- 1215 Okunma
- 11 Yorum
- 1 Beğeni
İÇİMDEKİ YÜZ
Hayatın arka penceresinden sesleniyorum…
Daha önce kim bilir kaç kez geldim bu pencerenin önüne,
Fakat hiç dikkatimi çekmemiş olacak ki bir kerecik dönüp bakmamışım oradan… Belki de binlerce penceresi olan bir hayatın arka penceresinde ne işim var demişimdir… Aslında bu pencerenin çok ilginç bir yanı da dışarıya bakmak için eğilmem gerekiyor olmasıydı, çünkü pencere ayaklarımla aynı seviyedeydi biz insanlar pek eğilmeyi sevmeyiz, belki de bu yüzden pek cazip gelmemiştir birçoğumuza… Çünkü eğilmek çok zahmetli bir işti…
Eğildim ayaklar altına aldım gururumu… Ve o küçük pencereden dışarıya bakmaya çalıştım o kadar kirli idi ki hiçbir şey göremedim, tekrar doğruldum ayağa kalkmak iyi gelmişti ruhuma…
Aradan günler, belki de aylar geçti, her zaman aklımda olan o pencerenin yanına dahi yaklaşmadım belki tekrar eğilmek zor gelmişti, belki de yılların biriktirdiği kirlilik ya da diğer pencereler çok daha bana hitap ediyor olması, çeşit, çeşit güzellikler sunup, nefsimi en güzel şekilde besliyor olmasıydı…
Ve bir gün hayat bana birçok penceresini kapayıp, ayaklarıma çelmeyi takıp yerlerde süründürürken o pencerenin önünde buldum kendimi, alıp verdiğim derin ve duygusal nefeslerimin yarattığı buhar ile camın kirliliğinin yumuşadığını fark ettim, küçük serçe parmağım ile dokunup, kirli camda serçe parmağımın ucu kadar bir boşluk oluşturdum. Açılan boşluğa gözümü dayayıp dışarıya baktım ve korktum ürperdim, geri attım kendimi… Fakat artık çok geç, ok yaydan çıkmıştı bir kere, orada ki bilinmezlik, orada ki gizem beni kendine çekiyordu olanca gücüyle… Uzandım buğulu camın kirini ellerim ile sildim ve dışarıdaki beni daha net görmüştüm artık,
aman Allah’ım ne işim vardı burada…
İlk kez göz göze geldim kendim ile kaçamak olsa da, neden geç kaldın dercesine bakıyordu bana, bir şeyler anlatmak istiyordu sanki sürünerek gidip pencereyi aralayarak seslendim…
- Ne çok benziyoruz,
- Evet dedi, ben senin içinde sakladığın yüzünüm, kimselerin bilmediği gerçek yüzün…
Aslında çok benzemeyiz
Yine bir korku sarmıştı beni çok derinlerden, bu yüz dışarıya çıkarsa ne yaparım diye, ben bu çıkmaz duygularla boğuşurken diğer yüzüm konuşmasını sürdürüyordu. Lafını keserek.
- "Peki, ne istiyorsun benden diye söylendim" çok rahatsız olmuş bir edayla…
- Yüzleşmek,
- Kiminle?
- Seninle, ben senin en çirkin yüzünüm, tabii ki şimdilik, kuğuları bilirsin doğduklarında ne kadar çirkindirler…
- Aslında anlamıştım ne demek istediğini, yıllarca ihmal ettiğim bir yanım olduğunu hissediyordum, onu çirkin kılan da benden başkası değildi… Çirkin ve yalnız…
- Evet, ben çirkin ve yalnızım, yıllardır bu pencerenin açılmasını, beni görmeni, anlamanı bekledim, yüzünün bir parçası olmayı, yüzünde yansımayı, yansıdıkça güzelleşmeyi bekledim…
- Güzelleşmek mi, sen mi? Ben seni nasıl yüzüme yansıtırım sen benim hatalarım, utançlarım, egolarım, suçlarım, günahlarım ile dolusun, seni ben, yüzümde yansıtırda dostlarımın sevdiklerimin yanına nasıl çıkarım?
Ki senin yüzüne ben bile bakmaktan bu kadar kaçarken,
- Peki, ben senin gerçeğin değimliyim, neden bu kadar yokum gibi davranıyorsun?
- Evet, gerçeğimsin, hatta en gerçeğimsin belki de…
- Şimdi sen bana diyorsun ki, sen ruhumun çöplüğüsün, artıklarımsın, en zayıf yanımsın… Ama gerçeğimsin…
- Evet
- Benimle yüzleşmek istiyor musun?
