OKU' MAK VE DÜŞÜN' MEK
OKU’ MAK VE DÜŞÜN’ MEK
Allah’ın biz kullarına indirdiği vahiy, Kur’an’ ı Kerim; "İKRA" ile başlar.Yani "OKU" . Üstelik emir kipiyle söyler bunu Allah "OKU". Ancak ne yazık bizler, okumaktan ve düşünmekten o kadar uzak kalmışız ki; Allah’ın, bizden istediği okuma ve düşünme emrini hep gözardı etmişiz. Biz, Allah’ın okuma ve düşünme emrini yerine getirmeyince hep, birileri bizim yerimize okumuş, düşünmüş, karar vermiş. Hayatımızın her alanında Vahiy ile hareket etmemiz gerekirken, Vahyi hayatımızdan çıkarmış, ama sözüm ona çok değer veriyoruz anlamında kaldırıp, duvarlara asmışız. Allah’ın bizden okumamızı istediği vahyin, neredeyse kapağını bile açmamışız.
"DÜŞÜNMEK" Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimet. Bu nimetin farkına varmamız için Allah bizi sürekli uyarır: "ne kadar da az düşünüyorsunuz" "halâ akletmeyecek misiniz" "aklını kullananlar için...." "aklınızı kullanın" diyerek "düşünme" eylemine sürekli vurgu yapar. Ve bir önemli konuya daha vurgu yapar Allah. Bize verilen bu düşünme nimetinin başkasına devredilemiyeceğine. "O’na " asla ortaklar koşulamıyacağına. Bizler, okumak ve düşünmek fiilini terkedince, hayatın her konusunda ilahlar edindik. Din konusunda, siyasette, ikili ilişkilerde, birilerini kendimize tabu yapıp, peşinden sürüklendik. Vahiy ile yürüdüğümüz zamanlar, yani "okuyup" "düşündüğümüz" zamanlar bilimde, fende, matematikte, tıpta çığır açan bizler, şimdi sadece oradan oraya, birilerinin peşinde sürüklenir olduk.
En büyük gücümüzün "vahiy" olduğunu anlayan güruhlar ilk önce bizleri vahiyden uzaklaştırdılar. Bunu da "vahye" anlaşılmazlık, ulaşılmazlık yaftası yapıştırarak yaptılar. Vahyi kutsayıp duvarlara astırdılar. Siz anlamazsınız, sizin yerinize biz okur, size anlatırız dediler.
Oysa Allah, Kur’anı Kerim’i "okunup anlaşılsın" diye, "MÜBİN" yani,"apaçık, anlaşılır, varlığı gizli olmayan, gerçeği beyan eden " olarak vasıflandırmıştır.
O halde sorun nerede? Artık "OKUYUP, DÜŞÜNSEK Mİ " ACABA?
Birilerinin doğru kabul edip, bize empoze ettiği fikirlerin peşinde, selin üzerinde sürüklenen saman çöpü gibi sürükleneceğimize, dinde olsun, siyasette olsun, bize gelen haberin doğruluğunu, getirenin samimiyetini, gerçekliğini, "önyargısız", "tabusuz","yargısız infazsız" sadece ve sadece"insan olmanın verdiği onura yaraşır " şekilde aklımızı, vicdanımızı, hiç kimsenin vesayeti altına vermeden "İKRA" gereği "OKUYUP, DÜŞÜNSEK Mİ " ACABA.
Mü’min Suresi 58.ayet ".... ne kadar da az düşünüyorsunuz"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.