- 964 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bana Seni Sevdiğimi Bildiğini Söylesen, Ölmem için Sebep Olursun... (DENEME) (2)
Aşk teslim olmuştur,
bedelini ödediği hayata…
Ve kendine, diğerini boş vererek…
ELLERİNİ KALDIRMIŞ TESLİM OLMUŞTUR HAYATA…
Ben bu oynaşta yokum, bak başının çaresine,
demekle HAYATINI GAZLAR VE HAYATI İPLEMEZ…
GÜLE GÜLE BİLE DENİLEMEMİŞ,
KOPUK BİR SEVGİ BU.
Kopuşmuş bir sevmekti,
Belki de,
unutamam dememin son bedeli,
güle güle diyememek…
Unutulan sevdalar kitabı yazmışsın, konusuyla, hadi boşver,
KİM UNUTULAN SEVDALARIN ARASINA KATILMAMIŞ,
HANGİ YAZAR YAZMAMIŞ UNUTAMADIĞI SEVDASINI,
Baksana nete, günün şiirlerine, kimler gidenin yolunda ayakta kalmaya çalışmamış
SEVGİ BU UĞRUNDA ÖLÜNMEZ, UĞRUNDA YAŞAMAK İÇİN YOLUNDA KALINIR.
Sen öldün mü benim için, HANİ ÖLÜRÜM, ÖLÜRÜM YOLUNA SÖZLERİN, AYAKTA GİBİSİN AMA ÇÖKÜKSÜN...
Benden farkın ne, hadi aç tel’i, konuş var mı sende o yürek, boş ver...
ŞEYTAN SAT ANASINI KADERİN DİYOR...Yazık oldu yaz akşamlarında kavrulduklarımıza, kış akşamlarında saçaksız damlarda, saçakaltı kafelerinde ıslandıklarımıza...
YA KARLAR YAĞDI BEDENLERİMİZE BİZ YİNE YILMADIK DA, NE BU AYRILIK ŞİMDİ? Hiç olmazsa BİR KEZ SEBEBİNİ SÖYLE... Boş ver benim iyi adamlığa uzanan yollarıma...
FIRTINADA RAKS ETME CÜMBÜŞÜ BU, TOPAL BACAKLA HORON ÇEKMEK GİBİ BİR ŞEY... Nerede o, horon çeken yiğitler, saniyede kaç defa topuk vuruyor...
TOPAL BACAKLA YÜREĞİM KAÇ DEFA GÜMBÜRDÜYOR. Seni görünce kaç sonsuz defa yerinden fırlıyordu. Sen kaç sonsuz defa bir ayağını sırtına doğru kaldırıp boynuma sarıldın...YA, SEVGİ OYNUYORDU ARAMIZDA. Oysa şimdi, sen bir taraftan, BEN BİR UÇTAN KAZDIK SEVGİYİ... HASTALIĞINI BİLE ÖĞRENEMEDEN GÖMÜLDÜ GİTTİ...
NE KARA BİR AMAÇ BU, SEVGİYİ GÖMMEK... Meyve verecek kendi ağacımızın kuruyuşunun sebebini bilmeden beklemek bu...
Tasarlanmış, düşünülmüş, bütün terslikleri hesaplanmış ve uzun bir zamana yayılmış bir gidişti bu...Kökeni güvene dayanan, kandırılmış bir sistemdi bu planlı gidiş...
VE BEN, SADECE SONU BEKLEYEN, BİR ZAMAN BEKÇİSİYDİM...
Yoğurtlu sarmısak yedik biz bu sevgiyle...
Kimsenin yanına yaklaşacak halimiz yok.
Kimsenin yüzüne bakamayız, hele sevginin...
Birbirimize kokuyoruz,
sevgiye kokuyoruz, yanına bile yaklaşamayız, biz bu sevgiyi kokuttuk canım içi, diye diye...
Ya biz kendimize bile sarmısak kokuyoruz, BELKİ DE ONUN İÇİN KAÇTIN SEN...
BELKİ DE, BU SEVGİ BİZDE KOKTU ÇOK KALDI DİYE...
Bir ailede farklı zamanlarda doğan çocukların, birinin haklarının, diğerine göre, tartışılması gibi bir sevgi paylaşımıydı belki de bu... Kimin ne tarafından tutmak istemediği gibi... Birisi gider, birisi kalır. Çıkmaz sokağın iki köşesinden tutulması sanki...
