- 1086 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİLEN BİLMEYENDEN SORUMLUDUR.
Dünyada yapılması güç olan üç iş vardır. Çelik, elmas ve insan ruhunu işlemek. –B.Franklin-
Hz. Muhammed bundan tam 1500 sene önce,“Hiç bilenle bilmeyen bir tutulur mu?” sözlerini evrensel bir düşünceyle cahiliye döneminin insanlarını karanlıktaki bir fener gibi aydınlatmış. Ana babalara gelecekte bırakacakları en değerli mirasın da “eğitim” olduğunu özellikle de belirtmiş.
Namık Kemal’de özgür sesiyle geçmişten geleceğe doğru “Ulusal eğitim, ulusun yaşam kaynağıdır. “ diye haykırmış.
Akıl depomuz olan belleğimize faydalı bilgileri arşivleyip de, gelecek nesilleri daha akılcı-kalıcı bilgilerle donatacağımız yerde, hızlı bir şekilde boşa zaman tüketmeyi tercih ediyoruz. Ülke yönetimini nasıl bir siyasi iradeye teslim ettiğimizi bilmeden yaşıyoruz. Ve bu siyasi iradeye hükmetmemiz ve seçimlerimizi daha bilinçli yapmamız gerekirken, geleceğimizi de nasıl bir riske attığımızın da farkında değiliz. Tam bir bilgisizlik örneğini yaşadığımız şu son günlerimizde; aklımıza ve düşüncelerimize takılan prangalarla sus-pus bir şekilde oturuyoruz. Yalnızlıklarımıza sığınıp, eni konu yalnızlaştık: Gittikçe yozlaşan siyasi görüntülerden sıkıldık ve yürek sesimiz olan, yeni bir ATATÜRK beklentisinden de artık ruhumuz yorgun düştü.
Her kafadan, her siyasi temsilciden farklı sesler çıkıyor. Aklımız iyice karıştı. Ayrışma kaygıları, ülkenin bölünmez bütünlüğünün bozulacağı endişeleri, kara bulutlar gibi üzerimize çökerken, sağanak ve fırtınaya karşı hazırlıksız, çatısız evlerde yaşar gibiyiz. Öyle bir siyasi deryanın içindeyiz ki, şaşkın ördeklerin suya kıçtan dalışları gibi aklımız karışık, bilinçli düşünmelerden uzaklaştık. Her kötülük, her felaket bilgisizlikten doğacağının bilincinde olmadan yaşayan, korunmasız bir toplum olduk.
Mecliste artık her gün değil her saat başı yeni kararlar alınıp, yeni maddelerle yönetilir olduk. Her gün uyandığımızda nasıl ki petrole zam yapılmış, alıştık zamlara, yeni Anayasal düzenlemelere alışmak şöyle dursun, bilmiyoruz bile. Peki, neden böyleyiz hiç düşündük mü?
Sadi’nin “Bilgisiz bir kimse, savaş davuluna benzer; sesi çok içi boştur.” dediği gibi hep boş boş konuşuyoruz. Kahvelerde, toplantılarda, derneklerde, sivil yaşamın her karesinde üç-beş kişi bir araya geldiğimizde de “kuru sıkı” atıp, konuşuyoruz.
Konuyu biraz daha gündemde olan şu Anayasamızın “Geçici Maddesine” taşıyacağım. Acaba hangi Türk vatandaşına sorsak bu geçici madde ne demek, diye yanıtı ne olabilir? Şahsen düne kadar bu konuyu bende düşünmemiştim. Ama eski bir atasözümüz var;
“Bilmemek ayıp değildir, bilmediğini öğrenmemek ayıptır.”
Bende çok fazla boş boş konuşmak veya bön bön bakmak yerine biraz araştırdım ve şu Anayasamızın geçici 16. Maddesinin ne anlama geldiğini öğrendim. Öğrendim, öğrenmesine de başımdan kaynar suların dökülmesi gibi de yandım ki, ne yandım! Yandık ki, ne yandık!
Efendim, hani bir söz vardır:
“Bilen bilmeyenden sorumludur.” Diye.
