- 683 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLCE ve DİĞER AKIMLAR MUKAYESESİ
GARİP AKIMI ve GÜLCE
Garip:-Şiir, her yerde görülen basit şeyleri anlatmalıdır.
Gülce:-Şiir, bir söz sultanıdır ve basitten en çetrefili, en zoruna kadar her konuya girer ve hepsini anlatır.
Garip:-Alaycı ve nükteci bir söylem biçimi tercih edilmelidir.
Gülce:-Alaycılık ve nüktecilik kendi alanında kendini sergilemelidir. Şiir, şiiri ciddiye alanların ve kendini sanatına, topluma, çağına karşı sorumlu adedenlerin işidir, bu sebeple, söylem biçimi şairin şiirine, konusuna ve bakış açısına bağlıdır, sınırlanamaz.
Garip:-Aydınlara değil, şiir, halka yönelmelidir.
Gülce:-"Şiir, aydınlara değil, halka yönelmelidir "diyerek yola çıkanlar,sonunda, gördüler ki, halktan kopuk, sadece kendini düşünen, kendini aydın sanan, soyut ve anlamsızlık kıskacında deli gömlekleri giyinmiş şair tipini doğurdular. Doğurdular zira, halka gidiş, halkın dili, dini, töresi, yaşama motifi, moral değerleri ve mazisiyle, ufuk çizgisiyle uyumlu olmalıydı. Gülce, işte bu uyumu yakalama sevdasındadır. Bu sebeple,şiir, çöpçüsünden profesörüne varıncaya kadar, ayırmadan, bölmeden bu halkın hepsini kucaklamalıdır.
Garip:-Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi durumlar yok sayılmıştır.
Gülce-"Şiirde ölçü,kafiye, kalıp ve bent şiirin doğuşuna göre, şairin tercihine bırakılmalıdır.Yüzyılların imbiğinden süzülerek gelen vezin, ölçü, kalıp, kafiye vb. hususlarda yeni yapılanmalar, yeni araç ve enstrümanlar denenmeli, böylece, şiire ve şaire yeni nefes alanları ortaya konulmalıdır.
Garip:-Serbest şiir egemen olmuştur.
Gülce:-Serbest te, hece de, aruz da bizim. Bizim olan bu değerlerden alınacak hız ve ilhamla, kökleri mazide, dalları bugünde, çiçekleri gelecek de olan bir anlayış sergilenmelidir. Bizim olan değerleri kavga ettirmeyiz. Onları bir arada tutar ve bir şiir ailesi -birlikteliği sergileriz.Zira, kalıp, ölçü, vezin vb sadece birer araçtır, amaç değildir. Amaç, o araçlarla şiirin kanat kanat yükselişi, şairin has ve kalıcı şiiri yakalamasıdır.
Garip:-Şairanelik, edebi sanatlar(başta mecaz) şiirde kullanılmamalıdır.
Gülce:-Edebiyat öncelikle edep’ten kaynaklanır ve edebi sanatların, şairaneliğin şiirde kullanılıp kullanılmaması tamamen şaire kalmış bir olaydır. Edebi sanatları asla yok sayamayız. Söz sultanı şiiri nakışlamak, güzelden güzeli, daha güzeli sunmaya çalışmak şairin temel görevi olmalıdır. Bunu derken de, baştan sona, sanatkârane olunsun demiyor, şiirin yapısı ve şairin bakışına bağlı bir durum olarak kabul ediyoruz.
Garip:-Soyut, hayâle dayalı temalar yerine, sade vatandaşın günlük ekmek derdi gibi temalar seçilmelidir.
Gülce:-Soyut da, somut da, hepsi şiirin birer gül bahçesidir. Günlük dertler, ülke sorunları elbette konumuz olacaktır. Ama, "Yaradılanı severim, Yaradan’dan ötürü" anlayışıyla yeni Yunusca bakışlara ve söylemlere de açık olacağız ve bunları geliştirmeye de talibiz.
Garip:-Konunun bayağısı yoktur, ancak, işleyişte bayağılık olmalıdır.
