- 808 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEYTAN
ŞEYTAN
Nefsi himaye eden akıldır, gururu kibri himaye eden akıldır, yol gösteren akıldır, irade-i cüziyenin yegâne sahibi de yine akıldır. Rezil eden de vezir eden de bulan da akıldır. Yandıranda, kandıranda, içimizdeki organlarda gizlenen de şeytandır. Nefsimizi esir edip saptıranda yine o şeytandır. Sonuçta akıl ve nefis arasında ki çetin mücadeledir. Dini müeyyidelerin uygulanmadığı hele bu devirde.
Yaratılan her canlının bir muhalefet edeni, bir düşmanı, bir kurdu vardır. İnsanı insan eden, aklını da ruhunu da muhasara altına alan, kılcal damarlar gibi sarmalayan her an yoldan çıkarmak için, hazır kıta bekleyen, düşmanın da şeytandır. Cenabı Hak insanlara aklı verirken ardından irade-i cüziye yi de beraberinde vermiş ve dünya eleğinin üzerine atmıştır. O elekte tozlar vardır, kumlar topraklar, mikroplu atıklar hatta haşereler vardır. Ancak dünya eleği üzerinde ayrışmak ve mikrop kapmadan bu özleri muhafaza etmekle, seçmekle ulaşabileceğin menzile ulaşabilirsin.
Var olduğunu bildiğimiz halde göremediğimiz moleküller gibi şeytanında mevcudiyeti vardır. Şeytan, insanın içindeki güzellikleri ve çirkinlikleri ortaya çıkarmak için Cenabı Hakkın bir tecellisidir. İnsanları ebedi hayat için, dünya iyi ile kötüyü ayrıştıran bir elektir, bir terazidir. Şayet içimize nüfus eden şeytanın vesveseleri, tahrik edici dürtüleri, ivmeleri olmasaydı, halimle zalimin, güzelliklerle çirkinliklerin hiçbir farkı olurmuydu? O zaman iyiyi kötüyü seçen gözlüklerimiz olmayacaktı. Şeytandan kurtulmanın panzehri de sabırdır.
Mide, ciğer vs. kanserleri vardır, sıhhat bulmanız için ameliyat edilirsiniz, doktorunuz iyi uzman değilse o illetin incecik kılcal uzantılardan bir nokta kalmıştır. Hastalık sonradan yeniden zuhur eder, kurtuluşunuz olmaz. Şeytanı etrafınızda aramayalım. Şeytan bütün organlarımıza kanser gibi nüfus etmiştir, işlenmiştir. Nasıl ki ölüm anında vücuda dağılmış olan ruhun çıkması ne kadar çok çetinse, bütün özgürlüklerin sunulduğu, suçların hafife alındığı bu devirde içimizde ki şeytanın kılcallarından ayrışmamız öylesine zordur. Her kazanılan imtihanın bir kazancı varsa, bu ağır imtihanın bir bedeli ve mükâfattı da elbette ki olacaktır.
Bütün bunların bilincindeyken sırf kendini kurtarmak pahasına uzlete çekilmek başkalarına kârı olmayan bir egoistlik değimlidir. Sonuçta kendisine de bir fayda sağlamayacaktır. Bir toplum içerisinde zor şartlarda da olsa kendini muhafaza etmek düzelmek, başkalarını da düzeltmek, yardımcı olmak, kazanmak uğruna güzellikler sunmaktır. Katılığın, yobazlığın ve zorbalığın, şeytanın bir sıfatı olduğunu hatırda hep tutmalıyız. Meydanı boş bırakarak etrafımızdaki şeytanları ve içimizde ki şeytanı sevindirmeyelim.
