GAF MI DEDİNİZ
Yeşil sahalardaki meşhur gafları geçenlerde okudum da şöyle bir derleyip toplayıp düz bir metin haline getirip yorumlanmak istedim kavlimce. Art niyet yok asla, sadece birazcık gülümsetmek var niyetimde.
Hakem çift vuruş verir bir pozisyon sonrası ve bizimki hemen atlar balıklama. Topun başındaki arkadaşlarına hitaben: “Kimse karışmasın ikisini de ben kullanacağım.” diye… Hayat da böyle bir şey işte, kimse yazmasın ben yazacağım şeklinde… Ya da kimse yorum yapmasın ben yapacağım türünde… Ya da kimse konuşmasın ben konuşacağım nevinde…
Hakeme vermiş olduğu karardan dolayı Amerikan Devesi LAMA gibi tüküren futbolcu için Şansal BÜYÜKA şöyle demişti zamanın birinde ekranda: “İyi püskürtmüş.” Zaten püskürtmeli topçular bir bizde yok ki her yerde var ama tükürmeye “iyi püskürtmüş” diyen yorumcular, işte onlar bizde. Yüzde yüz yerli malı hem de.
Canlı yayınlanan bir basketbol maçı sunumunda Sayın Murat KOSOVALI şöyle demişti bir keresinde: “Girerse basket olacak.” Naçizane aydınlandık, göğerdik bunu duyunca. Yani potanın içine girince top, sayı olacak! Vallahi de bilmiyorduk tallahi de bilmiyorduk. Bir keresinde ünlü Uzakdoğulu futbolcularımızdan İlhan MANSIZ’DA buna benzer bir ifade kullanmıştı hasbelkader. Şöyleydi: “Top kaleye girince “GOL” olduğunu anladım.” Demek ki neymiş efendim; “Potaya girerse ‘Basket’, kaleye girerse ‘Gol’ oluyormuş sayın okuyucu.” Tekrarlıyoruz: “Potaya girerse ‘basket’ kaleye girerse ‘Gol’ oluyormuş.”
Bazen dil sürçer, canlı yayın kazası olur. Söylenilmek istenenler iç içe girer, kelimelerin yeri değişir dolayısıyla mana da değişir. Ercan Taner’deyiz şimdi de:
“Beşiktaş bu akşam bir golü üç puanla aldı!" (Taner, Beşiktaş üç puanı bir golle aldı demek istiyor.) Yine şöyle bir şey duymuştum evvelden, faillerini hatırlamıyorum ama:
“Top üç direğe çarpıp dışarı çıkınca bağırır maçı anlatan; sayın seyirciler az kalsın üç gol birden atıyorduk.” diye…
Yine yakın zamanda oynanan Beşiktaş - Manchester United karşılaşmasının son dakikalarında Rüştü’nün üst üste yaptığı kurtarışlar sonrasında ERTEM ŞENER’İN şu ifadesi tebessüm ettirdi tüm memleketi: “Rüştü, öpüyorum seni Rüştü, ellerinden öpüyorum, hatta her yerinden öpüyorum Rüştü!” “Şimdi ne anladın?” diye bana sorsanız ve ben de size “Sizin anladığınızı…” desem siz de kalkıp “TERBİYESİZ!” deseniz ne olur acaba? Bunu makul kabul edebiliriz maç heyecanı, milli duygu vesaire diyerek… Ya şunu kabul edebilir misiniz acaba? "Değişik bir yerden gireyim sana" (Erman Toroğlu, Sansal Büyüka’ya söylüyor) Cevap alamadım ama! Bu daha beter: "İsmet Abi, mikrofon nerene kaçtı bilmiyorum ama onu bi al istersen!" Şeref Tribünü Programı’nda İsmet Tongo’nun mikrofonu, kazağının içine düşer ve sunucu alması için bu veciz cümleyi sarf eder. Bu kısmı paragraf yapmadan toplu savunma olsun diye bir kerede aradan çıkartmak niyetindeyim. Bir mesele daha geliyor, buyurun: Olympiakos maçı sonrası İmparator Fatih TERİM şöyle demiş: "Şu anda bas bas bağıran bir Sabri var, çok fena basmışlar, inşallah önemli bir şeyi yoktur..." Ne ka ayıp ama!