KÖŞE BAŞI NÖBETÇİLİĞİNİN BİTİŞİ OLDU BU SEVGİ...VE SEN DİĞERİNİ DUVAR BAŞINDA BIRAKARAK, ÇIKMAZI ONA HEDİYE ETTİN...
KOLAY HEDİYE TEMİNİ BU...
Oysa ben KALAN ÖMRÜMÜ BİR DAMLA GÖZYAŞINA DEĞİŞİRİM demişken sana,
YETER Kİ AĞLAMA DEMİŞKEN...
Bu nasıl bir çıkış noktası, tepebaşı görünmedi, kör karanlık bir boşluğa uzandı, kalan yaşamım. BİLİYORUM Kİ SEN AĞLAMIYORSUN...
“BANA SENİ SEVDİĞİMİ BİLDİĞİNİ SÖYLESEN, ÖLMEM İÇİN SEBEP OLURSUN.”
Günlerdir bu cümlemin peşine takıldım, düşündüm, düşündüm...
ne demekti bu bildiğini söylemen, ölüm sebebim... Cevap aradım durdummm...Kendi cümlemin cevabını senden beklememdi sıkıntım... Bana sen yazsaydın ne derdim diye düşündüm.... Sen ne dersin ki? Hiç düşünmek ister misin? ... Boş ver...
Ben senin yerine söyleyeyim cevabını sen yorumla...
SEVİNÇTEN ÖLMEK KADAR SEVİLMEK GÜZEL Mİ?
Yoksa,
ÖLECEK KADAR KARA BİR YAZGI MI OLUR SEVMEK?
“”””SEN BENİM İÇİN ÖLME, ÇÜNKÜ SEN SEVGİSİN.””””
İşte sorun burada... Bu cevapta saklı....
”””ÇÜNKÜ SEN SEVGİSİN, BENİM İÇİN ÖLME...””
İSTER SEVİNÇTEN, İSTER KAHIRDAN OLSUN, ÖLDÜĞÜNÜZ AN, BENİMDE YÜREĞİMİN RİTİMLERİ SON BULACAKSA, KORKUTMUYOR ÖLMENİZ... BENİM İÇİN ÖLME, ÇÜNKÜ SEN SEVGİSİN...
Evet cümle ve anlatılmak istenen buydu belki de, bir şafak kızıllığı sanki yürekten fışkıran sevgi sesi... Belki kaybetmenin odunu olduğu bir ateş topu..Bir çember içinde yanmak için elimizi uzatmamız...Kızgın bir demirin dövülmesi sanki, yaraya batmış bir şişin kıvrık ucunun çıkarılması sanki, kanayamayan, hıçkıramayan nefes sesi, inleterek acıyı insanın böğrüne gömen... Bir yoksunluk. bir unutulamamazlık, belki de bir buhar, gökyüzüne uçup, tekrar yağmur olan, içine akıttığı göz yaşları... Katran karası asfaltın çatlaklarına akan, ter damlaları belki de dökündüğümüz... Buz karası bu, siyahlaşan bedenlerimizden akıttığımız, yanmış odunun isi. kendine ölememek, konuşamamak. yazı duvarlarına seni seviyorum diye yazamamak, bir kez olsun bile, ölmek istiyorum deyip, kendine bile ölememek...
Biz hasret şarkılarını dinlensin diye yazdık, kendimiz dinlerken ağlayalım mı olsun istedik...
Bir çaresizlik ritmi bu belki de mırıldandığımız...’ben hâlâ deli, hâlâ belâlı’... Belki de son ritim bu, ’sen beni öldürdün dünyada bıraktın’ belki de son nara... Bir pişmanlık, bir yok oluşa gidiş...
Neden kalınsın ki dünyada,
Öldüğünüz an, benim de yüreğimin ritimleri son bulacaksa,
korkutmuyor, ölmek...
Son ses bu, buğulu gece sesi, ıslak nemli, biraz da çatallı...
