- 541 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İftiranın Büyüğünün Karşılığı Büyük Azaptır
Fasık, doğru yoldan saparak Allah’a isyan üzerine kurulmuş bir yaşamı benimseyen kişidir. (Rabb’imi tenzih eder, yüceltirim.) Kur’an’a uymaz, adalet, doğruluk, dürüstlük, güvenilir olma gibi güzel ahlak özelliklerini üzerinde taşımaz. Fasıkta Allah korkusu yoktur; müminlerin imanına haset eder, kendisi gibi sapmalarını ister, onlara zarar vermeyi amaçlar, iftiralar atar ve müminlerin zarar görmelerinden haz alır.
Toplumda diğer insanlara tepeden bakan, özellikle onları inançları nedeniyle aşağılamaya çalışan kişilerin büyük çoğunluğu da bu özellikleri taşır. Bu kimselerin Müslümanlar aleyhine getirdikleri haberler kesin bir bilgi niteliği taşımaz. Televizyonlarında ya da gazetelerinde din ve kutsallar aleyhine yaptıkları haberlerin, kesinlikle doğruluğunu araştırmak gerekir. Kur’an bu konudaki hükmü açıklar ve Müslümanları uyarır:
“Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu ’etraflıca araştırın’. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz.” (Hucurat Suresi, 6)
Müslümanlar aleyhinde haber yapıldığında, diğer Müslümanların bundan etkilenmemeleri gerekir. Bu haberi duyduklarında Müslümanların nasıl davranmaları gerektiği konusunda Kur’an "... hayırlı bir zanda bulunup: "Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi? (Nur Suresi, 12) diye sorar.
Müslümanın Kur’an’a uygun olarak yapması gereken, etraflıca araştırmaktır. Araştırma yaptıktan sonra ise karşı cevabını vermelidir. Habere inanmayıp susmak pasif savunmadır; bunun yerine, ulaştığı doğruyu söylemelidir. Çevresindekilere haberin yalan olduğunu anlatmalı, haberi yapanların yalancı ve sahtekar oldukları yönünde insanların dikkatini çekmelidir. Bu davranış fasık üzerinde oldukça caydırıcı olur; kendinden emin tavrını yok eder.
Fasıkların, Müslümanlar aleyhine iftira atmaları her dönem yaşanmıştır; bundan sonra da yaşanacaktır. Dindar insanlar tarih boyunca komplolar, hakaretler, türlü tuzak ve oyunlarla karşılaşmışlardır. Bu olaylarla hem iftiraya maruz kalan Müslüman hem de diğer Müslümanlar imtihan olurlar. Müslümanların bu olaylara akılcı yaklaşmaları gerekir. Detaylı araştırmalı; kesin kanıt yoksa asla dedikoduya inanmamalıdırlar. Sonsuz merhamet sahibi olan Rabb’imiz iftira konusundaki ayetleriyle, müminlerin fasıklar yüzünden hataya düşmelerini ve zarar görmelerini engeller.
İftira atılan Müslümanın ise sabır göstermesi, onun güçlü ve yüksek ahlakının göstergesidir. Aleyhinde dedikodu olduğunda Müslümanın makamı yükselir; iftira onu değerli kılar.
Yüzüne karşı hakaret edildiğinde ise aynı şekilde çirkin sözle karşılık vermez. Bu, sıradan bir davranış olur; Müslüman soylu davranır. Karşısındaki kişiyle tartışmaz; Allah’ın izniyle iyi bir insan olmasını, Allah’ın ona hidayet vermesini umut ettiğini söyler. İşte bu, üstün bir ahlaktır; bu, gerçek Kur’an ahlakıdır.
Kur’an’da, "Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır” buyrulur. O halde iftiranın da büyüğü vardır ve karşılığında hak edilen azap da büyük olacaktır. Büyük bir iftira atılan Müslüman güzel ahlak sergilerse karşılığı da daha fazladır. İftira atılan müminler cennete, atanlar ise cehenneme yaklaşırlar. İftiracılar, fasıklıkları ve Allah’a karşı büyüklenmeleri nedeniyle alçaltıcı sonsuz azabı hak ederler.
İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz dünya hayatınızda bütün ’güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip- yok ettiniz, onlarla yaşayıp- zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 20)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.