BAKMAK GÖREMEMEK
Bir âmâ karşıdan karşıya geçmek için beklediği yol’un kenarında, yanına gelen adama seslendi "bana yardımcı olur musunuz?"
Adam "olurum he ya" dedi.
Adamın arkadaşı seslendi " Nuri la! geç kalacuğuz senin yüzünden" .
Adam döndü arkadaşına baktı ve " Yahu bir dakka şunu bir karşıya atayım" diye seslendi.
Bir paket gibi, bir mal gibi,bir afedersiniz hayvan gibi bahsetti âmâ olan insandan. Bir anne olduğunu düşünmeden,bir insan olduğunu düşünmeden, bir yürek taşıdığını düşünmeden.
Bir kadın yürüyordu yolda. Elinde kibar bir çanta,gösterişsiz fakat kaliteli olduğu bir bakışta anlaşılan uzun bir pardösü üzerinde.
Karşısına âmâ kadın çıkınca yanına yaklaştı, sanki yüzünü görüyormuş gibi,dudaklarına nazik bir tebessüm yapıştırdı.Tebessüm sesinin rengini,kokusunu ve titrekliğini yüceltti,güzelleştirdi.
"Afedersiniz" dedi âmâ kadına gayet nezaketli bir tavır ile. "Buyurun " dedi âmâ kadın ,başını kadının yüzünden biraz daha yukarıya doğrultarak,"Buyurun nasıl yardımcı olabilirim" .
Kadın "Merhaba,çok özür dilerim ,ben ne tarafa gideceğinizi soracaktım" dedi âmâ kadına. " Ben Taksim’e gitmek için otobüs durağına gidecektim" dedi âmâ kadın.
Uzun pardösü’nin altında ince yapısıyla boyu olduğundan uzun görünen kadın yüzündeki tebessümü biraz daha arttırarak ve sesine biraz daha neşe katarak "Ah ben de o tarafa gidiyordum,size eşlik edebilirmiyim,müsaadeniz olursa?" diye sordu.
Âmâ kadın yüzündeki gülücüklere merhamet akleyerek elini boşluğa doğru uzattı ve "Ne kadar naziksinz" dedi.
Boşluktaki elini sıcak bir el tuttu.
"Ne kadar düşüncelisiniz,ne kadar güzelsiniz,sizi şimdi daha iyi görüyorum" dedi.
Nazikçe koluna girdi ve "İsminiz ?" dedi uzun boylu görünen kadın , âmâ kadın " Fatma , sizin adınız? " diye sordu ,"Benim adım Hilal" dedi.
Durakların olduğu yere geldiklerinde vedalaşıp ayrıldılar.
Karşı yola geçmek için hareketlendi âmâ kadın.
Yakınındaki bir adam "sağdan,sağdan" diye seslendi.Sağa dönüp bir adım atmıştı ki,acı bir fren sesiyle irkildi.
Tam ayağının yanında durabilen otomobilin camından başını çıkaran kravatlı beyefendi "Kabahat sende değil,seni bu halinle sokağa salıverende" diye bağırdı ve ellerini iki yana açıp başını koltuğa doğru yasladı.
Etrafta seyredenlerden onay beklercesine başını döndürdü bakan gözlerin yönüne doğru, aldı onayını mutlu bir şekilde ilerledi.
Oysa kadına göre "sol" taraf, adama göre "sağ" taraf oluyordu.
Durakta bekleyen adam " Yahu sizde insanlık kalmamış kardeşim,biri şuna yardım etsin töbee,töbee" dedi.
Bir eşya gibi "şu" denilmesi yüreğini incitti, mahsunlaştı ve durağa doğru yürüdü.
Durakta fazla beklemeden yanaşan bir halk otobüsünün açılan kapısının sesiyle hareketlendi " Taksim’e gider mi?" diye sordu,içerden " Geçmesss" diye kaba bir ses duyuldu.
Oysa otobüs taksim’e gidiyordu.
Fakat bir âmâ kadının otobüste diğer yolcuları rahatsız edebileceğini,arkaya ilerleyenle engel olacağını düşününce almamak daha akıllıca gelmişti şoföre. Bir de binip inerken kaybedeceği zaman vardı üstelik.
Bir sonraki otobüs önünde durunca sürücü kapıyı açıtı ve "taksim’e gider" dedi.
Âmâ kadın otobüse bindi ,orta kapıya doğru ilerlerken koluna yapışan bir el kenara doğru çekti kendisini, "gel..gel otur şuraya,geç..şöyle dön hah oldu "diyordu bir adam.
Oysa çekiştirmesine gerek yoktu. Bir hafta önce de otobüse binmiş sesinden yaşlı bir beyefendi olduğu anlaşılan kişi "ben bu durakta ineceğim,siz buyurun oturun" diyordu gayet sakin bir tonda ve çekiştirmeden.