Unutulmaya giden sevdalar, sanki bir akustikle kulaklarımızda...’Dönülmez akşamın ufkundayım, vakit çok geç’...BU SON ŞARKIDIR EY SEVGİM, ÖLMEK İÇİN ÇOK ERKEN YAŞAMAK İÇİN ÇOK GEÇ... YENİDEN SEVMEK İÇİN ÇOK UZUN YOL, SENİ YAŞAMAK İÇİN ÇOK DAR ZAMAN... Zamansızlık bu belki de yeniden sevmek için, yeniden yaşamam için seni çok imkânsız...
hüzün şarkılarını söylemek içinse, çok geniş zaman...
Unut’ama, beni, unutamam mı seni... Seni... Çözmek için çok, çok dar zaman...
Yine yaptın yapacağını yazmayayım artık böyle şeyler diyordum...
Devam etsem yine dökülürüm belki daha sonra...
İstersen sen tamamla... Bana göre eksik... Sonuç yok ritim durmamalı...
Bu hesaplaşma kara kutunun bulunup çözülmesine kaldı. Bu ikimizin öfkesiz karşılaşmamıza kaldı...BU DA İMKANSIZ...
Romantizmi tavana asıyorum...Kalın kalın urganlarla, beşik gibi sallanışını düşünüyorum, göz diplerimden beynime fışkırtarak, koyu bir gözlük camının ardından bakıyorum, seninle hesaplaşma düşünceme...
“””İMKANSIZ HIRSLARIN PEŞİNDEN KOŞUP TÖKEZLENME BU””” diyorum...
“”HIRS VE ÖFKE İKİZ KARDEŞ DÜŞÜNCE ZİNCİRİNDE””” sabahı zor olan geceler de uzadıkça uzuyor kulvar... Koşu alanının sonu hiç görünmüyor...
sigara üstüne sigara patlatıyorum.. Ciğerlerim öfkeden, çok, çok yanıyor.
BİR KÖŞEDE ÖFKE BİR KÖŞEDE HIRS...NE TÜKENMEZ BİR BECERİSİZLİK BİR BAŞ EDİLEMİYOR.
Bir yanık kokusu giriyor genzime duygusallık dumanıyla.
DUYGUSAL BİR DÜŞ DÜŞÜNCENCESİ DÜŞÜYOR GÖZLERİMDEN YÜREĞİME,
TANIYOR YÜREĞİM ÖZ KARDEŞİ DUYGUSALLIK, ÖZ KARDEŞİ DUYGUSALLIĞIN BAKIŞLARINI...
VE ÖFKE UTANIYOR... Ve cam çerçeve, kapı pencere dağılıyor hesaplaşma savaşında...
“”O DİYOR SEVGİ,
KÜÇÜCÜK BİR ÇOCUK,
BAŞTAN BELLİ DEĞİL MİYDİ,
BU SAVAŞ, HESAPLAŞMA,
KAYBETMEKLE BİTECEK...
ŞAVAŞ BİTİYOR,
HESAPLAŞMA,
KARŞILAŞILAMADAN,
KONUŞULAMADAN,
BİTİYOR...
Bu yüzyıl üzeri savaşlar gibi, savaştıkça, hesaplaşılmak istenince, hep başlamadan bitecek.
ÇÜNKÜ BU SEVGİNİN MUHATABI YOK...
ÖLMÜŞ...
Ölmüş askerlerin orduları ile, savaşın yapıldığı nerede yazılmış...
BUNUN ADI BAŞLAMADAN BİTEN SAVAŞLAR LİSTESİNE GİRER...
SEVGİ SEN BENİM İÇİN ÖLME, ÇÜNKÜ SEN SEVGİSİN...
bir de,
bana seni sevdiğimi bildiğini söylesen,
ölmem için sebep olursun...
ister sevinçten,
ister kahırdan olsun...
Herkesin akşamı
herkesin gecesi bu.
Benimki kabus gecesi...
Avuçlarım sen kokuyor,
siyah karyolamın demirleri sen kokuyor,
odam için için sen kokuyor.
Ve ben,
çıldırıyorum,
her geceden sonra
bu gece de çıldırıyorum...
Bu hesaplaşma seninle,
hesaplaşmaktan çıktı,
kendimle hesaplaşmaya dönüştü...
Yine sen kazandın, savaş bitti...
Arenadaki boğa omuz diplerinden,
üç kılıç yedi ve öldü...