Gülce:-Hareketimiz, şiirin bayağılaştırılmasına karşı bir harekettir. İnsanı en yüce ve saygın bir varlık olarak kabul etmektedir. İşleyişte sadelik ve samimiyet elbette önemlidir,işleyişte fotoğraf sanatından - bir söz sanatı olan - şiirin farkı ortaya konulmalı ve böylece, bayağılık sınırsız olmamalı; şair, kendine ve şiirine saygı duymalı ve seviyesiz, gayr-i ahlâkî durumlara düşmekten mümkünse kaçınmalıdır.
Garip:-En çok da; yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, ölüm, insan sevgisi, aşk temaları işlenmelidir.
Gülce:-Şiiri tematik sınırlamalarla çerçevelemek yanlıştır. Şiir makam, mevki, yer, zaman vb sınırlar kabul etmeyen bir sanattır. Şairin kalemi, yukarıdan beri önerdiklerimizin dışında, özgür olmalıdır.
*
BEŞ HECECİLER VE GÜLCE
BEŞ HECECİLER :Aruzu bırakıp Hece’ ye yönelmişlerdir.
GÜLCE: Aruz da, Hece de, Serbest de bizim diyen bir anlayışla vezin meselesine yaklaşmış, her üçünü hem ayrı ayrı, hem de bir arada bir şiir bünyesinde rahatlıkla değerlendirmektedir. Vezin, kalıp, ölçü; bunlar birer vasıtadır. Vasıta(araç)lar, amaç olmamalı, ancak, yeni nefes alanları için, şiirin yükselişi için de yeni gövde ve şekiller de denenmelidir.
BEŞ HECECİLER :Anadolu’yu ve vasat insan tipini şiire soktular.
GÜLCE :Anadolu sevdalısı olan şairlerin bir araya geldiği bir edebi anlayış olan GÜLCE, Anadolu insanını vasat, üstün, elit vb olarak asla ayırmayan; bu yurt , bu bayrak benimdir diyen herkesi, mesleği, mevkisi, işi ne olursa olsun; sarıp sarmalayan ve onun derdini, neşesini, özlemini, duygu ve düşüncelerini, düş ve hayallerini nakış nakış işleyen bir anlayışa sahiptir.
BEŞ HECECİLER:Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır.
GÜLCE : Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik dahil olmak üzere, Türk Halk Edebiyatı, Divan Edebiyatı ve Milli Edebiyat’ın konuları arasında ayırım gözetmeden benimseyen, yeni, çağın sancılı konularını da şiire konu eden bir anlayışa sahiptir.
*
HİSARCILAR ve GÜLCE
HİSARCILAR. "Sanatçının Dili Yaşayan Dil Olmalıdır". Aksi takdirde, ister eski, ister yeni olsun, ölü kelimelerden doğan her eser yeni nesilleri birbirinden ayırır. Türk sanatına ve kültürüne olumlu katkıda bulunamaz. Bu ilkeyle ilgili olarak Hisarcılar, "Ağza alınmayacak kadar kaba ve çirkin kelimeleri bol bol kullanmak, dil akışına uymayan uydurma kelimeleri inatla ve ısrarla kullanmak, büyük harf-küçük harf kurallarına boş vermek, noktalama işaretlerini kaldırmak, cümle tekniğine kulak asmamak"gibi Birinci ve İkinci Yenicilerin tutum ve davranışlarını eleştirmişlerdir.
GÜLCE: Şiir dili anlaşılır olmalıdır. Konuşulan dil, evrensel , yeryüzünün en köklü ve en yaygın dillerinden olan Türkçe esasımızdır. Millî ve mahallî olunmadan evrensel olunamaz.Türk kültür ve sanatını ana dilimiz Türkçe ile yoğurmaya, dünden alıp bugüne ve gellecek nesillere yeniden yeni yaparak taşımaya talibiz. Estetik lirizm, edebî sanatlarla zarifâne, aşırıya kaçmadan süslenmiş, mesajı ve iç ahengi çeşitli vezin ve şekilsel unsurlarla da tamamlanmış bir şiir. Kabalık, bayağılık ve argodan uzak, dilbilgisi ve yazım kurallarına uyan bir düşünceye sahiptir.
