- 515 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Mis Kokulu Sıcak Ekmek
Tayfun, yatağın içerisinde gözünü açınca, koridordan gelen sesleri dikkatle dinlediğinde, karısının gitme hazırlığında olduğunu anladı.
Buna dayanamazdı işte. Ama hayatın yadsınamaz gerçekleriydi bunlar.
Kavga, gitmeler, ayrılmalar, boşanmalar… Başkalarında gördüğünde anlayabiliyor, hak verebiliyordu da, şimdi kendi başına gelenleri kabullenmek istemiyordu.
Cuma günü, iş dönüşü sonrası yaptıkları kavgadan bu yana, yan yana gelip bir tek kelime etmediler birlikte.
İşte şimdi de, karısı, o gün kavga sırasında söylediği gibi, bu evden çekip gidiyordu.
Saçlarını tararken fırçanın çıkardığı sesi duyuyordu. İşte çizmelerini giydi. Fermuarın sesinden bildi. Şimdi de yakası kürklü kabanını giydi üzerine.
Anahtarlığını çıkarıp vestiyere bıraktı. Daha doğrusu fırlattı oraya. Bunu da duyabiliyordu.
Gidiyordu işte.
Birazdan kapının anahtarını çevirecek, açıp dışarı çıkacak ve arkasından sıkıca çekip basamakları inip gidecekti.
Bir an önce kapatsaydı şu kapıyı. Boğazına düğümlenen kocaman bir şey nefes almasını zorlaştırıyordu Tayfun’un. İnanılmaz hüzünle ve pişmanlıkla doluydu.
Basireti bağlanmış gibi, yerinden kalkıp müdahale edemedi, dinledi sadece karısının merdivenlerden uzaklaşan ayak seslerini.
Onu çok özleyecekti. Oysa dün gece uyumaya çalışırken, bu sabah için ona anlatacağı güzel şeyleri düşlemişti. Yapamamıştı işte, ne gidişine engel olabilmişti, ne de içindekileri dökebilmişti.
Bitkin ve perişan bir halde çakılıp kaldı yatağına. Sağına veya soluna dönebilecek hali yoktu. Yanaklarının iki yanından akan gözyaşları usulca yastığına damladı.
Keşke o buradayken, henüz kapıyı kapatıp çıkmadan koşup sarılsaydım, o zaman ağlasaydım. Gözyaşlarım yastığa değil, onun cennet kokulu boynundan aşağıya süzülüp gitseydi, dedi içinden.
On dakika geçmemişti ki, evin kapısının açıldığını duydu Tayfun.
Olabilir miydi böyle bir şey? Olsa da bu sadece mucize olabilirdi.
Dikkatle sesleri dinledi.
Yine anahtarlık sesi, yine çizmelerin fermuarı, yine vestiyere asılan kabanın sesi.
Sonra onun ayak sesleri.
Yatak odasına doğru geliyordu.
Geldi, yatağın yanına Tayfun’un başında dikildi.
Tayfun uyuyormuş gibi, kıpırdamadan, nerdeyse nefes almadan olacakları bekliyordu.
Yatağın ucuna oturdu. Elini uzatıp parmaklarını Tayfun’un saçlarında dolaştırdı. Yanaklarını okşadı.
Eğilip yanağından öperken, Tayfun inanılmaz bir mutluluk denizinde yüzüyordu sanki. Bitmesini istemediği anlardı bunlar.
-Tayfun, hayatım. Haydi kalk. Ben kahvaltı için çay koyarken sen de banyoya gidip duş al. Haydi, canımın içi. Haydi, kahvaltıya, diyordu karısı.
Açık kalan kapıdan, mutfaktan yatak odasına dolan taze ve sıcacık bir somun kokusu kapladı her yanı. Fırından yeni alınmıştı. Taze, sıcacık ve mis kokulu…
YORUMLAR
Taze ekmek kokusunu ekran başından almış gibiyim şu anda. Ne kadar içten ve güzel bir yazıydı. Bazen kısacık anlar bir ömür gelir ya insana, işte öyle bir şeydi. Nefis bir kurgu ve anlatım. Tebrik ederim. Saygı ve selamlarımla..
Aysel AKSÜMER tarafından 1/17/2011 11:37:39 AM zamanında düzenlenmiştir.