- 703 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOK ÖZLEDİM
ÇOK ÖZLEDİM
Televizyonsuz günlerimi özledim. Köyümü, şehirdeki bahçeli evimizi, bahçesindeki, inekleri, koşan danaları, horoz seslerini, kuşlarını ve kedimi özledim. Hem de çok özledim toprak kokan evleri yolları, tandır ekmeğinin kokusunu, yol kenarındaki arklarda akarken suyun vurgusunu özledim.
Yaz geceleri düz toprak bacalarında yattığımız evleri ve uyandığımızda gökyüzündeki parıldayan yıldızları seyretmeyi özledim. Gün doğmadan ailece yaptığımız sabah kahvaltılarını, annemin her sabah bir köşede Kur’an okumasını, kedimin dizlerimin önünde yatarken çıkardığı mırıltılarını, akşamları duvarda asılı duran gaz lambasının gölgeli ve loş ışıltılarını çok özledim. Ya sabah namazından ahırlarından çıkarken meleşerek giden koyunların keza sığırların ayak ve bağırtı seslerini, atların çıkardığı nal seslerini özledim. Öğlenleri babamla beraber ekmekle yediğimiz fındık dövmecini, buzlu üzüm hoşafını, Mevlüt dayının tulum peynirini, üç köfte 25 kuruş diye bağıran yamakların seslerini özledim. Babamın ‘’hadi kalk oğlum beraber bir sabah namazına gidelim’’ diyişini ve sonrada gülen gözlerle bir pastanede karşılıklı salepli süt içmeyi çok özledim. Kara dumanlar saçarken giden lokomotiflerin düdük seslerini özledim. Marangoz dükkânlarını önünden geçerken çıkan çam kokularını, terzilerin dikiş makinelerinin tıkırtılarını, demirci ve bakırcıların çekiş seslerini çok özlerdim.
Her birisi bir sokağın maskarası olan ve neşeler saçan delilerini, çocukların peşine takıldığımız tellalları, köşe başında ipleri boynunda iş bekleyen hamalları özledim. Böyle arabaların ve trafiğin olmadığı sessiz yolları özledim. Sobamızı onun sıcaklığını, üzerinde kaynayan suyun fokurtusunu, tandır ekmeğinin kokusunu, hele bir de kış günleri soba arkasında bir minder üzerinde oturup limonlu çay keyfini çok özledim. Annemin soba üzerinde pişirdiği mis gibi kokan kızarmış çökelikliyi çok özledim. Kışın çorapsız naylon terlikle yalın ayak buzda kayışımı ve annemin beni kovalamasını, kapı önlerinde oynadığımız çizgi, top ve akşamları oynadığımız saklambaç oyunlarını çok özledim. Hele ağaç dallarında meyve yemeyi çok ama çok özledim. Maziden kalan saflıkları, yaşanan özlemleri, karşılıksız fedakârlıkları çok hemde çok özledim.
Artık sustuk susturulduk, nutkumuzun kesildiği, bizi cezbeden bağlayan her gün vahşetleri sergileyen, inançlarımızı ve ananelerimizi bozan, gözlerimize perde çeken televizyonumuz var. Artık duymuyorum, göremiyorum, merhametlerimiz yok olmuş, odak noktamız da o olmuş. Sanki aynı tabağa konulmuş bal ve zehir misali, nasıl ayırt edeceksin. Televizyon ve basının öğrettikleri sayesinde erken buluğa eren saygıyı kaybetmiş çocuklar, saldırganlaşan, isyan eden, bunalıma giren tembelleşen, itilen ve çıkış kapısı bulamayan gençler.
Artık köşe başlarında cep telefonuyla bekleşen delikanlıları, kızları ve her şeyin aleniye-sini görüyorum. Artık köyümde yok, bahçeli evimizde yok, kedim bile yok, ağaçlar tarlalar yok olmuş evler yükselmiş ne ağaçlar var ne kuş sesleri, ne ağustos böceklerinin sesleri, ne de toprak kokan yollarımız var. Her gencin kulağında bir M,p.3 yâda bir telefonla geçmişinden koparılmış bir gelecek. Kimse kimseyi sevemiyor sözünde geçmiyor, herkes başına buyruk yaşatamıyorsun, yaşayamıyorsun at patlamış bir türlü dizginlerde tutmuyor, balatalar sıyrılmış. Artık çocukların sofranda toplanmıyor, o güzelim yer sofraları da yok, her çocuğun bir tarafa dağılmış. Sana yar olan da yok, okuma uğruna gurbete düşen, aileden koparılan başıboş kalan çocuklar, para göndermekten başka bir umuru olmayan analar babalar ve bunu düşünmeden israf eden, harcayan başıboş kalan çocuklar ve gençler. Artık sevgide yok, saygıda yok artık eski sevdalarda yok. Muhabbetler yok olmuş sadece düşler ve menfaatler var.
Artık, analar babalar konuşurken onların sözlerini kesen, dinlemek istemeyen, takır, takır cevap veren, çok bildiğini zanneden sözünü yürüten, tenkit eden, nefret duygularıyla dolmuş, moruk ya da eski kafalısın diyen çocuklarımız var. 2008
Mustafa CEYHUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.