- 843 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KENDİNİ KAYBEDEN ADAM!
İlerlemiş yaşına rağmen didinip duruyordu. SSK.kurumundan emekli olmuştu ama bir gün dahi boşa zaman geçirmeyi düşünmemişti.
Mesleği,bir fabrikanın demir atölyesi bölümünde kaynak işlerine bakmaktı.Demirleri,birbirine kaynak yapıp fabrikanın üretim yaptığı; el arabası,römork,pulluk malzemelerinin hazırlanmasını sağlıyordu.Aynı işi,yirmi beş yıl boyunca yapıp durdu.Yaptığı işe öyle adapte olmuştu ki;neredeyse gözleri kapalı çalışabiliyordu. Bu süre içerisinde elleri nasırlaşmış, gözleri yıpranmıştı. Emekliliği yaklaştıkça; “vücudunun yorgun düştüğünü” hissediyordu.
Hatta gözünün birinde görme bozukluğu bile peydahlanmıştı. Viziteye çıkıp doktora gitti. Hastanenin kalabalığında sırasını aldı. Göz polikliğinin koridoru, ana baba günü gibiydi;tıklım tıklım.Hastaların bir kısmı da ayakta dineliyorlardı. İçeriden bayan görevli ismini yüksek sesle çağırınca, bulunduğu yerden kalkıp,içeriye daldı.Doktorun karşısına oturdu.
Doktor, önündeki göz aletini göstererek:
- Gözlerini daya bakalım, dedi.
Adam, gözlerini dayayıp,göz kapaklarını aşağı yukarı açmaya çalıştı. Doktorun,” biraz daha açar mısın ?” sözleriyle göz kapaklarını daha da gerdi. Gözünün içerisine hava girince yandığını hissetti ama dayanmaya çalıştı. Öylece bekledi.
Doktor, inceledikten sonra:
- Tam zamanında gelmişsin, sağ gözünde yırtılma var. Henüz kanama olmamış;ışınlama ile müdahale etmemiz lazım ki;gözünü kör olmaktan kurtaralım. İki, üç gün daha geç kalmış olsaydın; durum, vahim olacaktı.
Işınlama yapıldı ve gözü sağlama çıktı böylece. Bir haftalık istirahattan sonra fabrikadaki işine geri döndü ve çalışmaya devam etti. Bir yıl daha çalıştı.Emekliliğinin dolmasını bekliyordu dört gözle.
Eşi,
- Emekli olma.Tek emekli maaşı ile geçinemeyiz.Dört çocuk,saman mı yiyecek evde.Hem çocuklar,daha okullarını bile bitirmediler.Okullarını bitirseler bile sırada evlenmeleri,evlendikten sonra da torunların bakımları var.Daha sayayım mı? diye makineli tüfek gibi konuşmasını sürdürürdü.
- Öff be hatun! Yeter ya! Ruhsuz, cansız bir demir mi sanıyorsun beni. Benim de dinlenmeye ihtiyacım yok mu? diye dirense; eşi, hemen üstün gelmeye çalışır,kurulu saat gibi çenesi ötmeye devam ederdi. Eşine söz geçiremeyeceğini biliyor, bunun için susmayı yeğliyordu. Eşiyle paylaşacak hiçbir ortak özelliği kalmamıştı artık. Yataktaki cinselliği de istediği gibi gitmiyordu. Ne zaman ki;eşine tek dalmaya çalışsa;
- Aman herif,bu yaştan sonra gudurdun ha!Otur oturduğun yerde.Kendini gençlik yıllarındaki güreşçi halinle hissediyon hala. Geri durmasına;
- Ulan avrat, ben patlıcan taşımıyom,can taşıyom.Bu can her şey istiyo işte.Bir defa da kadın gibi altım da cilve yapsan olmaz mı? diye tepki verse de,nafileydi,bütün isterikleri.
Bilinç altına yerleştirmişti; “kabaran erkeklik hormonlarını,bir gün teskin etmeyi” Şehrin genelevine gidip, parasıyla da olsa fantezilerini gerçekleştirecekti.Başka çaresi kalmamıştı artık. “Hele şu emeklilik işini hayırlısıyla bir bitireyim, gerisi kolay!”diye iç geçirdiği oluyordu.