Ne kadar nazik ve rencide etmeden yer vermişti o beyefendi. Şimdiyse adamın tavrında bir acıma ve riyakar bir iyilik havası vardı.
Taksim güneşli ve kalbalıktı. otobüsten inerinmez bir gurup genç yapıştı bu sefer koluna. "Abla gel sizin Altı Nokta Körler Derneği şu tarafta..şöyle..az sola direk ileri şimdi" diyerek yime çekiştiriliyordu. Kadın gitmemek için direndiği halde gençler onu çeke çeke götürüyordu derneğin olduğu yöne doğru.
Birden ayaklarını yere iyice bastırdı. Durdular. Kadın ""Ben-İs-tik-la-le-gi-de-ce-ğim" dedi sinirli bir tavırla. gençler "Yavu bunlara da iyilik yaramıyor,bırakın ne hali varsa görsün be" dediler.
Yanından geçen birsine İstiklal tarafını sordu ve yürümeye başladı. İçinden bu kalabalıkta herkesin onu görebildiğini düşünüp yürümeye devam etti.
İstiklalde ilerlerken yanından geçen bir bayana ayakkabı mağazasını sordu, elli metre ileride yanıtını alınca adımlarını sayarak yürümeye devam etti.
Elli adım sonra durdu,tekrar sordu bu sefer "geçmişiniz abla" yanıtını alınca geri döndü.
Biraz ilerledikten son ra burnuna vuran deri kokusu durmasına sebep oldu. "Ayakkabı mağazası olacaktı burada" dedi bir gence "tam önündesiniz hanımefedi yardımcı olabilirmiyim" dedi genç.Teşekkür etti ve mağazaya girdi.
Müşterilerle alakadar olan gençler birbirlerine kaş göz işareti atarak o’nu gösterdiler, gülerek "amaaan boşver "der gibi ellerini salladılar.Boşverdiler kadını.
Çalıştığı ofisteki bütün araç gereçleri mükemmel kullanıyor ,gelen telefonları istenilen yere sevkedebiliyorduçKendisine ayrılan odaya girip çıkan yöneticilerin onunla konuşurken seslerini yükseltmelerine ve çıkarken "Bize dua et bacım" demelerine bir anlam veremiyordu.
"Âmâ olan bir insanda işitme kaybı olabileceğine dair bir kanaat varmış" diye düşündü.
Dua ise onun bir zavallı olduğunun ve acınması gerektiğinin ve bu insanların duasının makbul olduğu anlayışından kaynaklanıyordu.
Tanrı’nın onun gibi özürlü insanların duaları kabul etme olasılığının daha yüksek olduğu iması,o sözü söyleyenlerin suratlarında ve seslerindeki münasebetsiz çirkin bir sırıtış gibi belirgenleşiyordu.
Bir bankta oturup düşünmeye başladı.ta başından yaşadıklarını.Ailesinin onu hıfzetmek için dışarıya çıkarmadığı günler geldi aklına. Fırsat buldumu kaçıp bakkala,manava gider alışveriş yapmaya,insanlarla iletişim kurmaya çalışırdı.
Böylece hayata daha çok katılır,daha derinden hissederdi yaşadığını.
Evde bir saksı gibi sağ selamet oturmaktansa ,hayata katılmalıyım derdi arkadaşlarına.
Bir keresinde ev almaya kalkmıştı. Dürüstüne az rastlanır bir meslek olan emlakçının bir tanesi "Üst katı verelim ablacığım , manzarası güzel" dediğinde nasıl sinirlendiği aklına geldi.
Sonra âmâ bir arkadaşının başına gelenleri anımsadı,başladı kahkaha atmaya. Arkadaşı bir gün trafik lambasının altında beklerken yanında duran bir beyin ayak seslerini işitir.. Ve beyefendiye dönerek "Afedersiniz beyefendi yeşil ışık yanınca beni de karşıya geçirirmisiniz?" der. Adam oralık olmaz.
Bir daha söyleyince adam şöyle bir "offfff" çeker. Bu defa arkadaşı elini adama doğru uzatır ve "Beyefendi özür di." der demez adam tekmelemeye başlar kızcağızı. Kız yere düşer yuvarlanır.
Adamın biri hemen yanına gelir tutar kaldırı ve " Abe ne yaparsın ba ! Hiç at ilen konuşulur mu ? Koca beygirin orası ellenir ba ?" diye hem kızar hem de yardım eder kızcağıza.
