- 707 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ELEK YILLAR…
Sevinemiyor insan belli bir yaştan sonra…
Doğum günleri, yeni yıl kutlamaları eski hazlı mutlanışlarla kıpırdatmıyor yüreği. Yeni bir sayfa açıldı önümde sevinçleri sarmıyor yüreği artık…
Hüzün, hazan…
Bir yılı daha bitti bana biçilen ömrün hayıflanmaları karışıyor, çok şükür bir yıl daha yaşayabildim mutlanışlarına…
Buruk oluyor kutlamalar…
Umutlara olduğu sanılamıyor yeni bir yıl ya da yaşa yürüyüşün. Atılan her bir adımın ölüme daha bir yaklaştırdığını hissediyor insan.
Sevinemiyor, mutlanamıyor, kutlayamıyor doğrusu şöyle dolu dolu ve ağız tadıyla…
Umuntular yerlerini kendince hesaplaşmalara, hayatla muhasebeleşmeye, ardınca da umutsuzluklara terk ediyor mutluluğun umursuzluğu yanı sıra…
Yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış ya hani, birilerinden bir alacağım var mıydı diye…
O eski defterleri gözden geçiriyorsunuz, bir güzellik, bir mutlanış, bir yerlerde gözden kaçmış ya da unutulmuş dostları, sevgileri, sevdaları arıyorsunuz umutla sayfalarında geçmişin…
Bulamadıkça, rastlayamadıkça ya da bulduklarınızın sahteliğini veya bu gün yok olduklarını görüşle, daha bir yıkılıp daha bir epriyorsunuz mutsuzluğunuza mutsuzluk katmerlenerek…
Yalnızlığım yeni değilmiş, hep yalnızmışım meğer ben de, görememişim şimdiye dek, var sanmışım, varlar sanmışım onları meğer diyorsunuz…
Anlıyorsunuz ki zaman elekmiş, zaman içerisindeki yaşamlar sınavıymış hayatınızdakilerin.
Acıyla görüyorsunuz zamanın eleğine o hayatınızdakileri koymuş oluşunu…
Yıllar değilmiş meğer geçen, eleğin savuruşu, silkeleyişiymiş…
Yüreğiniz daha bir acıyor, her bir hücrenizde ayrı bir acı, ayrı bir sızı hissediyorsunuz…
Hayretle fark ediyorsunuz umutlarınızı da yitirmişliğinizi…
Meğer ben umutla yaşadığım sürece yalnız değilmişim, umutla yaşadığım için yalnız değilim sanıyormuşum. Umutları yitirmişliğim şimdi yalnızlığımın nedeni...
İşte şimdi yalnızım diyorsunuz!
Eleğin altındaki o devasa yığına bakıp gözyaşlarınıza engel olamazken, üzerindeki birkaç güzide var oluşun daimiliğiyle şükrediyorsunuz içiniz buruk da olsa…
Lakin kimi yok artık, başka bir dünyaya göçmüş, kimi çok uzaklarda sizden, sadece hissedebiliyorsunuz, var olduklarını bilmekle de yetinmeye çalışıyor, varsın uzaklarda olsunlar, varsın ellerinin sıcaklığını duymayayım, var olsunlar, varsın uzak olsunlar, yeter ki sağ ve sağlıklı olsunlar diye dualarınıza şükürleri paydaş ederek yalnız ve soğuk yüreğinizi ısıtmaya çalışıyorsunuz…
Yalnızlık daha bir büyüyor, bel büküyor, epriterek daha bir çörekleniyor yüreğe…
p.r.alkan
YORUMLAR
Sevgili Perihan Hanım'cığım, hayatı öğrenmeye devam ettik bunca yıldır. Her öğrenmemizde bir başkasına daha çok yakınlaştık. Daha çok güçleneceğimizi düşündük. Ancak hayat öğrettiklerini değil öğretemediklerini sordu bizden...Oysa öğrendiğimiz gibi olsaydı her şey ne güzel olurdu. Öğrenemediklerimiz hayatın doğrularına galebe çaldı. Ezdi geçti doğrularımızı ve yalnız kaldık...Çok kutluyorum. Öğrenemediklerimiz ve öğrenmek istemediklerimiz yüzünden yalnızsak yalnız olmak tercihimdir. Çok sevgilerimle...
perihan hanım ,tebriklerim bolca ,zevkle okudum ...ne kadar dogru ne kadar yerinde tesbitler bunlar ,zaman zaman içsel huzursuzluk duymak her insan gibi ,ama bu huzursuzlugun adını tanımlamak bazen zor olur.. insan yakıştırmaz kedine düşünemez konduramaz vs.... bahaneler buluruz kendimizce ,işimize gelmediğinden bulduklarımıza inanırız , oysaki asıl sorun bu işte gerceği hissedince yahudiler gibi dolanırız eski tlf defterlerine ...bazen pişmanlık bazen hüzün bazen özlem o bazenler okadar çogalırki ve anlarız defterimizde yazılanlar çoktan silinmiş ne alacak kalmış nede verecek ...zamanı mutlulugu takas etmişiz yaşam denilen değirmende ...
şuan öyle güzel bir kalemi okudum ki ,bu kalem adını koyamadığımız içsel çekişmeleri anlatmış ...
yazan yürek kalem her dem olsum sevgilerimle....en fazla 10 veriliyor ben size yüreğimden 100 puanı verdim bile
yasemin...