- 522 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EŞİTSİZLİK SUÇTUR (doksanlı yıllarda Sabah gazetesinde yayımlanmıştır)
Karl Marks, emek(proloterya) ve kentsoyluluk(burjuvazi) arasındaki sorunun, mülkiyet ve çıkar ilişkisiyle kurulmuş, sınıflı, yanlış düzenden kaynaklandığını, emeğin bu sınıflı düzende hak ve özgürlüklerini kazanabilmesi için örgütlü bir savaşım vermesi gerektiğini söyler. Böylece özünde, sınıf olmadan önce insan olan ve varolma kaynağında eşit olan bu iki toplumsal sınıfın, savaşımları sonucu sürem içinde birbirini yok ederek insan olma bilinciyle yeni bir toplumsal düzen olan “komünizm”i oluşturacağını, kurulacak bu yeni düzende “ilerletici olmayıp geriletici olan” insanla insan arasındaki çelişkinin, “eytişim gereği ve ilerletici, geliştirici olan” insanla doğa arasındaki çelişkiye dönüşeceğini; daha doğru bir deyişle, bugün var olan iki çelişkiden insanın insanla olanının bitip, yaratıcı uğraşlarının insanın doğayla olan çelişkisine yöneleceğini savunur.
Özünde insan olan bu iki ayrımlı toplumsal savaşımı, emeğin kentsoyluluğu yok etmesi adına, Lenin’in Sovyetler Birliği’nde gerçekleştirdiği gibi “prolaterya diktatörlüğü”ne dönüştüğünde; beklenen ve düşünülen sınıfsız topluma ulaşmak yerine, insanın insanla olan çelişkisinin sürdüğü toplum biçiminin devamını sağlamış olmaktadır. Yani roller değişmiş; ancak yapı aynı kalmış bir toplum biçimi oluşmaktadır. Özde insan iki ayrı sınıf olan kentsoyluluk ve emek yok olup, insan temelinde kurulacak bir toplum yerine, bugün ezilen emek, egemen güç de kentsoyluluk iken, yalnızca roller değişip yapı aynı kalarak; ezilen dönemin kentsoyluluğu, egemen güç ise iktidarı ele geçirmiş ve emek adına karar verme hakkını kendinde gören yeni yönetici sınıf olmaktadır. Sınıflı ve sömürücü düzen sürmektedir.
Günümüzde var olan kadın erkek çelişkisi ve savaşımı da aynı temelde sürmektedir. Varoluş gereği özde insan olan kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik erkeklerin suçu olarak doğmamış, mülkiyet ve çıkar ilişkisine dayalı yanlış düzen gereği oluşmuştur. Bunun için de, kadın da erkek de eşit oranda suçludur. Leninist emek ve işçi sınıfı(proleterya) savaşımı benzeri bir feminist kadın savaşımı başarıya ulaştığında, eşitliğin sağlanması yerine, “proleterya diktatörlüğü”nde olduğu gibi özde aynı çıkar çelişkisine dayalı; ancak rollerin değiştiği yeni bir eşitliksiz toplum oluşacaktır. Sorun, kadının erkekle olan çelişkisi değil, insanın insanla olan, çıkara dayalı çelişkisidir. Her ne denli adına erkek egemen denmişse de aslında para egmen bir sistem yaşanmaktadır ve kadın da erkek de paranın egemenliğinin kendilerine verdiği rolu oynamaktadır. Paranın egemenliği kırılmadıkça ister erkek egemen olsun ister kadın egemen değişen, rollerden başka bir şey olmayacaktır. İnsanın insanla olan çelişkisinin yok edildiği toplum düzeninde, özde insan olan emekle(işçi sınıfıyla) kentsoyluluğun çelişkisinin yok olması yanında kadının erkekle olan çelişkisi de yok olacak; insanın doğayla olan çelişkisi; yani yaratıcı düşüncenin doğaya karşı savaşımı oluşacaktır. Bu da hemen ve kolay elde edilecek bir süreç değildir. Bugün sorun sınıflı toplumun sınıf çelişkisi ve mülkiyetin oluşturduğu güçler dengesizliğidir. Vatandaş Recep(!) karısından ve çevresindeki kadınlardan ne denli daha özgürse de, bayan Sabancılar ve bayan Alatonlar da vatandaş Recep’ten daha fazla özgürdür.
Adnan Acar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.