- 901 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAARİF VE ÇOCUKLAR
MAARİF VE ÇOCUKLAR
Gelişmeye başlayan her çocuk, yapı taşlarıyla bir temeli oluşmaya başlar, bu temel taşları üzerine kendi inşasını şekillendirir, yerleştirir. O temel taşlarının her biri ailesidir, okuludur, yaşantı şekli ve çevresidir. Ama en önemli faktör okuludur, zira başındaki lideri, işleyeni öğretmenleridir ve okul arkadaşlarıdır. Çünkü ailenin dışında kendi başına kendi emsali bir topluma girmiştir, orada her türden aile çocuğu vardır. Sistemin ve eğiticilerin iyi seçilmesi, onları eğiten, yönelten bir unsur olmalıdır. Aile gözetiminden ve muhafazasından uzak, küçük bir çocuğa güvenerek yalnız bırakırsanız, geleceği kör gençleri ortaya çıkarırsınız.
Ülkemin övgü kaynağı ve methedilen öğretmenlerimiz vardır. Her yıl öğretmenler günleri kutlanır, öğrencileri hediyeler alır, toplu taşımalarda, tarihi yerlerde, müzelerde ve çocukları için dershaneler de promosyonlar uygulanır. Herkeste onların emeği vardır. Her ilde öğretmen evleri ve imkânları vardır. Daha da önemlisi kendilerine verilen imtiyazla 1,5 aylık temel eğitiminden sonra asker gözükerek görevlerine devam ederler. Ama ömürleri güvenlik, savunma, koruma ve silahla geçen emniyet görevlileri dahi tam olarak askerlik görevlerini ifa ederler.
Evet, biz onların sevgi ve şefkatleriyle büyüdük ve büyütüldük. Her yıl okul geçebilmek için yapılan yılsonu sınavları vardı. İyi bilenler ancak bir üst sınıfa geçebilirdi. Öğretmenlerin, dışarıda dahi bir otoritesi ve öğrencilerin de sonsuz saygıları vardı. Lise ve dengi okulu bitirebilen her öğrenci dershanelere ve diğer alternatiflere başvurmadan üniversite sınavlarına % 80 başarılı olabiliyordu. Sadece hocalar nezaretinde sınıflarda, akşam mülakatları olurdu.
Öğretmenler devletimizin çocuklarımız için eğitilmiş ve tahsis edilmiş maaşlı öğreticileridir. Ama bunlar sanki fahri olarak çalıştırılıyor da ayrıca öğretmenlere senede bir defada mükâfat olarak eğitim tazminatı verilir. Emekli oldukları zamanda ek göstergeleri diğer memurlardan farklıdır. Her ders arası teneffüs dinlenmeleri vardır, soğuk tatilleri, sömestr tatilleri, ayrıca 3 ayda yaz tatilleri vardır. İşine köyüne tatiline giderler. Buna hiç itirazım yok lakin eski sistemlerde olduğu gibi karşılığında toplum olarak bir şeyler görmek istiyoruz.
Dedim ya sanki fahri olarak çalışıyorlar da, basın ve televizyonlarda hak talepleri ve methiyeleri yapılır. Bunlar devletin üst düzey memurlarıdır. Zira diğer memurlar sabah 8.30 akşam 17.30 böyle güzellikleri de yoktur. Bu öğreticiler aldıkları parayı hak edebilmeleri için, onları yönelten, öğrencilerin daha iyi ve pratik yetişmelerini sağlayacak sistem ve kanunlarını getirmeliyiz. Şayet iyi öğretici olsalardı veya sistemler kifayet etseydi, ilköğretimden başlayıp ta lise bitinceye kadar öğrenciler mecburen özel dershanelere koşmazlardı. Üstelik her hafta sonu da etüt çalışmaları yapılmakta, yaz dönem çalışmaları, kursları. Vardır. Hiç kimsenin çocuklarımızın yaz tatillerini kısıntıya uğratmaya hakkı yoktur, evvelce olduğu gibi çocukları ailelerine teslim ediniz, 12 ay boyunca çocuklarımızı ailelerinden koparmayınız. Eksiklik nerede onu bulamıyoruz.