ÖFKE ÖLDÜ, RUHU SEVGİYE, KAYIP SEVGİYE DÖNÜŞTÜ..
BEN YİNE KAYBETTİM...
KAYBEDİLEN SAVAŞLARDAN BİRİ DE BU, İSİMSİZ ÖFKE SAVAŞI...
Bunun taraftarı yok. Belki sevginin öfke ile savaşı... öfke her zaman kaybetmez mi? Yine sonunu kendi hazırladı...
ÖFKE KALEMİ DÜŞTÜ, HESAPLAŞMAYI BOŞVER.
Sevgi kazandı, sevginin ruhu galip çıktı bu arenadan,
AMA YARALI, YARASI İÇİNDE...
SEVGİNİN YARASI İÇİNDE KALDI,
yanık bir pamuk fitili gibi is kokuyor.
Başardık iste,
SEVGİYİ İS KOKUTTUK...
GENİZLERİM YANIYOR
SEVİNDİN Mİ?
Neye yaradı?
Boş ver,
ALAN RAZI VEREN RAZI...
ŞEBNEMÇİÇEĞİ, UNUTMA Kİ, BÜTÜN ÇİÇEKLER SOLAR...
Ben, kaktüsçiçeği, kahverengi olarak soldum, bir gün sende solarsın...
BAHAR DALLARINDAKİ ÇİÇEKLER KURUMASAYDI, KİM YENİ GELECEK BAHARI GÖRÜRDÜ...
Belki de çok sevilmemin, çok sevmemin bedeliydi,
sayfalara döktüklerim....
Cehennem kapısı sıcağındaki bir sevgiydi belki de bana,
yüzüme çarpan.
Cehennem sıcağında ki sevgimdi,
belki de beni yakan....
Bir şimşek çakması, bir yıldırımla danstı,
belki de hayatımın gölgesi...
Bana bu hesaplaşmada bir bedel ödeten...
Katran karası bakışlarım şimdi süzüyor,
gülerek nefes aldığımız bulvarları,
dinlesinler diye yazdığımız şarkılar çalıyor şimdi
benim suskun dolaştığım kuytu parklarda.
Ölümsüz aşkların kahramanlarının oynadığı filmler,
sinemalarda gösterimde...
Belki de bizi anlatan kitaplar okunuyor uykusuz gözlerle, sevenlerin ellerinden.
Biz ne masal kahramanı,
ne de kimsenin yaşamadığı aşkı yaşayanlardık,
sadece sevmeyi,
saygın sevmeyi bilerek yaşayanlardık...
Hayat bize boş resim çerçevesiyle,
bir aşk portresi bıraktı
ve biz yüreğimizden başka asacak yer bulamadık...
OYSA YÜREK DELİK DEŞİK, VE BİRTEK ÇİVİ ÇAKILACAK YERİ YOK....
Çerçeve bir yalnızlıkla salınım halinde,
ve biz, bir sağa bir sola savrulduk...
VE YALNIZLIĞIMIZLA BERABER YALNIZLIK ÇERÇEVELERİNDE ŞİMDİ AŞK DEDİĞİMİZ BİZ...
Bir de,
yalnızlığımızla başlayan bir hesaplaşma oldu şimdi çaresizlikle baktığım.
İşte bu imkansız...
İnsanın oturduğu sandalyenin bacağına tekme atması gibi bir şey...
Paldır küldür düşmek bu olsa gerek...
Yarasalar karanlıkları sever, benim başım döndü yarasa kovalamaktan.
Yaa, boş veriyorum,
HER GÜN DOĞUMUNDA, YARASA KUŞU GÜNEŞE MİSAFİR GİDER NASILSA... KAYBOLUR GÜNLERDE, kalırım ben günlerle...
OKUYA OKUYA SON BULMAYACAKSA, SON OKUDUĞUM OLURSUN BİTER...
SANA BİRLEŞTİRELİM YAZILARIMIZI DEMİŞTİM...
Ya, boş ver NASILSA BİR YERLERDE SEVGİ ÇİÇEKLERİ AÇAR...
Ben de,
yeniden sevmeye alışırım... Senin karanlığında kurtulup yeni bir aşkla, severim sevgiyi...
Mustafa Yılmaz
(İzmir_ Çandarlı)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.