- 763 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilinde aşk vardı. Yüreğinde ihanet-2/ Bir sevda masalıydı bizimki bölüm-22
Bir sevda masalıydı bizim ki bölüm–22
Buraları pek değişime uğramamıştı. Evi bulmak “ zor olmadı. Kapının zilini çalarken, içimden aklıma gelen bütün duaları okumaya başladım. İnşallah kapıyı tanıdık bir yüz açar ve çabalarım boşuna gitmemiş olur. İçeriden gelen ‘kimsiniz’ sorusunu duyunca kalbim küt, küt atmaya başladı. Telaşla cevap verdim:
_ Adım Deniz Zeliha ile görüşecektim. Eski iş yerinden bir arkadaşıyım.
Sesini duyduğum kadın kapıyı açarken bir taraftan da, içeri doğru seslendiğini duydum’ Zeliha kızım buraya gelsene seninle konuşmak isteyen bir bayan var’’Bir dakika geliyorum anne!’
Kız annesinin arkasında görününce tutmuş olduğum nefesimi birden saldım oydu. Üzerimden büyük bir yükün kalktığını hissettim. Büyümüş serpilmiş koskocaman genç bir kız olmuştu. Daha da önemlisi bakışlarından beni tanıdığını anladım.
Zeliha:
_ Deniz abla sensin değil mi? Anne çekil kenara Buyur geç içeri abla. Beni evin salonuna aldılar. Gözüme ilk çarpan şey duvardaki büyütülmüş fotoğraf oldu. Bir masanın etrafına toplanmış dört kişi. Ben, Veda, Zeyno ve Reşat. Ben resme bakarken arkamdan Zeliha’nın sesini duydum:
_ O fotoğraftan geriye sadece sen kaldın Deniz abla. Ağabeyimin İzmir’den cenazesini getirdik. Veda abla Hindistan’da trafik kazasında, ablam ise oda Hindistan’da bir yankesicinin bıçak darbeleri altında can verdi.
Deniz:
_ dur bir dakika sana yetişemiyorum. Sen biraz evvel ağabeyinin İzmir’den cenazesini mi getirdik dedin?
Zeliha:
_ Evet, doğru duydun. Cenazesini getirdik. Ama dur çekmeceden ağabeyimin Zeyno ablama yazdığı mektubu getireyim onu oku.
Mektup kısa ve netti.
Canım kardeşim Zeyno’ya
BU mektup eline geçtiğinde ben büyük bir ihtimalle uzun bir yolun başında olacağım kardeşim. Yapamadım, olmadı. Ona duyduğum sevgi kinimden daha ağır bastı. Bana dönmesine de ikna edemedim. Onsuz yaşayamayacağımı da biliyorum. Geriye bir tek şey kaldı. Ona doğrultamadığım silahı kendime doğrulttum. Hakkın helal et kardeşim anam ve Zeliha sana emanet.
Ağabeyin Reşat
Başımı kaldırıp Zeliha’ya baktığıma Gözlerinden yağmur gibi gözyaşı akıyordu. İçimden ağabeyinin mektupta yazdığı kadar dürüst olduğunu yüzüne haykırmak istedim ama Zeliha’nın yüzüne bir daha bakınca fikrimden caydım.
Zeliha:
_ Niçin buraya geldiğinizi tahmin edebiliyorum. Şimdi bana ablam Zeyno’nun Hindistan’da ne işi olduğunu soracaksınız. Siz sormadan ben söyleyeyim. Ablam ağabeyimin yazdığı mektubun hiçbir satırına inanmadı Veda’ya büyük bir kin beslemeye başladı aslına bakarsanız haksızda değildi. Orada ölen sadece ağabeyimin öldüğünü sanıyorsan aldanırsın Zeynep abla. Önce annem öldü sonrada ablam kim bilir beklide sıra bende. Beni anlayacağını pek sanmıyorum.
Deniz:
_Ben geçen bu kadar sene sonra, buraya hesap sormaya gelmedim. Sadece merakım gidermeye geldim. Şöyle de diyebiliriz aradaki bazı boşlukları doldurmak istiyorum ki taşlar yerli yerine otursun. Çektiğin acıya saygı duyuyorum ama, bilmediğin gerçeklerde var.
Zeliha:
_ ne gibi gerçekler?
