- 893 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİSİZLİK ÇAĞINDA SEVGİLİLER GÜNÜ
Kapitalizm tam kalbimziden vuruyor bizi. En kutsal duyguyu siper ediyor
kendine sinsi bir yılan gibi yanıbaşımıza sokuluyor.Savunmasız bir anımızda
akıtıveriyor zehirini tam içimize.Peki nasıl oynuyor oyununu sömürü baronları?
Aşk, Adem ile Havva’nın yasak elmasından beri tartışılan bir olgu. Kimi zaman
dini, kimi zaman edebi, kimi zaman felsefik hatta siyasi tartışmalara konu olan
muhteşem bir duygu. Aşk şarabından içip, ayakları yerden kesilen müthiş bir aşık
ve aşığına sadakatle bağlı gül yüzlü hilal kaşlı maşuk. Divan şiirinden
yaptığım bu hoş alıntılar aşkın büyüsünü yeterince aktarıyor bence.
Sayfalara sığmayan sevgili tasvirleri, aşkından yataklara düşüp ölen sevgilileri ve
umutsuz aşkları konu alan klasik Türk filmlerinin çıkış noktası işte burası.
Yaşlıların nerde o eski aşklar diye başlayan şikayet cümleleri ile bitti dün
yada aşkın büyüsü. Zamana yenik düştü doğaüstü aşklar. Leyla ile Mecnun,
Romeo ve Juliet kapitalizme yenildiler. Zamane aşkları tabiri kullanılır oldu haliyle.
Her gün sevgili değiştiren neo casanovalar ’’ playboylar’’ sahneye çıkarıldı.
Televole kültürü diye isimlendirilen magazin ile iyice yozlaştırılan değerler,
eninde sonunda her mahallede bir milyoner yaratmasa da her evde bir özenti
yaratma başarısını gösterdi.
Işıltılı hayatlara ağızının suyu akarak bakan bizler, kısa yoldan zengin olup
bu büyülü hayatı yaşamanın yollarını aramaya başladık.İşte 1980 sonrası liberal
dönem Türk halkını böyle şekillendiriyordu. Sonra ver elini gençlik sorunları,
fakir gencin bu hayatından utanması ve başına gelenler... Ne hazindir ki medya
denilen yüzsüz topluluk bu sorunu bile filmlere, dizilere yansıtmış ve bundan
çıkar eldeetme peşine düştü ve hala bunun bayraktarlığını yapıyor.
Yozlaşan toplum ve değerini kaybeden aşk...Aslında maddi unsurlara
hayatını bağlamış maneviaytını kaybetmiş bir toplum. Hani derler ya ’’insanlık
ölmüş’’ diye işte bunun hakkını veren bir hayat tarzı, yürüyen cesetler...
İşte bu küresel yaşam tarzında bir fenomen haline geldi sevgililer günü.
Kutsalları sömürerek kendine çıkar sağlamayı amaç edinmiş kapitalizm bu günü
asla kaçıramazdı. Alışveriş yaparak enerji depolayan robotlar haline getirilen
insanoğlu kapitalizmin ilk emrini yerine getirmeye hazırdı bu büyük günde.
Alışveriş yap!!!, markalı ve pahalı ürünlerin adıyla alışveriş yap!!! emriyle
alışveriş merkezlerine akın etti insanoğlu.Adeta Nuh tufanından mal kaçırırmış
gibi talan ettiler alışveriş merkezlerini. Dudakta ve kalpte biten bir duygu
olmaktan uzak kredi kartlarında ve pos makinelerinde bonus olarak veriliyordu
aşk...
İsrafil suru üflememişti, kıyamet gelmemişti daha. Peki neydi mu mahşeri kala
balık, divan şiirinde bülbülün sadık sevgilisi, aşığın kanının damla damla
aktığı gül motifi bile emperyalist çıkarların aracı haline gelmişti. Çiçekçi
dükkanları dolup taşıyor, gül stokları tükeniyordu peki aşk, aşk ve sevgi nerede
kalmıştı...
Aşk, en dipteki zindanlarda hızla çürüken bize aşk diye verilen bir alışveriş
çılgınlığıydı. Sevgilisinin elini tutup, gözlerine bakarak o büyülü kelimeleri
en saf halleriyle canlandıran ’’seni seviyorum’’ hediyesini veren aşıklar
demodeydi artık. Aşkından yatağa düşmüyordu kimse ama aşkıyla yatağa atıyordu
hızlı çapkınlar.
Pahalı hediyelerle, kamaşan gözler gerçekleri görmekten uzaktı artık. Tek
gecelik ilişkilerin gayrı meşru çocuğuydu aşk...Sürekli değişen sevgililerin
kendini hızla yenileyen günü oldu sevgililer günü. İkiz, üçüz, dördüz hediyeler
oldu bazen. Hızlı çapkınların aynı hediyeden üçer beşer verdiği hatta çapkın kızların
farklı erkeklerden üçer beşer aldığı...
Para harcamak, aşkın gösteriliş biçimi haline geldi. Şiirler, şarkılar alatur-
kaydı artık.Alınan pahalı hediyelere bir tat katmak amacına meze yapıldılar
bazen.Masumiyet aranan bir kaçaktı artık ikili ilişkilerde.
Hani bir masal vardı ya prens ile fakir çocuk yer değiştirirdi. İşte tam
böyle oynandı oyun, kapitalizme hizmet etmeyen fakir aşk ile kapitalizmin
pırıltılı aşk anlayışı yer değiştirdi. Fakir aşk firarda, sahte aşk
karaborsa, bir umut var hala insanlık bu derin uykudan uyanırsa...
Bir umut var hala...diplerde köşelerde masum aşklar yaşanıyor. Yine bahçeden
kopardığı illegal çiçekle sevdiği kızın yanaklarını aşk ile kızartan sevgililer
var hala, gitmesekte, görmesekte...