İstanbulda lüks bir otelde yemekli toplantıya davet edilen arkadaşı yanına gören bir akrabasını alır ve gider toplantıya. Konuşmaların öncesinde yemek yemek için salona geçerler. Yemekte tavuk vardır ve yarım kızarmış ,parçalanmamış tavuk önlerine konulur. Bizim âmâ arkadaş yanındakinin ellerimizle yiyelim herkes öyle yiyor önerisine " sen bak şimdi nasıl yerim ben çatal bıçakla der ve girişir tavuğa. Bir iki hamleden sonra elindeki bıçağın baskısıyla tabaktan fırlayan tavuk karşı masadaki beyaz elibiseli hanımın göğsüne "şaaat" diye yapışır.
Kadın tavuğu eline alır ve tabağa koyar ,yanındaki arkadaşına da işaret parmağını ağzına götürerek meşhur hemşire hareketiyle "aman farketmesin" der.
Yemekten sonra "bak gördün mü , nasıl yenirmiş tavuk?" diye hava atar arkadaşına.
Aradan bir kaç yıl geçince olayın aslını öğrenince gülmekten kırılı ve o beyaz elbiseli bayanı arayıp bulur ve özür diler. Şimdi ikisi çok iyi arkadaş oldu ve özürlüler konusunda bir çok faaliyette onları bir arada görüyoruz.
Bunlar özürlü insanımızın başından geçmesi kaçınılmaz olan olayların küçük bir kısmı.
özürlüsüne sahip çıkamayan,onları ürten ve yaşatan insanlar yapamayan toplumun sağlıklı bireyleri olarak insanların yüreklerini görebilecek göz,acılarını duyabilecek kulak, açlıklarını hissedebilecek merhamet, dertlerini paylaşabilecek aanlayış vermesini diliyorum Yüce allah’tan hepimize.
YORUMLAR
erolabi
Kapadokya'ya en içten selam ve sevgilerimle..
Aslında şükrün bir sebebidir okuduğumuz yazıdaki mana...
Bazen o kadar dar bakıyoruz ki hayata...
Duyarlı bir yürekten çıkmış değerli bir çalışmaydı...
kutladım...
erolabi
Biz ne kadar engel oluyoruz...
Gördüklerimizin yanında...
Göremediklerimiz neler var hayatta?
Ya duyamadıklarımız ?
Her yer aşk...
Daş taş aşk...
Bütün şiirlerde aşk işlenirken eski bir kara fırın gibi..
Kalbimiz aşka açık...
Merhamete mi kapalı.
Değerli yorumunuza teşekkür eder,saygılar sunarım.
bize beden libasını veren mevlam, kime nasıl uygun görüyorsa, o şeklide yaratmış hamdolsun. Tabii bir yığın imtihan sırrınıda yanında taşıyor bu olay. Bizim özürlü diye tabir ettğimiz kişilere sabır, bizlerede şükür için bir sır en küçüğü.
Küçük görmek, nefsin en hoşuna gidenl şeylerden biri. Böbürlenmek, ve sanki kendi imkanları ile görüyormuşçasına yaşamak..
abi daha bir yığın şey derdim de sen zaten biliyorsun.
Rabbim beni hidayet etsin evvlela ben kime ne söylüyorum...
saygımla
erolabi
Hakikat sırrını gönül gözüyle bilmişsin,çözmüşsün.
haklısın bize şükür ve vazifeler düşüyor.
Selam ve saygı ile.
Yüreğim burkuldu.
Anlatımda güzel konu da önemli.
Tebrik ve teşekkürler usta kalem.
Selamlar.
erolabi
Yorumunuza teşekkürlerimi sunar,hayırlı uzun ömürler dilerim.,
saygılarımla.
bence onlar bizden daha iyi dünyayı algılayıp görebiliyorlar ....
asıl kör olan bizleriz....
ve hiç bir zaman şükretmeyen...
yüce allah herkesin gönlündeki merhamet tohumlarını eksik etmesin...
elinize sağlık....
yüreğinize
duyarlılığınıza sağlık...
erolabi
teşekkür eder sağlıklı ömürler dilerim.
Sizin yazınızı okuyordum ben de hayranlıkla...
Müthiş..
Tebrik ederim .
Güzel bir temaydı.Yer yer duygulandım ve de üzüldüm. Toplumumuzda bence kendisini sağlam sanan özürlü insanların eğitilmesi lazım.
Herkesin özürlü vatandaşlarımıza sahip çıkması şart.Onlara gerekli sevgiyi ve saygıyı gösterelim...
Tebrikler.
erolabi
Sadece anımsansın istedim.
Önümüzdeki hafta özürlülerle alakalı etkinliklerin yoğunlaşacağı,bir hafta boyunca riyakar halde züzüntülerimizi ,,,ahlarımızı seslenidreceğimiz günler olacak.
saygılarımla değerli kardeşim