Pullu mektuplar!
Pullu mektuplar!
Özlemek bir şeyleri, özlemek birilerini nasıl da yakar içimizi...
Arnavut kaldırımlı dAr sokaKta geçen çocukluğumu düşünürken Pullu Mektuplarımızı evlerimize getiren POSTACI’larımız geldi geçti gözlerimin önünden...
Evlerimizde sadece kocaman radyoların olduğu dönemlerdi, bizlerin çağı. Tv yoktu, cep tel hiç yoktu, tel kalbur üstü kişilerin evlerinde vardı.Çamaşır makineleri bazı kişilerin evlerinde bulunmaktaydı. Annelerimiz leğende çamaşır yıkamaya başladıkları gün akşama kadar sürerdi. Buz dolaplarımız da yoktu biz bahçemizdeki kuyumuzu buz dolabı gibi kullanırdık.Babam fileyle karpuz kavun bırakırdı kuyuya. Kasaplarımızdan talaşlı buz aldığımı çok iyi hatırlıyorum, testereyle keserlerdi ..Elektirik süpürgelerimiz de yoktu.Titiz annem süpürgeyi ıslatııp temizlerdi evimizi toz kalkmasın diye. Kışları da karla süpürürdü , bizim çocukluğumuzda ağır geçerdi kışlar. Ütümüz vardı lüksümüzdü o; bir gün siyah önlüğümü ve beyaz okul yakamı ütülemek istemiştim , serçe parmağım yapışmıştı , deftere yazı yazarken çok sızlamıştı.Kömürlü ütü dönemini hayal gibi anımsıyorum. Müzik sadece radyodan dinlerdik. Halamların teyp ve pikabı vardı ; halamlara gideceğimiz gün çok mutlu olur heyecanlanırdım.Ah babam bize de alsa diye kendi kendimi yerdim.Almanya’da çalışan kiracımızdan transistörlü radyo getirtecekti babam, sınıfımı pekiyi ile geçersem. Kulalıklı radyoma kavuşmuştum , tatil bitince arkadaşlarıma kulaklıklı radyomu anlatacaktım. Kocaman radyomuza boyum yetişmediği gibi aile büyüklerimiz saat dokuzda çat diye kaparlardı, derslerimize engel olur diye.Kulaklıklı radyom benim bilgisayarımdı her şeyimdi...Postacılarımızı özledim derken meğer neleri de eklemişim özlemlerime...
Ah POSTACI’larımız...
Sokaklarımızın renkleri, çocukluğumun cümbüşü, aile fertlerimiz gibi yakındı bizlere. Her gün sokaklarımda rastladığımız , o parka yeşili elbiseleri , şapkalarıyla, postacı çantalarıyla, ellerinde demet demet mektuplarıyla ne kadar sevimliydiler.Bize çok sık mektup gelirdi o günkü adıyla (Yugoslavya’dan). Babannemin tüm ailesi o ülkede yaşıyordu, gün aşırı mektup getirirdi postacımız.Özlem , gurbet, hasret kokardı mektuplar. Karakışlarda haftada bir ulaşırdı mektuplar.Babaannem çok ağlardı her mektup geldiğinde.Yazarken mektup ailesine hıçkırıkları kulağımdadr. Babam bana tatil hediyesi pul defteri de almıştı, bayram, yeni yıl, (Yugoslavya’dan ) gelen gurbet mektuplarının pullarını , geceden suya bırakırdım , sabaha kadar suda yüzerler, alır kurutur pul koleksiyonuma sıralardım. Minik şeylerle mutlu olan çocukluğum...
Postacı’larımızı sokağımıza geldiğini görünce bir solukta yanına koşar, Raife Tuncabayın’a mektup var mı .. ? diye sorar, varsa üç katlı evimizin merdivenlerini nefes nefese kalıp çıkarken evimizi ayağa kaldırırdım mektup geldi diye. Babannem de bana elli kuruş bahşiş verirdi müjde parası, arkadaşlarım yanıma koşuşur hadi Oya bize dondurma alsana paran çok . El arabalarıyla beyaz önlüklü başlarında beyaz şapkalarıyla dondurmacılarımız vardı , saat dörtten sonra bizim sokağa gelirler di.Arkadaşlarımla taş duvara dizilip dondurmacı beklerdik.Elli kuruşumla beş arkadaşıma dondurma ısmarlardım. En son ben kendime limonlu , vişneli, çikolatalısını alırken bir kaşık fazla verirdi dondurmacı , benim dondurma külahıma...
Sevgili Postacı’larımız sizleri öyle kalben özledim ki; gelsenize gene, mektup getirsenize bize o Arnavut kaldırımlı dar sokağımıza...
Sevgili’
Teknoloji çocukları , sizler çok şanslısınız belkide , bizlerin şansızlıkları çok büyük mutluluklardı inanın. Sizlerin sokaklarnızda gezen , sizlere emektup getiren, o heyecanları yaşayan çocukluğunuz malesef yok...
Sanırım mektup yazmayı da az biliyorsnuz, gereksim duymuyorsunuz, edebiyat derslerinde belki de okuyorsunuz tuaf tuaf gülüyorsunuzdur.Sizlerin ışıklı sayfalarınız varken kim mektup yazar kim bayram tebrikleri yollar ...