Kafası, bazen çocuklarına takılıyordu. İstediği gibi yetiştirememişti hiç birini de. Yaz tatillerinde ;
“Ekmeğinizi taştan çıkarın, gidin çalışın oğlum” dese de, anaları, oturduğu yerden hemen hoplardı:
- Bırak canım, çocuklar dinlensinler. Sekiz aydır okulda kafaları şişti zaten.Bir de sen zora sokma.Ne güne baba oldun.Bakacan tabi.Madem öyle;kendine güvenmiyodun, yaparken düşünseydin.
Eşinin,amaçsızca konuşmaları,kendisini çılgına çevirir,sinirleri hat safhasına çıkardı. “Lanet olsun;biri kollar,biri döverse bu çocukların vay hallerine “ diye tepkisini içine akıtırdı. Her yolu denemiş,gerektiğinde bağırıp çağırmıştı da.Kadın, Nuh deyip peygamber demeyince;her şeyi oluruna bırakmak zorunda kalmıştı.
Ne yazık ki;yıllar sonra her şey düşündüğü gibi gelişmişti. Çocuklarının vaziyetlerinden hiç memnun değildi. Oğullarının kulaklarında küpe, kızlarının göbeklerinde ve burunlarında pirsing takılıydı.
Çocukları da,analarının kendilerinden yana olmalarını koz olarak kullanıp,babalarının ikazlarına kayıtsız kalıyorlardı.Çocuklarının bu davranışları üzerine; düşüncelerini ,kendine saklamaktan başka çaresi olmadığını çok iyi bildiği için; boş yere sıkıntıya girmek istemiyordu.Bazen kendi kendine mırıldanıp duruyordu:
“Çocuklar, sokaklarda oynatılan ayılara döndüler.”
Artık, kimseye karışmak istemiyor, kendi dünyasına çekilmek istiyordu.
Emekli olduktan sonra Şaşmaz sanayisinde girdiği işte kaynak işlerini yapmaya başladı...Emekli olmadan önceki mesleği ile ilgili olduğu için zorluk çekmedi. İş verenin de hesabına geliyordu,onu çalıştırmak.Nasıl olsa emekli olduğu için sigorta ücreti vermiyordu.Oradan karı vardı.Bu işe iki ay dayanabildi. İş veren yarış atı gibi kullanmak istiyordu, onu. Sabah erken gelecek ,akşamları da bir saat fazla çalışacaktı.İşler oldukça yoğundu.Lüks villaların bahçelerine demir muhafaza yapılıyordu. Yoğun çalışma temposuna fazla dayanamadı. Sol gözünde de bulanıklık peydahlanmaya başlayınca işten ayrılmak zorunda kaldı. İş verenin,tekleyen elamana tahammülü yoktu.
Yine doktora gitti. Bu sefer katarak ameliyatı olması gerekiyordu. Yoksa gözü görme yetisini kaybedecekti.
Eşi, mızmızlanmaya başladı.
- Gözün de kör olacak zamanı buldu ha. Çocuklar, üniversite imtihanlarına girecekler. Bu yıl dershaneye yollamamız lazım. Ellerin çocukları, her yıl gidiyorlar.Benimkiler ise ömründe bir kere gidecek.”
Ameliyat oldu. Doktor,
”Kesinlikle kaynak işinde çalışmayacaksın! “ dedi
Bir ay geçmeden tekrar iş aramaya başladı. Eşinin dırdırından da aynı zamanda kurtulmak istiyordu.
Eşi,
“Bu yaşta hala aklı uçkurunda” diye yataklarını da ayırınca; adam, iyiden iyiye ailesinin dünyasından kendisini soyutlamıştı. Emeklilikten sonra kafasına koyduğu gibi genelevine gidip bir fahişe ile beraber olmak istiyordu. “Ölmeden önce şöyle azgın bir boğa gibi erkek olduğumu hissedeyim bari. Bu benim doğal hakkım, kimse engelleyemez” diye düşünüyordu.
Genelevin, kapısındaki sandalyede oturan bekçiye selam verip içeri daldı.Gençliğinde, evlenmeden önce birkaç kez uğramış,değişik kadınlarla beraber olmuştu.O zaman güçlüydü.Gözü kapalı her şeyin üstesinden gelirdi.