Bunları söylerken öğretmenliğin çok zor, sorumlu ve sorunlu bir meslek olduğunu da biliyorum. Acaba kabahat fedakârlık yapan öğretmenlerde mi yoksa her yıl karmaşık hale getirilen, değiştirilen sistemlerde mi? Sistemi öyle karışık bir hale getirdiler ki, her gelen daha başarılı olunur düşüncesiyle yeni bir eklenti yaptı. Dönem, dönem çalıştırılan L.G. S. S.B.S. Y.G.S. vs. kitapları dergileri ve imtihanları, çocuklar üzerinde ağır psikolojik baskılar oluşturuyor. Öğrenciler artık bu kadar ağır yüklerin altından kalkamıyor, Üstesinden gelenlerde bu gün öğrenip yarın unutuyorlar. Ö.S.Y. Başkanı açıklama yapıyor ‘’Bu yıl üniversite sınavlarında maalesef 600.000 öğrenci dört işlemi yapamamış.’’ Ne kadar acı bir tablo. Kendini methedenlerin edenlerin kulakları çınlasın. Başarı oranları hep aşağıya doğru iniyor.
Kreşlere gönderilen bebeler, daha 5,6 yaşındayken anaokuluna gönderilen baskı altına alınan haytalığa alıştırılan anadan uzaklaştırılan bebeler ve onlar için her gün hazırlık yapan analar, arabasıyla kapıya kadar götüren babalar. Bu kopmalar niye. Geçenlerde 6. sınıf fen kitabına bir göz attım, daha kitabın ilk sayfalarında kadın ve erkeğin cinsel organları, doğum aşamaları gösterilmiş hatta aile planlamaları anlatılmış. Bunları okuyan henüz buluğa ermemiş 11, 12 yaşındaki çocuklar. Henüz o yaşta iken yozlaştırmaya ve boşluğa itmeye kimsenin hakkı var mıdır? Sonrada ‘’çocukların ahlakı bozuldu, biz eskiden böylemeydik?’’ diye şikâyet ediyoruz. Bu konular hiç değilse lise döneminde getirilmeliydi. Parklarda daha ilköğretim talebelerinin uygunsuz söz ve hareketlerine şahit oluyoruz, suçlu kim, yanlışımız nerede. Bir büyük hata yapan çocuğa artık kızamıyor, tepki alıyor.
Çocuklarımızı bu duruma getiren, ailelerinden koparan en önemli faktörlerden biride 8 yıllık eğitimdir. Evvelce beş yıllık ilkokul döneminde genel olarak temel eğitimler alınıyordu. Bir çocuk ilkokulu bitirdiğinde çocuğun babası okuma kabiliyeti varsa okutuyordu yoksa eğer, ya kendi işine, köyüne veya bir mesleğe veriyordu. Maalesef bu gün okusa da okuyamasa da 8 yıllık öğretimi bitirmek zorunda. Buluğa ermiş, boşluğu itilmiş bu çocukları artık daha frenleyemezsiniz. Kendini kurtaramayanlar, ne iş var, ne de meslek var. Baba eline bakan hazıra alışmış, etrafta arkadaş aramaktan başka mesleği olmayan elinde müzik çalar ve cep telefonlarıyla kendini avutan köşe başlarında bekleyen çocuklardan artık ne beklenir ki? İşsizliğe veya asgari ücrete mahkûm olan bir gelecek. Eğer bir de mensup olduğu dininden de uzak kalmışsa vay o ülkenin geleceğine. En önemlisi terk edilen bereket kaynağı yaylalar, köyler. Sanki köyler şehirdeki insanlara ceza veriyor, intikam alıyorlar.
Bu gün temel eğitimin 12 yıla çıkarılması ön görülmektedir. Okumak isteyen 20 yılda okur 30 yılda okur. Lakin böyle kabiliyeti olmayan çocukları zorla okutmak hem devlete hem aileye, hem de çocuğa yapılan bir baskı değilimdir? Siz artık buluğa ermiş ve zorla okutulan iş bulamayan bu gencin isteklerini nasıl karşılayacaksınız. Zorla güzellik olmaz, o kişi inançlarını da ananelerini de kaybeder. Hayat sadece okumadan ibaret değildir. Babanın bir iş kolu vardır, bir iş yeri vardır, hayvancılığı tarımcılığı vardır veya verebileceği bir sanat kolu vardır. Buluğa ermiş haytalığa alışmış bir genci siz bir daha yöneltemezsiniz. Siz böyle çocuklarınıza baskılar yaparsanız her şeyi, saygısını da kaybedersiniz. Başarısız kalmış bir çocuğa yapılan baskı ancak kaybettirir, onun hedefini bulması aileye düşer. İnsanları sadece okul çizgilerini geçmek zorunda bırakamazsınız, Şunu demek isterim, beş yıllık temel eğitimle çocuğun ayrışma noktası, yol güzergâhı, yol haritası olmalıdır. Çocuk uçan bir balon gibidir baskı yaparsanız patlar, bırakırsanız artık onu tutamazsınız.