Bende öğrendikten sonra içime ayazlar düştü ve Haziran seçimlerinde sandığa gidemeyeceğim kaygılarıyla üşümeye başladı yüreğim. Neden mi? Çünkü bende oy kullanamayan acizlerdendim. Şehir dışında yaşayan kızım “anne doğum sancılarım başladı, doktorum sezaryanla doğum yaptıracağız, dedi. Gel annem, ne olur” sözlerine yolcu olmuştum. Zira “bir oy bir oy değildir, bir oy her şeydir aslında” sözlerini savunan ben; oy sandığı ve kızımın çaresiz yalvarışları arasında sıkışmıştım. Şimdi ne içeriyormuş şu geçici madde, gelin birlikte göz atalım:
“Geçici Madde 16 – Anayasanın halkoylamasına ilişkin oy verme kütüğünde ve sandık listesinde kaydı ve oy kullanma yeterliği bulunduğu halde hukuki veya fiili herhangi bir mazereti olmaksızın halkoylamasına katılmayanlar, Anayasanın halkoylamasını takip eden beş yıl içinde yapılacak genel ve ara seçimleri ile mahalli seçimlere ve diğer halkoylamalarına katılamazlar, seçimlerde aday olamazlar. “
Efendim, Anayasamızın bu maddesi 1982′de çıkarıldı ve bir kerelik kullanıldı. Bu anti demokratik maddenin kaldırılmamış ve yalnızca 7 Kasım 1982′de yapılan Anayasa referandumunu kapsayan bir madde olarak çıkartılmış. Okul sıralarımızda bize yurttaşlık bilgisi dersi hocamız, sıklıkla şu sözleri söylerdi: “Eğitimsiz öğretim, hırsız fenerine benzer.” Ve aynı hocamız, demokrasinin ne anlama geldiğini kafamızda “ Cumhuriyetle yönetilen ülkelerde oy vermek bir ödev değil, haktır” bilgisiyle kafamızda netleştirmişti.
Peki, bu geçici madde uygulanırsa o bölgeye sandık kurulmaması icab ediyor. Halkın oy verme özgürlüğü de engellenmiş oluyor. Halk sandığa gider de gitmez de. Aba altından sopa gösterir gibi, eski geçici miadı geçmiş maddeleri cımbızla çekip, halkın önüne REST çeker gibi konması, bir tehdit değil midir?
Geçici 16.madde günümüz Türkiye’sine uygun değildir. Kimsenin oy verme ve aday olma hakkı cebren elinden alınamaz. Hiçbir siyasi irade de böylesi bir maddeyle halkı zorlayamaz, zorlamamalıdır da…
Çağımıza ışık olan ulu önderimiz kutsal bir kitap gibi bize armağan ettiği NUTUK her insanın başucu kitabı olmalı, düşüncesindeyim. Çünkü O “Bir milletin kurtuluşu ancak Milli Eğitimle olur.” Sözlerini boşa söylemediğini şimdi daha iyi anlıyoruz. Milli bilinç, Milli öğretim, Milli eğitim eksikliğinde ve Milli duygu zafiyeti geçiren bir ülkenin, vereme tutulması kaçınılmazdır.
Sonuç:
Uykudan geç kalkıyoruz ve karşı karşıya kaldığımız sorun da başımıza çorap örüyoruz. Geç öğrendiğim bir bilgiyi sizlerle paylaşacağım.
(*) “…10.12. 2010 tarihinde CHP Giresun İl Başkanı Aykut Gezmiş, referandumda oy kullanmayan vatandaşları, 13 Aralık’a kadar mazeret bildirmeleri konusunda uyardı.
Aykut Gezmiş, yaptığı yazılı açıklamada, anayasa değişiklik paketinin12 Eylül tarihinde halk oylamasına sunulduğunu hatırlattı. Referandumda oy kullanmayanların, 13 Aralık’a kadar mazeretlerini bildirmeleri gerektiğini, aksi takdirde para cezası ile karşı karşıya kalabileceklerini aktaran Gezmiş, “12 Eylül 2010′da yapılan anayasa değişikliği paketi için halk oylamasında sandığa gitmeyen vatandaşlarımızın 13 Aralık Pazartesi günü mesai bitimine kadar oy kullanamama mazeretlerini bulundukları yerdeki ilçe seçim kurullarına yazılı olarak bildirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde para cezası ödemek durumunda kalacaklardır.” uyarısında bulundu…”
Bu uyarıyı geç öğrendik ve bulunduğumuz ilçedeki seçim kuruluna dilekçe de vermedik. Ne yani, şimdi BEŞ SENE ne yerel ne de genel seçimlerde OY kullanamayacak mıyız? Kendimi şimdi çok kötü hissediyorum. Depresyona neden olan TV haberleri beni gerdiğinden, son üç hafta ANA Haberleri de izlemiyordum.
Bilenler de bilmeyenlere geç öğretmeye çalıştılar. Bu bilgisizlikten peki kim sorumlu olacak?
Türk ulusu olarak ne yapmalıyız, sorusuna en iyi yanıt, yine adalet terazisindeki dosyalardan gelmekte. İnsan hakları sözleşmesindeki maddeden yola çıkarak, “ifade özgürlüğümüzü garanti altına alan hükümlerinin ihlal edildiğini öne sürerek” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurabiliriz.
Bu bizim en yasal hakkımızdır.
Aksi halde, eğri ağaçlar gibi bahçıvanların elinde budanırız.
Emine PİŞİREN/ Akçay
28.12.2010
Kaynak Haber: 25.12.2010 Sabah Com’da “Demokrasiye 16. Madde prangası” Artanç SAVAŞ/Haber Merkezi.
KaynakAdres:www.sabah.com.tr/Gundem/2010/12/25/demokrasiye_16_madde_prangasi
(*) Haberin Kaynağı: www.hukukihaber.net/siyaset/oy-kullanmayanlari-uyardi.htm
Bunu Paylaş