Babannem yok, babam yok, POSTACI’larımız yok arkadaşlarım saklandılar, kayboldu çocukluğumuz , ne paha biçilmez mutlu günlermiş...
Postacı’larımıza sevgilerimi demetledim...
Yarın bir değişiklik yapalım iki satır mektup yazalım sevdiklerimize , ne dersiniz sevgili okurlar..?
Oya Gedik
İst / Türkiye
YORUMLAR
Postacılar..... çocukluğumu getirdiniz aklıma, benim çocukluğumda da postacılar vardı, ama ne yazık ki bize mektup yazacak uzakta oturan bir yakınımız yoktu. Hatırlarım... çok yakın bir arkadaşımın babası uzun yol kaptanıydı, postacı hep ona mektup getirirdi, ben de her seferinde "bize mektup var mı" diye sorardım, o da gülümsiyerek yüzüme bakar ve "yuk" derdi-- "o" harfini "u" diye söylerdi---Şimdi kim bilir nerededir, hayattamıdır....Yüreğim ısındı yazınızı okuyunca, anılarım canlandı zihnimde...Sevgilerimle....
Oya gedik
Kaybolsada güzellikler silinirmi belleklerden..Saygımla...
Ne güzeldi o günler!
Belki yokluk vardı, belki alım gücü azdı ama dolu doluydu çocukluğumuz ve o eski günler. Elimizde belki hiç bir şey yoktu ama dostlarımız, arkadaşlarımız vardı. Mahallede komşuluklar vardı, paylaşım vardı.
Geçmişe götürdü yazınız ve içim burkularak, biraz da sanki kendi çocukluğumu okuyormuşum gibi hissettim.
Sevgi ve saygılarımla...
Oya gedik
Teknoloji çağı çocukları yetişiyor artık, bahçelerinde koşmadan dizlerini kanatmadan kelebekler kovalamadan, ağaçlardan meyve kopartmadan, postacıl'arımızı tanımadan mahrumlar vede bu olağan üstü teknolojyle genede mutsuzlar doğlallık yok ki tanımadılar..Minnacık çocukların ellerinde beyin tümürleri ile dolaşıyorlar cep denen neseyi inanı 6 yılldır kullanıyorum , o da çocuklarımın yüzünden ısrardan...
Tşk ederim içten duygularınıza ...
Sevgimi demetledim...
Saygımla dost...
HER ŞEYİMİZ VARDI
Zengin, fakir hep birdik,
Başta insanlık vardı,
Paylaşmayı bilirdik
Hatır hasenad vardı.
Saygı, takım elbise,
Edeble haya vardı.
Gösteriş çok ayıptı
Mütevazılık vardı.
Etraf saygı sevgiyle
Dolup, dolup taşardı
Sevinç, acıya ortak
Dostluk, komşuluk vardı.......sayfan.. o kadar güzelliklerl doluki her şeyimiz vardı şiirimle katıldım usta ...harikasın saygılar
Oya gedik
Çok tşk ederim efendim değerli mısralarınıza...
Saygımla ...
Aaahh Oya arkadaşım ah! Benim çocukluğumu anlatıyorsunuz sandım.
Postacı bekleyip, müjde vermek bizim de vazgeçemediğimiz zevklerimizdendi. Ayrıca bir sütçümüz vardı, atıyla gelip süt dağıtan, babaannemden annemden kesme şeker isterdim her gün ata yedirmek için.
Ben pul defterimi hala saklarım, babamın vefatından sonra, artık genç kız olduğumuzda annem onun iki defterini paylaşmamız için kızkardeşimle bana vermişti.
Ne çok mutlu olduğumuz güzellikler vardı, bizim çocuklarımızın görmediği.
Nostalji yaşattın arkadaşım teşekkürler, hatırlarken burnumun direği sızlayan.
Daha da ne çok anılarımız var, şimdilerde hiç bilinmeyen.
Selam, sevgi ve mutluluk dileklerimle...
Oya gedik
bizler kırıntılarla mutlu olan , oksijeni bol, balığı bol fosfor yüklediğimiz , hormonsuz sebzeleri meyveleriyle, çeşmelerimize ellerimizi dayayıp içtiğimz tertemiz sularımız, tertemiz denizlerimiz tatili aratmazdı adalara gitmek lüksümüzdü...
Atlar aşeker verdiğinizi yazmışsınız öok sever atlar şekeri en sevdiğim sesizlerdir atlar...
''Koşuyor kızıl atlar ''
şiirimi de çok sevgimden yazmıştım...
Değerli dost Akbaş ,
şansları çok mutlulukları yok, sağlıkları yok olmuş bir nesil yetişmekte. Teknolojiyide güzellikleri kullanmadıklarınına şait oldum geçtiğimiz günlerde İstanbul dışındaydım hasta olan anneme gitmiştim, bir kafeden girdim nete ve de utandım o kafeler kapanmalı çok rezilller şok oldum...
Tşk ederim , Saygılarımı demetledim...
Sevgimle...