“Çoktandır hanımla da beraber olmadım ki; benim aletin ne durumda olduğunu bile unuttum. Bu işin içinde bir de mahcup olmak var! “Diye iç geçirdi.
Sokakların birine yöneldi. Kalabalığı yararak kendine yer açmaya çalıştı. Kafasını uzatıp,içerde bacaklarını ayırmış vaziyette oturan kadını süzmeye başladı.Kadının ince kilotu bacaklarının arasına yapışmıştı,çizgi biçiminde.Kadını biraz daha inceledi.Bir süre sonra;içerisinde bir şeylerin uyandığını hissetti. Çoktandır kış uykusunda olan canavar(!),bahar sıcağını üzerinde hissetmişçesine uyanıp kafasını kaldırmaya başladı;altmışlık havan topu gibi ayağa dikilmiş,pantolonu parçalayıp ileriye doğru atışını yapmaya hazırlanıyordu.Hemen içeri dalmak istedi.O esnada başka bir müşteri de aynı isterikle ileriye doğru hamle yapınca ikisi de çarpışıp kadının önüne yuvarlandılar. Biraz sonra şaşkınlıklarını üzerlerinden atıp birbirlerine baktıklarında olanlar oldu.
- Baba, ne işin var senin burada?
Adam, soğukkanlı bir şekilde:
- Sen bu soruyu evdeki anana sor. Hem de “Babamın ne işi var genelevinde? Diye sormayı unutma.Şimdi müsaade et,babana bir kez olsun saygılı ol,göz koyduğum kadınıma doya doya sahip olayım!.. dedi.
BİTTİ.
YORUMLAR
Ayhan Bey, öykü bütün çıplaklığıyla hayatın ta kendisini anlatıyor. Hayatta bazan erkek, bazen de kadın bencil olabiliyor. Sizin öykünüzdeki kadın bencildi. Kocasını sadece evine ekmek taşıyan bir makina olarak görüyor, saygı ve sevgiden mahsun yaşıyor/ yaşatıyordu.
Kocasının çalışmasını isterken, çocukların eğitimine karışmasını istememekle büyük yanlışlık yapıyordu. Böyle bir yuvada yetişen çocuklardan da ne saygı ne de sevgi beklenmediği gibi, eve bir katkı da beklemek hayalden öteye geçmiyor.
Diğer konuya gelirsek; erkek olsun kadın olsun, her insanın ihtiyaç ve istekleri vardır. Bu konuyuda mizahi biçimde acı da olsa gerçekçi bir dille anlatmışsın kutlarım. Saygımla...
Erkeklerin dünyasını erkek gözüyle iyi tahlil etmişsiniz. Kadınlar açısından bakarsak da aslında erkeklerin sığındığı bir mazeret olmamalı bütün bunlar. Aile dendiğinde, karı ve koca birbirini tamamlamalı. Ortak kararlar almalı. Saygı da sevgi de korunmalı. İstekler, düşünceler ortak bir noktada buluşmalı. Çocuklara örnek olmalı aile birliği. Güzel bir örnekleme ve hiciv yazısıydı. Tebrikler Ayhan Bey.
Çok sert bir öyküydü Ayhan Bey. Sınav da gibi hissettim kendimi. Yaşamıyor mu? Yaşanıyor-dur, illa ki. Ben anne ğzerinde takıldım, kaldım. Bir ailede babanın varlığı inkar edilmez. Ama ailenin omurgası; annedir. Annenin becerisine göre aile ya dik durur ya da bükülür. Bu anne ile ailenin dik durması beklenemeyecek bir durum du.
Bir çok yerinde irkilebilirdik ama konuyu,ustalığınızla, bütünde toplatmayı başarmışsınız, okurunuza. Kutluyorum. Selam ve saygıyla.
ayhansarıkaya
Bu yazdığım öykü de, dinlediğim bir hayat hikayesinin kaleme alınmış halidir.
Dha yazacağım çok şyler var bu tarzda.Bunun için arkadaşlardan hoş görü istiyorum.Yazmazsam "sahte yazar" olarak kendimi angaje etmiş olacağım.
Ben sokaklardayım.Sokakları yazmak zorundayım. Salonda olsaydım kalem başka yöne kayacaktı.
Sevgilerimle can arkadaşım.