzem değil mi öğrenciden önce?!
İngilizlerin meşhur sözünde, ”Çocuklarınızı eğitmeye, büyükannelerinden başlayınız” denildiği gibi, Öğretmenleri eğitmeye de öğretmenlerinin öğretmenlerinden mi başlansa ki?! Ya da eğitim politikalarımızı iyice düşünerek gözden geçirip yeniden mi yapılandırsak veya tüm Bakanlıklar çok önemli olmakla birlikte hepsinin temelinde eğitim şartı oluşla, en büyük önemin Milli Eğitim Bakanlığına verilerek rast gele kişilerin eline bırakılmaması gerekliliğini artık bilsek mi?
Hepsi elzem lakin bence nasıl beceririz bilmem ama her yüreğe sevgi tohumları ekmekle başlamalı. Aşksız yapılan hiçbir işten hayır gelmeyeceğinin bilinciyle…
Önce her ne konuda olursa olsun, mesleğinizi aşkla, sevdiğiniz için yapacaksınız ve de bu aşkla kendinizi öncelikle geliştireceksiniz ki gereğince yapabilesiniz görevinizi!
p.r.alkan
YORUMLAR
Bir öğretmen olarak anlattıklarınıza ne yazık ki katılıyorum.
Katılmıyorum demeyi çok isterdim aslında ama sizin de dediğiniz gibi kendini geliştiremeyen, üstelik öğrencilere de çoğu zaman kötü örnek olan çok öğretmen var bu dünyada...
Onlardan birisi olmamaya çalışıyorum, umarım başarılı olurum...
Anlayanlar için çok anlamlı bir yazı olmuş, kaleminize sağlık...
perihan reyhan ALKAN
Lakin ne yazık ki neredeyse herkesin derdi sadece şiir ve aşk meşk yazıları.Bu nevi yazılara pek itibar eden yok ama varsın olsun.Bir kişi bile olsa bir şeyler çıkartabilen kârdır.
Sizi de kutluyorum gayretinizden dolayı.Kolaylık ve başarılar dilerim efendim.
Selam ve saygımla.