HİSARCILAR "Sanatçı Bağımsız Olmalıdır". Zira, onun eseri, siyasî sistemlerin de, ekonomik doktrinlerin de propaganda aracı değildir.
GÜLCE: "Elbette sanatçı bağımsız olmalıdır, ama, -bana ne diyemeyeceği, bağımsızım, beni ilgilendirmiyor diyemiyeceği-ülke-bayrak-kutsal değerler gibi hususlar da vardır. Türk Milletinin varlığı ve Türkiye Cumhuriyeti’ nin bir ve bütünlüğünü savunduğumuz gibi, dış Türkler ve diğer Müslüman toplulukların önemli meselelerine de duyarsız olamayız.
HİSARCILAR : "Sanat Millî Olmalıdır". Çünkü kendi milletinden kopmuş bir sanatın milletlerarası bir değer kazanması beklenemez.
GÜLCE: Sanatta millilik, şekilsel özelliklerle bütünleşmiş dil, âhenk, tarz ve bakış açısının yanı sıra, insanı, yaratılmışların en şereflisi sayan everenselliğe götürmelidir.
HİSARCILAR :"Sanatta Yenilik Asıldır". Ne var ki, bu yenilik arayışı eskinin ret ve inkârı şeklinde yorumlanmamalıdır. Dünden kuvvet alarak yarın da kolay kolay eskimeyecek bir yenilik anlayışı ilke edinilmiş; mutlaka serbest şekilli şiir yazmak, şiiri nesre ve hikâyeye yaklaştırmak, heceyi ve aruzu ölü vezinler olarak görmek gibi ısrarcı yaklaşımların doğru olmadığı bir gerçektir.
GÜLCE : Her yeni hareket ve oluşuma karşı çıkanlar, onu kötüleyenler, engel olanlar çıkacaktır. Edebiyat tarihimiz, hep KÖKLÜ VE KALICI YENİLERİ YAZMIŞTIR-DESTAN ETMİŞTİR de MOLLA KASIM misal karşı çıkanları pek yazmamıştır. Mevcuda ’karşı çıkmak’ değil yenilik anlayışımız, onu ŞANLI KÖKLERİNDEN ALIP, yeniden YENİ yapıp geleceğe, günümüzün damgasıyla taşımaktır. Yahya Kemal’in (NE HARABİYİM NE HARABATİ/ KÖKÜ MAZİDE OLAN BİR ATİYİM) veciz sözünde şekillenmiş bir edebi hareket... Anlayışımızda BOZMAK ve DEFORME etmek yoktur. Hatta ESKİ-KÖKLERİMİZE sahip çıkıp, onları yeni şekil, yeni söylem ve bakış açılarıyla GELECEĞE TAŞIMAK VARDIR. Elbette, köksüz ağaç olmayacağı gibi, kökleri bulunmayan bir edebi hareket de olamaz ve yaşayamaz. HECE, SERBEST ve ARUZ bizim. Bu bizim olanların içinden, bu mazideki MUHTEŞEM KAYNAĞIMIZDAN yeniden yeniler çıkara çıkara ilerleyeceğiz.
HİSARCILAR :Toplumcu Gerçekçi, Garip ve ikinci Yeni gibi şiir hareketlerini de açlığı ve sefaleti dile getirdikleri, gençliğin şehevî arzularını kamçıladıkları, amaçlı olarak aile ve diğer toplumsal kurumları hiçe saydıkları iddialarıyla eleştirmişlerdir.
GÜLCE : Adı ve çıkış kaynağı ne olursa olsun, aile ve toplumsal dokumuzu hiçe sayan şiir hareketlerine, söylemlere karşıyız.