- Aslında evet, ama çok korkuyorum, kendimi hazır hissetmiyorum, sanki seninle yüzleşirsem etrafımda kimseler kalmayacak, dostlarım terk eder beni, eşimin, çocuklarımın yüzlerine nasıl bakarım?
- Evet haklısın, fakat, benimle yüzleşmen etrafındaki insanlara, bu yüzünü sunman demek değil ki… Önce kendin görmen lazım hayatının arka penceresinin ardındakini, nefretlerini, günahlarını, yalanlarını, yıllarca içine tepip durduğun ne varsa… Sonra yüzümü hakketmen lazım… Dediğim gibi kolay olmayacak bu yüzü ruhuna işlemek, namaz a duruş gibi, önce niyet ve arınma…
- Sanırım yapamayacağım… İçimde çizdiğim bu yüzü dışa yansıtamayacağım
- Sahte bir yüz ile yaşmayı tercih ediyorsun, nasıl olsa aynaya baktığında görünmüyor değil mi?
Sana bir soru: En masum, en şeffaf günah nedir, biliyor musun?
- Nedir?
- Hangi günah, hangi yalan seni anında ele veriyor…
Bir tek sarhoşluk değimli, Her halinden belli olur, keşke bütün günahlar, hatalar, yalanlar işlenildiği anda alkol gibi, bizi dışarıya yansıtan, her birine ayrı ayrı birer sarhoşluk hâsıl olsa, düşündün mü hiç?
İşte o zaman böyle bir yüzün olmayacaktı…
Aman Allah’ım ne kadarda doğruydu, her hatanın, her yalanın, her günahın kendini dışarıya yansıtan bir sarhoşluğu olması ne kadar ürkütücüydü…
Hayatımın bütün evrelerini dolaşmaya başladı benliğim, çocukluğumun o masum kaygılı zamanlarına saldım kendimi, o zamanlar kirlenmemiş bir kalbin sahibi olmanın iç huzuru kapladı evrenimi, kalbimden göz bebeklerime tırmanan ıslak bir sızı yanaklarımdan aşağıya adeta çağlayanlar gibi çağladı… Ne kadar zaman sürdüğünü bilmiyorum bitkin ve arınmış bir halde buldum kendimi… Kirli yüzüm yoktu ortalarda bir iki seslendim, ne ses ne de soluk vardı…
Bir ara gözüm kapının çelik tokmağına ilişti, ayna gibi yüzümü aksettirdi bana
Kaçtığım yüzüm, yüzüme bir ışık gibi yerleşmiş ve duru bir ses tonuyla
- Nasılsın şimdi, artık yüzündeyim, pişmanlık dolu iç hesaplaşmaların, tövbelerin, yakarışların beni buraya taşıdı, unutma artık içine göre şekillenen bir maskenim, haydi şimdi kalk o pencerenin önünden, bundan sonra sadece aynalarda gülümseriz birbirimize…
Pencerenin önünden kalktım, ruhum içime sığmazken, şimdi ruhum içimde kaybolacakmış gibi rahat ve temiz havayı teneffüs ediyordu…
En masum zamanlarımdan kalma, o çocuk kalbim geri mi geldi ne…
Abdulkadir BOSTAN
YORUMLAR
Çok güzel gerçekten çok güzeldi adeta büyülendim.İlla yazmak yorumlamak istedim kelimeler uçtu ama.....kendinden kaçan kendine yabancı biri nasıl dost olur sevgili ,eş,iş arkadaşı,komşu vb...olabilir ki!İşte günümüzün insanı kendi pencresine hiç yaklaşmaz....ama ...arkadaşının penceresini ardına kadar açmya çalışır uluorta.....ve kendiyle barışık sadece kendini aynada görebilen bir avuç insan da bu kendine yabacı toplulukla birlikte yaşamak zorundadır......
Değerli kalem çok önemli hatta hayati önemi olduğuna inandığım bir konuyu çok güzel işlemişsiniz.Teşekkürler gönülden .Saygılarım kaleminize güç ve ışık veren yüreğinize.Sevgilerimle....
İçimizdeki yüz'ün aynaya bakma isteği ! Bakarken de yüzleşiyor ,Biz ne kadar da fütursuz ca davransakta .Sn: Yazarın dediği gibi ,Hayatın arka penceresinden seslenecek bize...