Muhabirler maç sonrası Elazığspor Başkanı Baki Aydın’a şunu söylüyorlar: “Elazığspor’un kondisyonu yok!” Kondisyon sözcüğünün manasını kavrayamayan Elazığspor Başkanı Baki Aydın şunu söyler hemen: “Alırız.” Kondisyon yabancı topçu, bonservisi elinde!
Rüştü, Bir maç esnasında Ömer Üründül atılan bir gol sonrası şöyle seslenir: “Vay, vay, vay vay, vay...” diye. Spiker Yalçın Çetin ise hemen tamamlar bunu: “Hem de ne vay !” Bizler de diyoruz ki: “Vay Anasını!”
Bir de futbolcuların her hareketinden bir mana çıkaran radyo spikeri vardı. Geçmiş zamanda oynanan bir Galatasaray-Fenerbahçe maçından bir enstantane: "Hasan Şaş söyle eliyle ’Allah belanı versin hocam’ gibilerinden bir hareket yaptı..." Bak sen! Basın Tribününden ne de güzel manalar çıkartıyorsun sen! Adamı verem edersin valla! Hasan ŞAŞ ile devam edelim inşallah, şaşırıvermezsiniz: Bu kez anlatıcı SABRİ UGAN: "Hasan Şaş saçını başını yolamıyor, çünkü saçı yok sayın seyirciler!”deyim Hasan ŞAŞ’IN kelliğinden dolayı boşa çıktı ya kılıf arıyor bizimkisi! Yok öyle yağma canlı yayındasın.
Bir de memleket insanında olan bilgiçlik yok mu öldürüyor insanı. Şimdi de sırayı Sayın BÜLENT KARPAT alıyor. Bir Galatasaray - Barcelona maçı… Bir frikik olur ve o zaman dünyanın en iyi frikikçisi olan Koeman topun başına gelir. Bundan sonrası Bülent’e ait: "Yeme bizi Koeman, senin oradan atmışlığın yok! Hakem düdüğü çaldı, Koeman topa doğru geliyoor, Koeman vurduuuu veee….(Bir süre sessizlik) Çok şanssız biran sayın seyirciler, maalesef top ağlarımızda..." Rezil olmak nasıl bir duygu acaba? Mor da bir renktir kabul.
Yazımızın finalini ise Sayın Ümit AKTAN’A bırakıyoruz. İlk olarak sizleri Ümit AKTAN’IN anlatımıyla Grasshoppers-Galatasaray maçına götürüyoruz: "Gollerimizi Hagi ile Arif attı sayın seyirciler. Bu tablo bana büyük Türk bestecisi Hacı Arif Bey’i hatırlatıyor nedense..." Kültürlü spiker bu olsa gerek!
Fenerbahçe - Beşiktaş maçında top yan hakeme çarpar ve hakemin elindeki bayrağın sapı kırılır. İşte burada yine Sayın Ümit AKTAN sazı alır eline: “Hakemin bayrağı sakatlandı sevgili sporseverler.” der. Bayrak sedye ile saha dışına alındı.
Yanlış karar veren hakemi seyirciler protesto eder ve Ümit AKTAN futbol kitaplarına giren şu sözü sarf eder canlı yayında: "Bu dünyadaki en yalnız insanlar hakemlerdir sevgili seyirciler, bu dünyanın her yerinde böyledir."
Sahi yazarlarda öyle değil midir biraz? Yalnız kalan, yalnızlaştırılan? Biraz futbol konuştuk aslında, hayata ne kadar da benziyormuş meğer.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.