HİSARCILAR: Vezin konusunda bir dayatmaya karşı olmuşlar, şiir olarak kalabildiği müddetçe aruzu da, heceyi de, serbest şekilli şiiri de kabul ettiklerini belirtmişlerdir. Şiirin şekil özellikleri yönüyle, aruzda ve hecede alışılmış kalıpların çerçevesinden kurtulup yeni söyleyişlere ulaşmasını hedefleyen Hisarcılar, muhteva özellikleri yönüyle de, şiirin konusunun sınırlandırılamayacağını, şiir feda edilmemek şartıyla her konunun işlenebileceğini savunmuşlardır. Zira sanatın her şeyden önce bir hürriyet meselesi olduğunu, ancak, dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir zaman mutlak hürriyet rüzgârı esmediğini belirterek, "hürriyet perdesi arkasında oynanan maksatlı oyunlara pabuç bırakmayacaklarını" da her fırsatta dile getirmişlerdir.
GÜLCE: Hece, serbest , aruz bizim. Bizim olan şeklî-şiir mimarisi değerlerini kavgalı edemeyiz. Bunları gerekirse bir şiir bünyesinde topladığımız gibi, her birini kendi arasında da karabiliriz.Vezin, kafiye, ölçü; bunlar birer vasıtadırlar. Esas olan has şiirdir. Şiirin yükselişidir.
*
GÜLCE ve FECR-İ ATİ
Fecr-i Ati Edebiyatının Özellikleri:
-20 Mart 1909’da Hilal Matbaası’nda toplanan Şahabettin Süleyman,Yakup Kadri, Refik Halit, Cemil Süleyman, Köprülüzade Mehmet Fuat, Tahsin Nahit, Emin Bülent, Ali Süha, Faik Ali ve Müfit Ratib gibi yeni bir hareket başlatmayı planlar. Ahmet Haşim de bu harekete katılır. Böylece Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi, 24 Şubat 1910’da yayımlanır. Fecr-i Ati edebiyatı, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanan bir bildiriyle başlar.
FECR-İ ATİ :Edebiyatımızda ilk edebi bildiriyi (beyannameyi) yayımlayan topluluktur. Edebiyatımızda ilk edebî topluluktur.
GÜLCE: 1990 sonrası şiir arayışlarında önce, internet ortamında yeni şiir türleri önerip(15.01.2006), ardından edebî bir topluluk haline gelerek(13.09.2008) kendisine AKIM adını veren bir harekettir.
FECR-İ ATİ : Servet-i Fünûn edebiyatına tepki olarak doğmuştur.
GÜLCE : İnternet çağının şiir dünyamızı toz duman içine soktuğu bir ortamda,aydınlık bir duruluğa ve yeni bir edebî akıma olan ihtiyaç sebebiyle; millî ve dinî konularda duyarlı, has şiire hasret şairlerin bir araya geldiği ve serbest şiiri yapaylıktan, hece şiirini kopyacılıktan, aruzu da unutulmuşluktan kurtararak, yeni şeyler söylemek için ortaya çıkmıştır. Kendisinden önce veya sonra çıkmış ve çıkacak her edebî akım ve topluluğa saygılı olduğunu ve onlarla kardeş olacağını kabul etmiş bir topluluktur.
FECR-İ ATİ: “Sanat şahsi ve muhteremdir.” (Sanat kişisel ve saygıya değerdir) görüşüne bağlıdırlar.
GÜLCE : Sanat kişisel olmanın yanı sıra, millî ve everenseldir. O nedenle, sanatçının omuzlarında gökler dolusu bir sorumluluk vardır.
FECR-İ ATİ :“Edebiyat ciddi ve önemli bir iştir, bunun halka anlatılması lâzımdır.” görüşüne sahiptirler.
GÜLCE : Edebiyat ciddi bir iştir. Türk edebiyatı hususiyetle de Türk şiiri, dünyada hak ettiği yere ulaşmalaıdır.
FECR-İ ATİ : Batıdaki benzerleri gibi dil, edebiyat ve sanatın gelişmesine, ilerlemesine hizmet etmek; gençleri bir araya getirmek; seviyeli fikir münakaşalarıyla halkı aydınlatmak; değerli ve önemli yabancı eserleri Türkçeye kazandırmak; Batıdaki benzer topuluklarla temas kurmak, böylece Türk edebiyatını Batı edebiyatına yaklaştırmak, Batı edebiyatını Türk edebiyatına tanıtmak amacındadırlar.