Özel bir dershanenin açılışı vardı. Bütün öğretmenler davet edilmişti, onlarda gururla ve mağrurane bir şekilde dolaşıyorlardı. Mikrofona geçip şöyle demek isterdim; ‘’Şayet Devlet bütçesinin çoğunu milli eğitime ait okul binaları yapım giderleri, cari harcamaları ve başarı imkânları için harcıyor da, atadıkları öğretmenler veya sistem bir şeyler veremiyorsa ve ilköğretimden başlayarak öğrenciler senelerce özel dershanelere koşuyorsa, bu öğretmenlerin ve bu binaların amacı ne, babaların günahı ne? Milli eğitimin yoksa dershanelerle bir anlaşması mı var? Onlar bir şeyler veremiyorlarsa ya sistemi değiştirelim ya da bu binaları özelleştirmek suretiyle dershanelere devredelim, herkes derin bir nefes alsın.
Okuma hevesi olmayan çocuğu orta öğretim baskısından kurtaralım. Ülkemi, öğrenci velilerini ve milli eğitim bütçesini bu ağır yüklerden kurtaralım. Bu yazıma itiraz edilecektir, öyleyse dershaneye gitmeden öğrenciler neden başarılı olamıyor, neden bu ihtiyaçlar doğuyor. En önemlisi de, veremedikleri eğitim yüzünden, etüt çalışmaları, yaz okulları, devamlı yapılan ara sınavları dershaneler derken çocukların tatillerini kısıtladılar, çocuklarımızı ailesinden kopardılar ananesinden kopardılar. Babalar her türlü maddi desteği verdiklerinde, analar sabah evden çocuğunu gönderdiğinde her şeyin hallolduğunu sanıyorlar. Ötesi karanlık, çünkü dini inanç ve saygı kurallarını aşılayamadılar.
Aşırı çalışma tempoları yüzünden artık çocuklara usanç geliyor, kendilerini havailiğe veriyorlar. Hiç kimsenin, çocukları, gençleri veremedikleri eğitim yüzünden yaz tatillerinden mahrum etmeye hakkı yoktur. Evvelce babalar çocuklarını yaz tatillerinde ya köylerine götürürlerdi ya da bir sanatkârın yanına verirlerdi. Dolayısıyla her çocuğun büyüdüğünde okuyamasa dahi bildiği bir işi olurdu. Sokaklara bakıyorum, daha ilköğretim çağında argo kelimeler, başıboş çocuklarımız ellerinde telefonlarıyla yeni arkadaşlar, yeni aşk arayışları ve eğlenme telaşındalar.
Nasıl bir memur aldığı bir maaşla hizmet vermeye, görev yapmaya mecbursa sistem gözden geçirilmeli ve öğreticiler de aldığı ücretler karşılığında hakkıyla, kaliteli ve başka alternatiflere başvurulmadan eğitim vermeye mecbur değiller mi? İşte o zaman diledikleri kadar övünürler, daha fazla hak talep ederler ve bizde onları öve, öve bitiremezdik. İftihar kaynağımız olurlardı. Benim sitemim öğretmenlere yönelik değildir, sistemedir, onlar sadece kendilerine verilenler görevleri en iyi bir şekilde yapmaya çalışıyorlar, onların yalnız başına doğu ve güneydoğu dağ köylerinde neler çektiklerini de iyi biliyoruz. Öğretmenlerimize yazık, çocuklarımıza yazık, ailelerin ve devletin bütçesine yazık.
Son olarak eskiden çocuklarımız öğrenmek gayesiyle okuyorlardı şimdilerde istikbal gayesiyle okuyorlar, dolayısıyla bildiklerini de çabucak unutuyorlar. Evvelce çocuklar hocalarından korkuyorlardı, şimdilerde ise hocalar öğrencilerinden korkuyorlar. 2009
Mustafa CEYHUN