Sn Yazarım: Yazılarınız ,Şiir'lerinizi kendi şahsım da ödev gibi algılıyorum ,Okuyorum okuyorum sonra nefs'imde muhakeme yapıyorum .Sonuç ise yazan kalem, bizim unuttuklarımızı, Unutmak için çaba sarf ettiğimiz Yaradılış gayemizi Hiç'e saydıgımızı hatırlatıyor ...Oysa ki biliyoruz bir gün Berzah aleminde! İçimizde ki yüz bize dönüp diyecek ,Ben senle yüzleşmiştim ama sen nefsin yalanına kandıN !
İyiki varsın ,Sevgili Yazar !
İKİ CİHAN DA MUŞTU VERENLERDEN OLASIN .
Sevgi ve Dua ile Kal/sın Kalemin ve Yüreğin ...
Güzel ve biraz acımasız bi iç hesaplaşma..
İnsanın kendini anlamaya çalşması ve hatalarını görmesi büyük bir erdemdir..
Kaleminizi kutlarım..
Ara ara unutulan noktalama işaretleriniz var..
Bu işaretler duyguyu daha iyi anlamamıza ve yazıyı rahat okumamıza yardımcı olurlar.
Rahat okuduğumuz bi yazının ne anlatmak istedigini hissederiz böylece..
Umarım eleştirmi yanlış anlamazsınız..
Samimiyetle anlamak için..
Kaleminiz tükenmesin..
Saygılarımla..
Susuşlarıma çığlıklarımı eklerken yanar içimin alev olan tarafı
Bir rüya olmayı dileyen bir ben olurmuydum boşluklarda
Yada yüreğimde ceza yemiş süresi bitmiş bir azat kuşu olabilirmiydim
Sürgün yüreğimde tekrar gökyüzünde mavi parlak bir bulut olabilirmiydim
Her şeyi ardımda bırakan bir masum hayat özlediğim nefs olabilirmiydim
Sayfalar ardında yeni yazılmış bir öykü yada sen olabilirmiydim
Gözlerinde elâ elâ parlayan umut olabilirmiydim
Gözlerinde doğan ve nefes alan../
Yazıyorum yeniden geleceğimi senle olmasını dileyen bir camdan kalple
Olabilirlerimi alarak geliyordum sana elâ gözlerinde neferini söndürmek isteyen KENDİMLE.
Sana geliyordum hayalleri kucaklayarak ve sana aşk olmaya yeminliyken
Tutulur ansızın kararır hava karanlık bir öfke ile
Öyle anlamsız öyle sessiz kalırım her gece döndüğünde
Yıkılırımda korkarım elâ gözlerinde mutlu olamamaktan
Ve ben ölürken sen yazılmaya devam edersin bende
İmkansız bir Aşkla…
Tülay Lal
Yüreğimin dili oldunuz...Kalbinizi seviyorum..Ordan çıkan kelimeleride alkışlıyorum..Harikaydı..Sevgimle..
Abdulkadir BOSTAN
sizde harıkasınız ...sevgimle
Abdulkadir BOSTAN
ya aslında takılmak ya da kafa karışması değil
biraz empati yapayım dedim, bu ruh haliınde olan kişileri daha iyi anlamak için
sadece denemeydi... çok teşekkürler inceliğiniz için
saygılar
Hatasiz günahsiz bir tek insan olamaz bu yeryüzünde kalbinde cocukca bir masumiyet barindiranlar
kendisi ile yüzlesebilir her zaman icin.Bunu yapmak olgun ve saglam karakterlerin isidir.
Yine cok güzeldi begeniyle okudum.
Yüreginize saglik
Sonsuz saygimla
Abdulkadir BOSTAN
beğeniniz için teşekkür...saygıyla
hicbitmez
ben o gece sanirim ki aglayacak yer ariyordum sizin yazinizda vesile oldu sonunda agladim.
(( Seçil Nimet ))
Ağlama gül artık emi?
Ağlama gül...
Mekanın cennet olsun, yüreğin gibi... :(
Abdulkadir BOSTAN
selam saygılar ...
Gülay Göktürk tarafından 5/21/2011 11:05:33 AM zamanında düzenlenmiştir.
Abdulkadir BOSTAN
Hep böyle kalsak,masum ve çocuk kalbimizle,maalesef hayat bizlere öyle oyunlar oynuyorki,gözümüzün içine baka baka bizi bizden ediyor,günahı vebali boynuna,hayat kirlenmemiş çocukluğumuzu bize geri ver,tebriklerimle kutluyorum kardeşim sevgilerimle...