GÜLCE : Günümüz genç şairleri, Türk Şiir ve kültürünün temel köklerinden tamamen uzaktadırlar. Genç nesli, öncelikle kendi kültür köklerimizle buluşturacağız. Edebiyat tarihinin raflarında tozlanmaya terkedilmiş, kendisine uzanacak araştırmacı şair elleri bekleyen köklerimizi güzelim dilimiz ile ve kendi öenerdiğimiz şiir türleri ile yeniden işleyeceğiz. Batı, doğu veya dünyanın bir başka köşesindeki şiir tür ve edebî gelişmeleri de sıkı takip edeceğiz. Maksadımız, diğer ülkeler edebiyatını buraya çekmek değil, onlara Türk edebiyatını kendi tür ve anlayışımızla ve gerekirse onların tekniği ile onlara da anlatmaktı
FECR-İ ATİ : Servet-i Fünûn’a bir tepki olarak ortaya çıkmasına rağmen, şiir sahasında bu edebiyatın özelliklerini sürdürürler. Şiirlerinde işledikleri başlıca temalar tabiat ve aşktır. Tabiat tasvirleri gerçekten uzak ve subjektiftir. Dil bakımından Servet-i Fünûn’un devamıdır. Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalarla dolu, günlük dilden uzak ve kapalı bir şiir dili oluşturmuşlardır.
GÜLCE : Tabiat ve aşkın yanı sıra, şiire konu olamayacak hiç bir şey olamaz, ancak, edebiyatın edepten kaynaklandığı ilkesinden vaz geçmeden. Tasvir ve anlatım, uzak veya yakın, gerçek veya hayâli, içten veya dıştan; nasıl ve ne şekilde olursa olsun, şairin özgürlüğü kapsama alanındadır. Dil, anlaşılır ve yaşayan Türkçe olmalıdır.
FECR-İ ATİ :Aruz veznini kullanarak serbest müstezat türünü daha da geliştirmişlerdir. Fecr-i Aticiler tiyatro ile yakından ilgilenmişlerdir. Şiirde özellikle Sembolizmin etkisi söz konusudur. Hikâyede Maupassant, tiyatroda ise Henrich Ibsen örnek alınır.
GÜLCE : Aruzu heceyle, aruzu aruzla buluşturan bir anlayıştır.Aruz’da İbrahim Alâattin Gövsa’ nın geleneksel aruz kalıpların yerine "SEVMEK" fiiliyle oluşturduğu kalıpları "gülce aruz" başlığı ile sunmaktadır. Aruz da Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal; Hece de Faruk Nafiz Çamlıbel, Necip fazıl Kısakürek, serbest de Arif Nihat Asya; destan şiirinde Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu örnek alınmıştır.
FECR-İ ATİ : Belli bir sanat anlayışında, belli değer ölçüleri etrafında birleşmeyi değil, ferdi hürriyeti ve bunun sonucu olarak da çeşitliliği savundukları için kısa sürede dağılmışlardır. Dağılmalarında özellikle Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’in çıkardıkları Genç Kalemler dergisi etkilidir. Yani Milli Edebiyat hareketinin başlaması Fecr-i Ati’yi bitirir(1912). Fecr-i Ati, Edebiyat-ı Cedide ile Milli Edebiyat arasında bir köprü görevi görür. Fecr-i Ati’nin en önemli temsilcisi Ahmet Haşim’dir.
GÜLCE : Önermiş olduğu 19 değişik şiir türü üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir. Bazı nazım türlerinin sadece destan türü uzun şiirlerde konu geçişlerinde kullanıldığı, bazılarının henüz yeterlice işlenmediğini gören akımın öncüleri, yeni önerilere sıcak bakmamışlar ve mevcut önerilerin de zaman içerisinde akıma mensup şairler tarafından işlenerek, örnekler verilerek netleştirileceğini ummaktadırlar.
Akım olarak "kalıcı olup olmayacaklarına dair kararı"n da "Edebiyat tarihi ve de Türk milleti tarafından verileceğine" inanmaktadırlar.
Hazırlayan: Mustafa CEYLAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.