İçinizdeki intikam kin duyguları şeytandır, içimizden geçen küfürler, isyanlar şeytandır, vesvese ve art düşünceler birer şeytandır. Allahtan Kurandan imandan ayıran şeytandır. Dedikodu, gıybet, menfaatler uğruna iftira ve yalan söylemek, gözetlemek, kıskançlık, sırları ifşa şeytandır. Hak yemek, göz yummak, teşhir edip yoldan çıkarmak, alenen küfür, her türlü isyan etmek ve zorbalık yine şeytandır. Karşınıza çıkan ve sizi suça iten, teşvik eden her insan da şeytanın yardımcılarıdır.
Malik olduğu vasıflarına güvenerek, gurundan ve kendini üstün gördüğünden ötürü, şeytan sahip olduklarını da kaybettiği gibi lanetlenmiştir. İnsan maddi ve manevi hangi halde olursa olsun kendini üstün görmesi halinde şeytanın bir vasfını almış olacaktır. Zira başkalarını devamlı yerli yersiz ikaz edecek kendi üstünlüğünü ortaya çıkarmak için başkalarını aşağılayacaktır. İnsan bir şeytan gibi değil de bir pota olmalıdır. O potada en katı nesneleri yumuşayacak ve her güzelliği ortaya çıkacaktır.
Atalarımızın bir sözü vardır‘’. İnsan insanın rahmanı, insan insanın şeytanı.’’ Bu cümleden olmak üzere; Bakarsınız bir arkadaşınız sebep olur, güzel ahlakı, doğru yolu, manevi feyizleri bulursunuz, diğer yandan bir arkadaşınız rastlar, sizi faize, zinaya heveslendirir ve yönlendirir veya bir arkadaşınız nefsinizi kabartan, teşvik eden bir söz enjekte ederde, sizi saptırarak darp yaptırır hatta cinayete dahi sebep olur. Burada Rahmanın rahman sıfatı, Şeytanın şeytan sıfatı ortaya çıkmıştır. Bazan birinin teşvikiyle bazanda kendi iradeniz ve ayağınızla gidersiniz. İnsan iniş yolu üzerinde hareket eden araba gibidir. Elbette ki bu yolda virajlar, daha çok rampalar olacaktır. Ayağınız her an frende, gözünüzde yolda olmalıdır. İradenizi kaybederseniz hızlı ve düşüncesiz inişin sonu elbette ki hüsran olacaktır.
Nefsin amiri bu şeytanlardır. Gücün yeterse, al eline bir süpürgede, bu şeytanları bir süpür de bir boyunu görelim. Ne kadar çok içinizde, çevrenizde şeytanların varmış ortaya çıkacaklar. Hani hiç şeytan yoktu, yaşadığımız sürece onu hiç görmedik ve göremeyeceğiz. Şayet şeytan görünmüş olsaydı herkes yüz yüze mücadele edecek ve saldırının nereden geldiğini bilecektik, irademizle bir nefis mücadelesi yapmayacaktık.
Okuduğumuz her surenin, her duanın başlangıcında, sabah uyanıp da salimen yatağımızdan doğrulduğumuzda, Euzu besmele okuruz. Bir işe ve yemeğe başlarken, su içerken, işlerimizin hayra vesilesi olması için Besmeleyi Şerifi okuruz. Mealen şöyle deriz, ‘’Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a CC. sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla’’ Burada bir kurtuluş, bir felaha erişme vardır, her okuyuşunuzda bir sıhhat bulursunuz. Sinirleriniz yatışır, o şeytanın şerrinden emin olursunuz. Adeta gönlümüzün, dilimizin tespihi gibidir.
Kafatasımızın içerisinde ki beyin hücreleri içerisinde gizlenmiş olan aklımızı hiç görmüyoruz ama seni o yönetiyor, o seni insan yapıyor, Dünya yaratıldığından beri zamanı hiç gören olmadı ama saniyeleri, ayları, asırları o yönetiyor. Etrafımızda şeytanı arıyoruz ama o hep içimizde ve çevremizde, her zaman mevcut, hep bizi içimizden yönetiyor.
2010
Mustafa CEYHUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.