Deniz:
_ Reşat Veda’yı, Hasan Cevat’ı öldürme tehdidi ile bir otel odasında buluşmaya ikna etti. Buluştular ne mi oldu? Veda’yı feci bir şekilde dövdü. Burnunu kırdı. Başını defalarca duvara vurdu. Odadan dışarı taşan gürültü koridordan geçmekte olan iki kişinin dikkatini çekti. Ağabeyin bir fırsatını bulup kaçtı. Veda’yı hastaneye kaldırdılar bu arada Veda’nın hafızasını da kaybettiğini söylemeliyim. Uzun bir süre hastanede yattı kendine gelip iyileştiğinde ise eski Veda’dan eser kalmamıştı. Gülmeyi unutan çok az konuşan bir veda. Anlayacağın ağabeyin mektupta yazdığı kadar masum değildi. Ama baştan dediğim gibi ben bunları sorgulamak için gelmedim sadece merakımı gidermek. Ve sizin de doğruları bilmeniz gerekirdi bence.
Çantamdan ablasının da içinde olduğu birkaç tane fotoğrafı eline verdim ‘her halde bu resimler ablanın hayatta iken çekilmiş olan son resimleri olacak sende kalabilir’. ‘ Yavaş, yavaş kalksam iyi olacak daha yolum uzun.. Kendine iyi bak Zeliha.
2
Dönüşümde bizimkileri evde maçın kavgasını yaparken buldum. Hala kozlarını paylaşamamışlardı.
Beni merakla bakan gözlerle karşıladılar. Öğrendiğim her şeyi sırası ile anlattım. İlk soru Cevat’tan geldi.
_ Peki, abla şimdi ne yapacağız?
Deniz:
_ Şimdilik yapacağımız bir şey yok. Bundan sonrasını sana ben anlatacağım. Veda on sekiz Ağustos Cuma sabaha karşı bize geldi. Aslında baştan niyeti annesine gitmekmiş ama İstanbul’a yaklaştıkça cesareti kırılmış. Kapımızı çaldığında bize haber vermeden gelmesine oldukça şaşırmamıza rağmen Vedanın yüzünde gördüğümüz yorgunluk alametleri soru sormamızı engelledi. İçeri girdik buna rağmen yatması yinede öğleden sonrayı buldu. Yorgunluktan bitkin olmasına rağmen yatması öğleni sonrayı buldu. Cumartesi sabahına kadar deliksiz, hiç ara vermeden uyudu. Kahvaltıdan sonra salona geçtiğimizde başından neler geçtiğini anlatacağını ummamıza rağmen bize, Hasan Cevat’la yaşadığı bir buçuk seneden hiç bahsetmedi. Tek söylediği şey eve gitmeye cesaret edemediği idi ki bunu zaten tahmin etmiştik. Gün geçtikçe Veda eski Veda olma yolunda hayli mesafe kaydetti. Bir sabah kahvaltıdan sonra keyif çayı içerken Veda:
_ Deniz ben bu hafta Bilge ablayla konuşup orada işe başlamak istiyorum sende benimle gelsene Yine eskisi gibi beraber çalışalım.
Deniz:
_ Bilmem Mert’le konuşmam lazım. Valla doğrusunu istersen ben tembelliğe alıştım doğrusu.
Mert’le konuştuktan sonra Veda’ya seninle beraber bir şartla çalışırım, Bu gün Bilge Ablanın yanından ayrıldıktan sonra doğru sizin eve gideceğiz tamam mı?
Veda:
_ tamam, Deniz zaten daha fazla erteleyemem ne olacaksa olsun. Korkunun ecele faydası yok.
Böylece Bilge Ablayla konuştuk bizi seve, seve işe aldı. Veda sözünde durdu ve Baba evinin kapısını çaldık. Hiçte korktuğu gibi olmadı Veda’ya sevgi ile sarıldılar el birliğince bilerek veya bilmeyerek Vedanın yaralarını sarmak için uğraştılar. Ama bizim bildiklerimizden daha fazlasını öğrendiklerini sanmıyorum. O günden sonra Hasan Cevat’la Veda bir kere daha burada bizim evde bir araya geldiler. Ben inanıyorum ki o gece bir ömür boyu sürecek evliliği bir gecede yaşadılar. O geceyi anlatmama zaten gerek yok. Kitabında en ince detayına kadar anlatmış Hasan Cevat. Benim inandığım tek şey ise ikisinin cennette el ele mutlu bir şekilde dolaşıyor olmalarıdır. Benim anlatacağım bu kadar çocuklar. Artık gerisini sen Şirvan’ anlatırsın.
Tuğrul Ahmet Pekel 2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.