- 777 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilinde Aşk vardı, Yüreğinde İhanet–3 Son Nefeste Veda Bölüm -1
Dilinde Aşk vardı, Yüreğinde İhanet–3 Son Nefeste Veda Bölüm -1
Ne acı ki, ben yıllardır onu için savaştığımı sanıyordum. Hâlbuki ben kendimle savaşıyormuşum. Yazık kaybolan yıllara.
Ben Hasan Cevat Kartal. Yeni yolumda ilerlemeye başladım. Hep kıyıda bekleyeceğim sevgilim. Sen gelinceye kadar. Burada benim gibi o kadar çok insan var ki, ancak eşleri geldikten sonra el ele bilinmeze doğru yolculukları başlıyor. Ve benim eşim sensin Veda Arasıl Kartal. Artık hiçbir satırımda ah be canımın içi demeyeceğim. Gidiyorum işte. Dönüşüm yok. Son Nefeste Veda.
Son Nefeste Veda - Bölüm 1
Veda Hindistan yolunda
Derebükü kasabası 2007
Selma’ya verdiğim sözü tutarak Hasan Cevat’ın cenazesini Derebükü kasabasına götüren kafilede bende vardım. Bir daha geri dönüşüm olmadı. Tabi gezmek ve ailemi ziyaret amacıyla gelişlerimi saymazsak.
Aynı adama âşık iki dul kadın olarak bundan sonraki yaşantımızda Selma ile omuz omuza vererek yaşamaya başladık. Ne tuhaftır ki Hasan Cevat Sağlığında beni buralarda tutamadığı halde, ölümünden sonra kendi yanına getirdi. İlk başlarda yaşamanın zor olduğu Derebükü kasabasına Zaman içinde bir parçası oldum. Bazı konuşmalar vardır ki üzerinden yıllar geçsede unutulmuyor. İstanbul’da yola çıkacağımızdan bir gece önce Selma abla bana bir soru sormuştu
_ Hasan Cevat’ı yıllar önce terk etmeseydin bunların hiç biri yaşanmayacaktı. Ben seni ve Hasan Cevat’ı tanımayacaktım. Belki de bu evde yaşayan şu karşı sokaktaki okulda işini yapan bir öğretmen olarak yaşamımı sürdürecektim. Bir kapris uğruna onu terk ederek Birçok insanın hayatında köklü değişiklikler yaptın. Neden onu terk ettin?
Henüz cevabını vermeye hazır olmadığım bir soruydu. Benim yaşadıkları mı kim yaşamak isteyebilirdi ki? Öldüresiye dövülmek. Hafızanı kaybetmek. Bu yetmedi üstüne üstlük bir de Akdeniz anemisine yakalanmak. Bunları anlatsam anlayabilirler mi? Hiç sanmıyorum.
_ Belki bir gün anlatırım abla o zaman sen karar verirsin onu terk etmekle doğru mu yanlış mı yapmışım. Yaşadığım sürece biliyorum ki bu sorunun cevabı boşlukta kalmaya mahkûm olacak. İşin acı tarafı bu adam bana ulaşabilmek için ölümü göze almıştı. Aynı benim yaptığım gibi benimde ölümü göze aldığım gibi. Benimde yaşayan bir ölü olduğum gibi.
Selma ablam On beş şubat iki bin beşte Hasan’ı doğurdu. Zaman hızla akıp gidiyordu. Yedi şubat iki bin altıda Cevat dünyaya geldi. Aylar takvimden teker, teker düştükçe Sonbahar rüzgârları daha sık esmeye başladı. Hayat ağacının dalından ilk düşen yaprak Himmet dayı oldu. Yetim kalmanın ne olduğunu onu toprağa verdiğimiz gecenin sabahı anladım. Artık sabahları bizi uykudan kaldıran sesini hiç duyamayacaktık. Ama önemli olan kim nereye giderse gitsin hayatımızdan çıkarıp atmadık. Hasan Cevat ön bahçede mezarında yatıyorsa Himmet Dayıda arka bahçede yatıyordu. Ve her on temmuzda bütün aile bir araya geliyorduk. Yine kâğıtlara yazıp dereye atacak hikâyelerimiz oluyordu. Bu arada gerçek anlamda bana ait olan ilk kitabım kitap evlerinin vitrinlerinde görücüye çıktı. İki bin altının yılbaşı gecesi gürül, gürül yanan sobanın başında mısır patlattık tombala oynadık çocuklar uyuduktan sonra ben Selma ablama düşüncelerimi anlattım. Hem ağladım, hem ağlattım. Ona sıkı sıkıya sarılırken, onun gözünde Hasan ve Cevat’tan farkım olmadığını gördüm. Bana hep çocuğu gözüyle bakmıştı. Beni yolcu ederken Veda’yı değil Hasan Cevat’ın emanetini yolcu etmişti. O gece sabaha kadar birbirimize sarılıp yattık. En kısa zamanda bütün işlerimi yoluna koyup Hasan Cevat’ın vasiyetini gerçekleştirmek için yollara düşecektim. İlk durağım İzmir sonrası ise Hindistan’a kadar sürecek bir macera. Yaşayacaklarımı Hasan Cevat’la bir araya geldiğimiz zaman ona anlatacağım.
Tuğrul Ahmet Pekel/ 2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.